İlköğretim yıllarından itibaren duyageldiğimiz “üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin jeostratejik konumu”nun önemi, tüm dünyayı ilgilendiren riskler ve tehditler cereyan ettiğinde kendini daha net gösteriyor. Ukrayna Krizinin yol açtığı bölgesel ve küresel gelişmeler, jeostratejik önemin nereden ve nasıl kaynaklandığının daha iyi anlaşılmasını mümkün kılıyor. 

Karadeniz’e uzun bir sınırı olan Türkiye, iki Karadeniz ülkesi olan Rusya ve Ukrayna’nın arasında yaşanan gerilimde ilk önce Montrö Boğazlar Sözleşmesi çerçevesinde gündeme gelmişti.  Türkiye’nin adı geçen sözleşme kapsamında üstlendiği yükümlülükler ve dolayısıyla savaş ve barış anlarında uluslararası deniz trafiği açısından oynadığı rol, Ukrayna Krizinde de kritik önem arz etmişti. Karadeniz’e döşenen mayınların İstanbul açıklarına kadar sürüklenerek gelmesi de Ukrayna krizi çerçevesinde bulunduğumuz coğrafi konumun avantajları olduğu gibi riskleri de beraberinde getirdiğini hatırlatmıştı.  

Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğu da herkesin sıkça dillendirdiği, bize özgü bir nitelik. Bu durum da ülkemizin doğu-batı hattındaki iletişim, ulaşım ve bağlantısallık açısından önemli bir pozisyonda olmasından kaynaklanıyor. Aylardır yaşanan kriz, Türkiye’nin bu niteliğinin da yeni şartlar altında daha önemli hale gelmesine sebep oluyor. Türkiye’nin uluslararası ticaret ve ulaşım açısından önemli bir güzergâh ülkesi olması, bu gibi kriz anlarında konumumuz gereğince ülkemize atfedilen önemin artmasına sebep oluyor. 

Son günlerde daha sık konuşulan tahıl ürünlerinin nakli konusu da Türkiye’nin konumu sebebiyle ülkemiz için ayrı bir anlam taşıyor. Avrupa Birliği’nin tahıl kıtlığının sorumlusu olarak Rusya’yı gösterdiği bir dönemde, Türkiye’nin gıdaya erişim ve gıda güvenliği konusunda üstlendiği rol birçok Batı ülkesi için umut olmuş durumda. Tahıl üretimi ve tedariki konusunda önemli bir paya sahip olan Ukrayna’nın savaş yüzünden ürünlerini ihraç edememesi gıda güvenliği risklerini ve gıda fiyatlarının aşırı derecede artmasına sebep oluyor. Hem Ukrayna hem de Rusya ile diyalog kurabilen ve bu sayede ayrıcalıklı bir konumda olan Türkiye ise, gıdanın güvenli ve ekonomik bir şekilde nakli için kritik bir rol oynuyor. Dolayısıyla, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un Türkiye’ye gelişinin en önemli gündem maddelerinden birinin gıda tedariki olması hiç de şaşırtıcı değil. 

Askerî bir heyetin kendisine refakat ettiği Lavrov, Karadeniz’de tahıl tankerleri için oluşturulacak güvenli koridor konusunu görüşmek için Türkiye'ye geliyor. Bu ziyaret bile tek başına gıda güvenliği için Türkiye’ye duyulan ihtiyacı ve aynı zamanda güveni ortaya koymaya yeterli. Türkiye şu anda gıda yüklü tankerlerin Ukrayna limanlarından ayrılıp Karadeniz boyunca güvenli bir şekilde seyretmesini temin edebilecek tek ülke konumunda. Bu sayede gıda arzında sorun yaşayan ülkeler Türkiye’nin oluşturacağı güvenli koridordan geçerek hedefe ulaşan gıdaya erişmek suretiyle ciddi bir sorunu hafifletmiş olacak. Küresel buğday arzının yaklaşık üçte birini sağlayan iki ülkenin birbiri ile savaşmasının gıda güvenliği sorununa yol açmaması beklenemezdi. Bu soruna çare üretmek ve çözüm yolu bulmak ise herkesten önce Türkiye’nin yapabileceği bir hamleydi. 

Şunu da unutmamak gerekir ki savaşın yol açtığı tek sorun gıda tedarik zincirindeki kırılma ile sınırlı kalmayacak. Çin’den Avrupa’ya nakledilen ihracat mallarının da Asya-Avrupa arasında yer alan Kuzey Hattı üzerinden taşınan kısmı mevcut jeopolitik risklerle sınanıyor. Rusya’ya uygulanan ambargolar yüzünden Çin’in Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyduğu biliniyor. Türkiye’nin ana aktörü olduğu Orta Koridor, Kuzey Hattında yaşanan sorunlar yüzünden bu süreçte daha çok öne çıkıyor. Kuzeyimizde yaşanan kriz birçok riski beraberinde getiriyorsa da Türkiye’nin jeostratejik konumu bizler için yeni fırsatlar da sunuyor.