Kabine revizyonu!

Yerel seçimlerden sonra üçüncü defa kabine revizyonu haberleriyle güne başlıyoruz. Daha öncekiler fos çıktı, ama kaldıkları yerden devam ediyorlar. Ülkemizin ciddi ve ivedi sorunları var. ABD’nin kalleşlikleri artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Asıl gündem budur.

Abone Ol

Türk medyasının bir tipik özelliği de, işine gelmediği için kasıtlı şekilde gerçek gündemden kaçmak, kendi gündemini oluşturmak ve siyasete etki edebilmek için sık sık kabine revizyonu haberleri yapmasıdır. Hangi hükümet olursa olsun iki ayda bir benzer haberleri duyarız. Kısır, sonuçsuz, boş ve gereksiz bir tartışma başlar. “Şu kadar bakan değişecek, şu bakan olacak, şu bakan koltuğunu kaybedecek, şu bakan şuraya kaydırılacak” haberleriyle günlerce meşgul olurlar, kelimenin tam anlamıyla bir toto oynarlar. Çoğu zaman, günün sonunda ne bakan değişir, ne koparılan gürültü bir işe yarar, ne de tahmin ve iddiaların zerresi yerini bulur.

DAHA ÖNCEKİLER FOS ÇIKTI

  Benzer şeyle yine karşı karşıyayız. Yerel seçimlerden sonra üçüncü defa kabine revizyonu haberleriyle güne başlıyoruz. Daha öncekiler fos çıktı, ama kaldıkları yerden devam ediyorlar. Ankara hareketlenmişmiş, gözler Külliye’ye çevrilmişmiş, birkaç gün içinde önemli gelişmeler yaşanacakmış. Daha öncekilerde, bu işlere bir de MHP’yi dahil ediyorlardı, neyse ki bu defa en azından şimdilik o konuda bir şey duymadık. Eğer yine tutturamazlarsa, muhtemelen şöyle yazacaklardır: “Erdoğan, performansından memnun olmadığı bakanları son defa uyardı. Ne yapmaları gerektiği konusunda talimatlar verdi.” Bunun anlamı aslında şudur: Biz yine şapa oturduk, yine sıfır çektik, yine hayal kurduk, yine okuyucumuzu aldattık.

SİSTEM DEĞİŞTİ

  Kabine avcıları sistemin değiştiğini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bakanların güvenoyuna ihtiyaç duyulmadığını galiba unutuyorlar. Bu sistemde cumhurbaşkanı, parti içindeki veya ülke genelindeki dengeleri gözetmek, bakanlar için Meclisi ikna etmek gibi bir mecburiyet taşımıyor. İhtiyaca, performansa, şartlara ve gelişmelere göre bakan seçme, değiştirme veya yerlerini kaydırma yetki ve imkânına sahiptir ve bunu her an yapabilir. Sonuçta millete hesap verecek olan bakanlar veya medya değil, doğrudan cumhurbaşkanıdır. Seçilen bakanlar elbette verimli olsunlar, icraat yapsınlar, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına cevap versinler diye o makamlara getiriliyor. Herkesten aynı heyecanı, aynı çalışkanlığı, aynı performansı, hatta aynı iş bilirliği bekleriz, ama bu çoğu zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda aksayanı, geride kalanı, yetersiz olanı veya herhangi bir sebeple uyum sağlayamayanı değiştirmek son derece normaldir ve olması gerekendir.

DEĞERLENDİRMEYİ CUMHURBAŞKANI YAPAR

  Hükümet bir yılını henüz doldurmuştur. Bu süre bir bakanı değerlendirmek ve hakkında bir kanaat edinmek için fazlasıyla yeterlidir. Sayın Cumhurbaşkanı da çok büyük ihtimalle bu değerlendirmeyi yapıyordur. Sonrası kendi bileceği iştir. Bir değişikliğe ihtiyaç duyar mı, duyarsa kimleri kapsar, bu konuda kesin bir şey söylemek imkânsızdır. Bize yetersiz gelen bir bakan için Sayın Cumhurbaşkanı'nın beklenti ve değerlendirmeleri başka türlü olabilir ve buna saygı duymak lazımdır. Kaldı ki, bazı bakanlar için olumsuz bir şey söylemek büyük haksızlık olur. Başka hiçbir ölçü olmasa bile, hangi bakanın işlerini doğru yaptığını anlamak için CHP ve yancılarının kimi en çok eleştirdiğine, hedefe koyduğuna bakmak yeterlidir.

KİMSENİN AĞZINA BAKAMAYIZ

  Ülkemizin ciddi ve ivedi sorunları var. ABD’nin kalleşlikleri artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Güvenli bölgeyi Türkiye’nin beklenti ve ihtiyaçları için değil de,  terör örgütü için oluşturmaya çalıştıklarını Sayın Cumhurbaşkanı söylemektedir. Daha fazla bu oyalamaya, bu rezilliklere seyirci kalamayız. Sayın Bahçeli’nin Söğüt’te yaptığı şu açıklamalar, hem bir durum tespitidir, hem de yapılması gerekenlerin izah edilmesidir. “Türk milleti, varlığını ne pahasına olursa olsun savunacaktır. Bu, Ertuğrul Gazi’nin ve devamı nesillerinin bizlere manevi vasiyetidir. Hiç kimsenin ağzına bakamayız. Türkiye’yi insani felaketlerin içine çekme tertiplerine, sınırlarımızdaki karanlık senaryolara müsaade edemeyiz. Teröristlere ve iş birlikçilerine bu vatanda hayat hakkı tanıyamayız. Hainlerin sınır ötesindeki hesaplarına, Fırat’ın doğusundaki haşarata sessiz kalmak, küresel güçlerin oyalamalarına, aldatmalarına, zamana oynamalarına da asla izin veremeyiz. Pençe darbesiyle sendeleyen, Kıran Operasyonu'yla şaşkına dönen hainleri hem topraklarımızdan, hem de Misak-ı Milli alanından temizlemek, kendi işimizi de kendimiz yapmak zorundayız. Hiç kimseden korkumuz yoktur.”

TÜRK MİLLETİ GERİ ADIM ATMADI

  Türkiye’nin gündemi kabine revizyonu değil, etrafındaki kuşatmayı yarmak ve bekasına yönelik tehdidi yok etmek ve milli güvenliğini en üst seviyede sağlamaktır. Yine Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, bizim, Fırat’ın doğusuna vereceğimiz sadece Türk milletinin güçlü sesi, muktedir müdahalesi, hıyanetin tepesine indireceği demir yumruğudur. Türk milleti, tarihin hiçbir devrinde geri adım atmadı. Tehditlere kulak asmadı, zulmü kabullenmedi. İstediğimiz huzurdur, güvenliktir, bekamızın ve egemenlik haklarımızın sonsuza kadar yaşamasıdır. Bu isteklerimizle kimin sorunu varsa bizim de onlarla sorunumuz olacaktır. Bizim önümüzü kesmek için kimler plan yapıyorsa bilsinler ki, ölürsem şehit, kalırsam gazi diyen bir millete karşı, yerle yeksan olmaktan başka kurtuluşları da bulunmayacaktır.