Kadına şiddet, çocuğa taciz, hayvana zulüm… Bu manzara, bu olay Türkiye’de hiç değişmiyor, hatta artarak devam ediyor. Toplumda bir cinnet hali, ahlaki bozulma olduğu gibi, işlenen suçlar karşısında caydırıcılık olmaması bu olayların devamlılığını sağlıyor.

Geçtiğimiz günlerde kızının yanında vahşice işlenen Emine Bulut cinayetiyle birlikte, ceza ve önlem tartışmaları yine en yüksek noktaya taşındı. Elbette bir sonuç alınacak gibi görünmüyor. Her olay sonrası hep böyle oluyor. Herkes yorum yapıyor, tepkiler en yüksek perdeden dillendiriliyor. Sonra başka bir kadın ve çocuk cinayetine kadar olaylar unutulup gidiyor. Ama toplumun içindeki duruma bakılırsa, bu böyle devam edemez ve asla etmemeli…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Emine Bulut cinayeti üzerine bir kez daha "İdam kararını benim Cumhurbaşkanı olarak tek başına verme yetkim yok. Bu parlamentodan gelecek, parlamentodan geldiğinde benim onaylama yetkim var. Son Emine Bulut Hanımefendi ile ilgili olay, yenilir yutulur olay değildir. Bu ciddi bir vahşettir, alçaklıktır, adiliktir. Buna ne derseniz deyin az kalır" açıklamalarını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce de buna benzer açıklamalar yapmıştı. Bu sözler üzerine artık AKP’den birilerinin bir hazırlık yapıp, Meclise bir düzenleme getirmesi elzem olmuştur. Suç önlemede caydırıcılık olmazsa, suç önlemek mümkün değildir. Sapık, katil kim olursa olsun can tatlıdır. İdam kılıcı başında sallansın bakalım, suç oranı azalıyor mu azalmıyor mu?

Hukuk hem adalet, hem toplum vicdanı için aracıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri artık söylem olmaktan, eyleme dönüşmelidir. İdamsa idam, ne tür caydırıcı ve adaleti sağlayıcı adım varsa uygulamaya alınmalıdır. Aksi takdirde çocukların tecavüz edilip öldürülmesine, kadınların vahşetle katledilmesine göz yummuş oluruz.

MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli de “Bu rezillere öyle bir bedel ödetmeliyiz ki, yankısı yedi cetlerinden hissedilmelidir. Çocuk katilleriyle mücadele değil, savaşmak lazımdır. Ve bu savaş kazanılmalıdır, kazanılacaktır. İdamsa idam, cezaysa en ağır ceza, tecritse tecrit; gereği her neyse alçak barbarlara revadır, layık oldukları akıbet de bellidir. Bundan kaçamayacaklar, korkaklıklarının, hıyanetlerinin her türlü sonuçlarına katlanacaklardır.” duruşunu sergilediğine göre, AKP hükümeti bu konuda adım atmak istediğinde gereken desteği bulacaktır. Bu konularda diğer partilerin farklı davranacağı alan da yoktur. Gerçi PKK’lı teröristlere sahip çıkanların, çocuk tecavüzcülerine, kadın katillerine sahip çıkması da bizleri yanıltmaz. CHP’nin yine iğrenç demokrasi, insan hakları masallarını bir şekilde dinleriz.

Kim ne yaparsa yapsın AKP-MHP bu konuda gereken adımları atmalı ve toplum vicdanını ve adaleti gerçek manada sağlayıcı adımlarda buluşmalıdır.

Artık çocuk tecavüzcülerine, kadın katillerine, hayvan işkencecilerine en ağır cezalar hukukta yerini almalıdır. Ölenlerin ardından ağıtlar değil, toplum vicdanını tatmin edici yaptırımlar dayanak olmalıdır. Kadın ölümleri, çocuk istismarları, hayvan zulümleri karşısında caydırıcılık olursa elbette suç oranı azalacaktır.

Trafik kural ve cezalarında alınan caydırıcı önlemler bile ölümlü trafik kazalarını azaltmaya yetiyorsa, elbette bu gibi suçlar karşısında alınacak ağır önlemler de etkili olacaktır.

Türkiye’de işlenen suçlarda gerçekten bir ilginçlik yaşanmaktadır. Mesela Emine Bulut’un vahşice öldürülmesi Türkiye’de birinci gündem olurken, herkes bu olaya tepki gösterirken, benzer suçların azalması gerekirken Türkiye’nin birçok yerinden yine kadın cinayet haberleri gelmiştir.

Çocuk tecavüz olaylarında da aynısı yaşanmakta, hayvanlara yapılan zulümlerde de… Sanki işlenen bir suç, özendiricilik özelliği taşımaktadır. Emine Bulut olayında bizzat yaşadık bunu. Katile “Eline sağlık aslanım” diyen ruh hastalarını bile gördük. Kendi evladının gözü önünde eski eşinin boğazını kesip öldürmeyi kendine tatmin aracı gören sapıkların olduğu toplumda, sadece caydırıcı cezalarla yetinmemek gerektiğini de görmek lazımdır. Toplumda sosyal ve ahlaki temelde eğitim eksikliği vardır.

MHP’nin “Ruh Sağlığı Yasası” teklifi ve MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin Vatandaşlarımızın maddi ve manevi zorluklarının yanında ruhsal olarak sorun yaşadıklarını görüyoruz. Ağırlaşan problemlerin farkındayız. Hakların, sınırların ve yetkilerin açık ve net şekilde belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye yani ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de bu alanda bir boşluk hakimdir. Ruh sağlığı yasasının bu yıl içerisinde TBMM'den çıkarılmasını temenni ediyorum. Bu konuda bir kanun teklifi hazırlayan genel başkan yardımcımızı tebrik ediyorum... “ şeklindeki açıklaması bu yüzden çok önemlidir.

Türkiye’deki kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, hayvanlara zulümler karşısında en ağır önlemleri almanın yanında, temel olan sosyal eğitimleri verme konusunda da devleti yöneten hükümet üzerine düşeni yapmalıdır.

Aksi halde “böyle gelmiş, böyle gider” manzarası hiç değişmez. Emine Bulutlar ölmeye, çocuklar istismara uğramaya, hayvanlara işkenceler yapılmaya devam eder. Her olayda nutuk atarız ve diğer olayın yaşanmasını bekleriz.