Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile kadınların iş gücüne katılım oranı arasında karmaşık bir ilişkiyi vardır. Bu ilişkiyi analiz etmek için kullanılabilecek verilerden bir tanesi olan “İnsani Gelişim Endeksi” (Human Development Index HDI – İGE), sağlık, eğitim ve gelir gibi faktörleri dikkate alarak ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçen yaygın bir gösterge​​. Kadın iş gücüne katılım oranları ise, çalışma çağındaki kadınların toplam kadın nüfusuna oranla ne kadarının istihdam edildiğini veya iş aradığını gösteren bir gösterge olarak ikincil veri olarak kullanılabilir​​​.

Yüksek İGE puanına sahip ülkeler, örneğin İsviçre, Norveç, İzlanda, genellikle eğitim ve istihdam fırsatları açısından cinsiyet eşitliğini destekleyici politikalar uygulamaktadır. Bu üç ülkenin yıllık büyüme hızları 2010-2021 arasındaki dönem için sırayla %0.19, %0.19, %0.56’dır. İGE sıralamasında Türkiye ise 48inci ülkedir. Türkiye’nin yıllık büyüme hızı ortalama ise aynı dönem için %1.03’tür. 2010’de 76’ıncı sırada olan Türkiye’nin İGE puanı yükselmektedir. Türkiye hızlı büyümekte, buna rağmen hayat standartları yükselmektedir.

Duruma kadınlar açısında bakalım. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı 1988’de %34.33 iken, 2007’de %23.6 ‘ye düşmüş, bundan sonra tekrar yükselerek 2022’de %35.1 ‘e ulaşmıştır. Türkiye’de durum bu iken OECD ülkelerinde kadınların iş gücüne katılım oranı ortalaması %52.9, AB ülkelerinde ise %51.9 olmuştur. Türkiye bu kapsamda gelişmiş ülkelerden geride bir kadın iş gücü katılım oranı sergilemektedir.

Kadınların iş gücüne katılım oranının artması ile Türkiye İGE sıralamasının ve dolayısıyla hayat standartlarının yükseleceğini söylemek mümkündür.

1995 ile 2022 karşılaştırıldığında Türkiye’de ortaokul veya dengi eğitim seviyesine sahip kadınların istihdam oranı %12.9 ‘dan %21.5 ‘e çıkmıştır. Yani ortaokul mezunu kadınlar iş arayıp bulmuş ve iş gücüne katılmışlardır. Bu durum yükseköğretim eğitim seviyesine sahip kadınlarda ise %67.8’den %58.3’e düşme şeklinde gerçekleşmiştir. Buradan kadınların eğitim seviyesinin arttığı ama nitelikli eğitimin azaldığı ve dolayısıyla istihdam oranının azaldığı çıkarılabileceği gibi, vatandaşlarımızın üniversiteyi işsizliği ötelemek ya da üniversite mezunu ev hanımı olmak için okuduğunu da çıkarımlayabiliriz.

Diğer yandan yurtdışındaki duruma bakıldığında kadınların iş gücü piyasasına katılımındaki artışın bazı ülkelerde yavaşladığı veya tersine döndüğü de gözlenebilmektedir. Bu, kadınların eğitim ve istihdam fırsatlarına erişimindeki genel ilerlemelere rağmen, diğer faktörlerin kadınların iş gücüne girmelerini veya iş gücünde kalmalarını etkilediğini anlamına gelebilir​​. İş-yaşam dengesiyle ilgili politikalar, ekonomik koşullar ve kültürel normlar gibi diğer faktörler, kadınların istihdam kararlarını etkileyen faktörler olarak söylenebilir.

Daha önce bir yazımda Türkiye’nin Lider Ülke Türkiye olmasının kadınların iş gücüne katılımı ile olabileceğini, ülkemizin en önemli gücünün insan kaynağı olduğunu söylemiştim. Hala buna yürekten inanıyorum. Peki neler gerekiyor?

Toplumun kadın-erkek eşitliği konusunda bilinçlendirilmesi bence gerçekleşiyor. Bunun yanında kadınların istihdamını etkileyen önemli faktörlerden birinin annelik gerekleri olduğunu da unutmamak lazım. Bu nedenle ebeveyn olanlara devlet tarafından desteklenen ücretli ve ücretsiz izin hakları, çocuk ve yaşlılara bakım hizmetleri için desteklerin ve ortamların sağlanması da çok önemli. Kadın istihdamının işletmeler için teşviklerle cazip hale getirilmesi ve elbette kadınlardaki eğitim oranlarının daha da yükseltilerek ortaöğretimden değil yükseköğretim iş piyasasına katılmaları önemlidir.

Kadınları çalışan ve üreten bir Türkiye istemeliyiz, bunun için gerekeni yapmalıyız. Yazımı iki büyük liderin sözleriyle bitireceğim.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Kadınlar güçlensin Türkiye yürüsün, Türkiye yükselsin. Kadın zayıf kalırsa medeniyetimiz sekteye uğrayacak, ülkemiz belirsizliklere sürüklenecektir. Kadın atıl ve hareketsiz kalırsa, dahası ilgi ve destekten mahrum bırakılırsa istikbalimiz riske girecektir. Kadın varsa insan vardır ve insan; hakkıyla, haklılığıyla, hak ettiği mevki ve imkânlarla süratle buluşmalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk: “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”