‘İlim ve feni, hem erkek hem de kadınlarımızın elde etmeleri gerekir. Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı, kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyecek.’

ATATÜRK’E GÖRE ÖĞRETMENLER VE MİLLİ EĞİTİM -4

Karma Eğitim İlkesi: Karma Eğitim İlkesi, eğitim ve öğretimde cinsiyet ayrımının kaldırılması, her iki cinsin de eğitim hakları ve imkânlarından birlikte ve eşit olarak yararlanmalarının sağlanmasını amaçlar. Atatürk, 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmada bu konuyu şu şekilde açıklar:

“Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük olaylar ispat etti ki, yenilikçi ve inkılâpçı bir millettir. Son senelerden önceki zamanlarda da milletimiz yenilik yolları üzerinde yürümüş, sosyal inkılâba (değişim dönüşüme) girmemiş değildir. Fakat gerçek verimler görülmedi. Bunun nedenini araştırdınız mı? Bence neden, işe temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu konuda açık söyleyelim. Bir sosyal topluluk, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmuştur. Kabul edilebilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını terakki ettirelim (ilerletelim, yükseltelim), diğerini müsamaha edelim (görmezden gelelim) de kitlenin bütünü ilerletilebilmiş olsun? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, terakki (ilerleme, yükselme) adımları dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenileşme sahasında birlikte kat’i merahil edilmek (aşama kaydetmek) gerekir. Böyle olursa inkılâp başarılı olur. Mutlulukla görmekteyiz ki, bugünkü hareketimiz gerçek amaca yaklaşmaktadır. Her halde daha korkusuz olmak gerektiği açıktır.”

EN BÜYÜK GÖREV ANALIK

Yüzyıllar boyunca kadınların okuldan ve başarıyla yapabilecekleri çeşitli mesleklerden uzak tutmuş bir toplumda, okulların ve mesleklerin kapılarını her iki cinse açılmasını saplayan cumhuriyet yönetimi, bu alanda dünyanın pek çok ülkesine örnek olmuştur.

Atatürk’ün bir milletin sosyal dengesi bakımından çok önemli olan kadın meselesine, kadın hakları konusu içinde çok önem verdiğini, başından beri bu konuya kafa yorduğunu biliyoruz. O, kız çocuklarımızın, kadınlarımızın eğitimi meselesini de “kadın hakları” bağlamında ele almış ve dile getirmiştir. 31 Ocak 1923’te, henüz cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce İzmir’de halkla konuşurken kadın hakları ve karma eğitim konusunda şunları söylüyordu:

“… Bir toplum, cinslerinden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur… Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur… Bir toplumun bir uzvu (organı) faaliyette bulunurken öteki uzvu atalette (durağanlıkta) olursa, o toplum felce uğramış demektir.

Bizim toplumumuz için ilim ve fen lüzumlu ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın elde etmeleri gerekir.

Kadının en büyük görevi analıktır. İlk terbiye (eğitim) verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu görevin önemi tam olarak anlaşılır. Milletimiz güçlü bir millet olmağa azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı, kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”

5. İşe ve Uygulamaya Dayalı Eğitim İlkesi:

Adeta bir eğitim bilimci gibi eğitim sorununun her alanı ile ilgilenen Atatürk, eğitimin işe dönük olmasını ve eğitimde uygulamaya önem verilmesi gerektiğini devamlı vurgulamıştır. Bu ilke, kısaca “iş”in, eğitim ve öğretimde ana vasıta olarak kullanılması anlamını taşır. Atatürk, daha Milli Mücadele yıllarında, 1 Mart 1922’de TBMM’nde yaptığı bir konuşmada çocuklarımızı, gençlerimizi toplum içinde ve ekonomik alanda daha verimli kılacak şekilde, uygulamalı eğitim yöntemine önem verilmesi gerektiğini hatırlatmış ve şöyle demiştir:

“… Eğitim ve öğretim yönteminin işe ve uygulamaya dayanması ilkesine uymak şarttır… Bir taraftan bilgisizliğin ortadan kaldırılmasına uğraşırken, bir taraftan da memleket evladını sosyal ve ekonomik hayatta fiilen etkin ve faydalı kılabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri işe dayalı olarak (uygulamalı bir şekilde) vermek yöntemi eğitim sistemimizin esasını oluşturmalıdır…”

Milli eğitimin, bilginin sadece bir “süs” gibi düşünülmemesi, kişilere ve topluma “yarar” sağlaması konusu, Atatürk’ün üzerinde durduğu önemli noktalardan biridir. O, 1 Mart 1923’te TBMM’nin yeni toplantı yılını açış konuşmasında şunları söylüyor:

“… Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, hayatta başarıya ulaşmayı sağlayan, pratik ve kullanılabilen bir araç haline getirmektir.”

6. Bilimsellik İlkesi: Bu ilke eğitim ve öğretimin amaç, içerik ve araçları yönünden, bilimin en son seviyesindeki verilere göre düzenlenmesi anlamını taşımaktadır. Çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir eğitim sistemi, bilimsel yöntemlere ağırlık vermelidir. Bilimin hızla ilerlemesi çağımıza damgasını vurmuştur. Milli eğitim, gençlerimizi, milletimizi bilim yarışında en öne geçirecek şekilde düzenlenmelidir. Okullarımız temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem vermelidir. Eğitim programları bilim alanındaki en yeni gelişmeleri göz önünde tutmalıdır. Nitekim Atatürk bu konudaki düşüncelerini 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada şöyle açıklar:

“Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, delalettir. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişmesini idrak etmek ve ilerlemesini zamanla takip eylemek şarttır. Bin, iki bin, binlerce sene evvelki ilim ve fen dilinin çizdiği düsturları (genel kuralları), şu kadar bin sene sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. Çok mesut bir his ile anlıyorum ki, muhataplarım bu gerçekleri kavramışlardır. Mutluluğum artıyor. Şundan dolayı ki, muhataplarım eğitim ve öğretimleri altında bulunan yeni nesli de gerçeğin ışıklarıyla doğuşuna sahip ve istekli olacak şekilde yetiştirecekleri sözünü vermişlerdir. Bu hepimiz için övünmeye değer bir noktadır.”

7. Eğitimde Disiplin İlkesi: Öğrenim hayatında “disiplin” ilkesine bağlı olarak yetişmiş ve askeri meslek hayatında da bunu başarıyla uygulamış olan Atatürk, kurduğu yeni devletin eğitim programında da disiplini bir temel ilke olarak kabul etmiştir. O, gerçek disiplinin sevgi ve şevkatle, yapılan işin sevilmesi ve benimsenmesiyle, sorumluluk duygusuyla sağlanacağından emindir. 1 Kasım 1925’te TBMM’yi açış konuşmasında bu konuda şunları söylüyor:

“Hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi özellikle öğretim hayatında disiplin (düzen), başarının esasıdır. Müdürler ve öğretim kadroları disiplini sağlamaya, öğrenci ise disipline uymaya mecburdur.”

8. Eğitimde Laiklik İlkesi:

Laiklik bir özgürlük alanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel esaslarından, kurucu değerlerinden biridir. Devletin bir temel ilkesi olarak laiklik 1937 yılında anayasaya girmiştir. Fakat 1923’ten itibaren devletin yapılanması sürecinde özellikle eğitim ve öğretimde laikleşme ilkesi hayata geçirilmiştir.

Atatürk’e göre eğitimde laiklik ilkesi, bir yandan eğitimin dini kurumların ve şahısların elinden kurtarılarak devletin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimine alınması; diğer yandan da eğitim ve öğretim faaliyetlerinin amaçları ve içerikleri bakımından dünyevi gereklere uygun olarak yeniden düzenlenmesi anlamını taşımaktadır.

Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, fedakârca yürüttükleri eğitim ve öğretim çalışmalarında başarılar diliyorum.

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA

ATATÜRK, G. M. K., Atatürk’ün Maarife Ait Direktifleri, Maarif Vekâleti Ana Programa
Hazırlıklar Serisi: A, No: 1, İstanbul, 1939.

ATATÜRK, G. M. K., Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri (Bugünkü Dille), Yayına Hazırlayanlar:
A. Sevim, İ. Öztoprak, M. A. Tural, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2006.

ATATÜRK, G. M. K., Eğitim Politikası Üzerine Konuşmalar, Konuşmaları Seçen, Giriş Yazısı
Yazan ve Yayıma Hazırlayan Prof. Dr. K. Aytaç, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1984.

ATATÜRK, M. K., Nutuk, Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. E. S. Yalçın, Berikan
Yayınevi, Ankara, 2011, I-XX., 1-868 s.

Atatürkçülük (Birinci Kitap), Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, Ankara, 1983 

Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Milli Eğitim Bakanlarının Millî Eğitimle İlgili Söylev
ve Demeçleri, Cilt: I., Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1946.

FEYZİOĞLU, T., “Atatürk ve Fikir Hayatı”, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Cilt: II., Atatürkçülük (Atatürkçü Düşünce Sisteminin Temelleri), YÖK. Yayınları, Ankara, 1986.

FEYZİOĞLU, T., “Atatürk Yolu: Akılcı, Bilimci Gerçekçi Yol”, Atatürk Yolu, Ortak Eser, Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1995.

GÖKSEL, B., “Atatürk’ün Eğitim Konusunda Görüşleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,
Cilt: I., Sayı: 3.

GÜLER, A., Nutuk’tan Dersler Gençler İçin Nutuk, Halk Kitabevi, İstanbul, 2017.

KARAL, E. Z., Atatürk’ten Düşünceler, MEB Yayınları, İstanbul, 1986.

KOCATÜRK, U., Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 3. Baskı, Ankara, 1984.

TANFER, V., “Atatürk ve Türk Gençliği”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C: VI/ 18
(Temmuz 1990), s. 697-705.

 

-BİTTİ