Ülkenin hatta dünyanın önünde hangi sorun olursa olsun, Türk siyasetini takip eden herkes öncelikle MHP’den gelecek açıklamalara odaklanır. Sayın Bahçeli, grup konuşmasında gündemdeki bütün meseleleri ayrıntılı olarak değerlendirdi ve yine tarihi tespitler yaptı. Haber sayfalarımızda geniş biçimde yer alan bu değerlendirmelerin bir özetini değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

KİMİN ÇOCUKLARI OLDUKLARI MEÇHUL

Türkiye geçtiğimiz hafta yangınlarla sarsıldı. Sayın Bahçeli, konuşmasına bu alçaklığı değerlendirerek başladı: “Bu teröristler Hatay’daki sözde kutsal ateşi de selamlamışlar ve yangınların sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Ateşin böyle nesebi, gayri sahih çocukları var mı bilemeyiz. Kimin çocukları oldukları esasen meçhul olan bu şerefsizlerin kısa sürede yakalanıp, yaktıkları kadar yakılmaları, dahası yaptıkları her türlü kötülük ve menfur eylemlerden dolayı hesaba çekilmeleri en acil hukuk ihtiyacıdır. Hazin gelişmeler karşısında aydın müsveddelerinin tepkilerini duyanınız oldu mu? Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin haktan ve hakikatten yana tavrını göreniniz oldu mu? Peki, terörist Demirtaş’ın hakkındaki iddiaları göğsüne asacağı şeref madalyası gibi gören CHP Genel Başkanı’ndan ses çıktı mı? Kılıçdaroğlu, şereften ne anlıyor? Hayata ve doğaya kasteden hainlerin elebaşı Demirtaş’la ilgili nazlı nazlı kahvaltı rezervasyonu yapanlar, evlerinin kapılarını açmak için hazır kıta bekleyenler, sorarım sizlere, nasılsınız, İYİ misiniz?”

NEYİN ATEŞKESİ?

Sayın Bahçeli, geçen haftaki grup konuşmasında, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında ateşkesin şu aşamada tuzak olacağını söylemişti. Bu hafta da kaldığı yerden devam etti: “İki ülke arasında ateşkes çağrıları, diyalog arayışları, masa kurma önerileri, yanlı ve tarafgir ara bulucuların baskıları Dağlık Karabağ davasını karalamaktan ve kilitlemekten başka manaya gelmemektedir. Neyin ateşkesi, neyin görüşmesi, konu vatan konusudur, konu bağımsızlık onurudur. Terörist devlet Ermenistan Dağlık Karabağ’dan çekilmeden, işgal ettiği toprakları hak sahibi Azerbaycan’a teslim etmeden silahları indirmek, ateşi dindirmek, masalarda çözüm aramak cinayetlerin, rezaletlerin ve zulmetin meşrulaşması demektir. Ermenilerin diplomasiyle, diyalogla, görüşme ve temas trafiğiyle Dağlık Karabağ’ın bütününden çekilmeleri sadece boş bir hayaldir. O halde, zor oyunu bozacak, güç kullanarak vatan toprakları alınacaktır.

Ermenistan sevdalısı Fransa, ABD, krizin sürmesini planlayan Rusya ara bulucu olarak öne çıkmışlardır. Kuzu canavara teslim edilmiştir. Moskova’da kurulan masada çözümsüzlük hâli somutlaşmıştır. Nitekim pamuk ipliğine bağlı ateşkesi ihlal eden beklendiği gibi Ermenistan olmuştur. Üstelik terör devleti Ermenistan uzun menzilli füzelerle Gence başta olmak üzere sivil yerleşim alanlarına saldırmıştır. Katille pazarlık kurşun olarak, bomba olarak, kalleşlik olarak fatura edilmiştir. Çare yoktur, çözüm kalmamıştır, Dağlık Karabağ masada değil, sahada terör devleti Ermenistan’ın kafasına vura vura alınmalıdır. Bakü’yü hedef yapanların, Erivan’ın da bir gece ansızın bedel ödeyeceğini ne akıllarından ne de kâbus dolu anılarından çıkarmamaları hayatları ve güvenlikleri açısından en makul davranıştır.”

CHP KİM, DOĞU TÜRKİSTAN’I SAVUNMAK KİM?

Kılıçdaroğlu’nun yaptığı komik açıklamalarından birisi de Uygur Türklüğü ilgili MHP’yi suçlamasıydı. Bu açıklama Sayın Bahçeli’nin de gündemindeydi: “CHP bize Uygur Türklüğü konusunda parmak sallayamaz, istikamet çizemez, dikte edemez, tavsiye ve tembihte bulunamaz. Onlar Moskova yolu gözlerken, biz esir Türklerin davasıyla nefes alıyorduk, Turan ülküsüyle, Türklüğün muzaffer günlerine ulaşma heyecanıyla fikir ve siyaset mücadelesi veriyorduk. Çizgimizde kırıklık yoktur, hâlen bu azimdeyiz, bu ahlaktayız, bu düşünce namusuna sahibiz. CHP kim, Doğu Türkistan’ı savunmak kimdir? Hele bir de Serok Ahmet var ki, gürültü patırtı çıkarmakta üstüne yoktur. Be hey Serok, söylesem anlamazsın, göstersem algılayamazsın, sussam gönül razı değil, yine de şunu bilmelisin ki, satmak senin işindir, pazarlamak seninle anılan bir meslektir. Sen git Kobanici yoldaşlarınla kucaklaş, ecdadımızın geride kalan türbelerini boşaltmak için sözler ver, gücün yeterse kamyonlara yükleyip kaçabildiğin kadar kaç, belki kurtulur, belki yakayı kurtarırsın.

SEÇİME GİDİP NE YAPACAKSIN?

Sayın Bahçeli’nin, CHP’den gelen seçim talebine verdiği cevap herkese ders niteliğindedir: “Sayın Kılıçdaroğlu, ülkemi ve milletimi canımdan aziz biliyor, her şeyden çok seviyorum. Bunu senin teyit ve tayin etmen ne haddindir, ne hakkındır. Seçime gidip ne yapacaksın, nereye ulaşacaksın, sana kimler ne söyledi? Neyi vadettiler? Ankara’dan bir Bişkek mi çıkarmayı düşünüyorsun? Milliyetçi Hareket Partisi, 28.Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin zamanında yapılmasından, sandığın 2023 yılının Haziran ayında kurulmasından yanadır. Erken seçim tartışması boşuna emek ve nefes israfıdır.”

VATAN TOPRAĞI VEREN DEĞİL, VATANA SAHİP ÇIKAN

Sayın Bahçeli’nin KKTC’deki seçimlerle ilgili değerlendirmelerini kısaca hatırlatarak bitirelim: “Federasyon modeli üzerinde yürüyen görüşmelerin sonuç vermediği ortadadır. Eşit ve egemen iki devlet seçeneği yegâne çözüm olarak önümüzdedir. Vatan toprağı vererek çözüm arayan değil, Rumlara şirinlik yaparak ayakta kalmaya çalışan değil, vatana sahip çıkan, Rum oyunlarına aldanmayan ahlaklı ve milli bir Cumhurbaşkanı vazgeçilmez bir mecburiyettir, bizim de başımızın tacıdır.”