Avrupa Şampiyonalarına 1993 yılından bu yana aralıksız katılan A milli basketbol takımımızın, kağıt üzerinde çok kolay görünen, dört takımdan üçünün finale gideceği grupta, bu durumda olması kabul edilemez.

Yönetimsel hatalar, milli takımın geri planda kalması, kadro istikrarsızlığı, genç jenerasyonun yeteri kadar süre alamaması, Dünya Şampiyonasında yaşanan başarısızlığın psikolojik etkisi… Takımların yoğun maç trafiği ile milli takımdaki kulüp havasının dağılması. Aday kadronun yeterince birlikte zaman geçirememesi, vs. Durumu açıklamak için bir dolu gerekçe ardı ardına sıralanabilir.

Önümüzde iki maç, birkaç olasılık var. İsveç’i ve Hırvatistan’ı yenersek 2022’deyiz. İsveç’i en az 12 farkla yenip, Hırvatistan’a kaybedersek, olası üçlü averajla yüzümüz gülecek. İsveç’i 8 sayıyla yenip Hırvatlara kaybedersek Hollanda’nın İsveç’i yenmesini bekleyeceğiz. Yani, işi şansa bırakmadan, kendi işimizi kendimiz görmeliyiz.

Umutlu olmamızı sağlayan nedenler de var.

Maçların İstanbul’da oynanacak. Aday kadro ve koç Orhun Ene lige verilen ara ile uzunca bir süre beraber olma şansı yakaladı. Azaltılan yabancı sayısıyla takımlarında daha fazla süre alan genç oyuncuların milli takıma olumlu katkısını görüyoruz. Doğuş, Berk, Metecan, Sertaç, Berkan, kadroda yer almayan Egemen. Daha da çarpıcı olan Alperen ve Şehmuz’un yaşlarına göre sergiledikleri olgun oyun. Sadık ve Furkan’ın Beşiktaş formasıyla gösterdikleri çıkış. Hem bugün hem gelecek için olumlu sinyaller. Koç Ene’nin 17 kişi arasından çıkaracağı kadro bu maçlara yeter. Biraz destekle, gelecek on yıl milli formaya hizmet verecek genç ve aç kadro zoru başarabilir.