Çok değil on ay kadar önce, Galatasaray yine sıkıntılı bir dönemdeydi. Fenerbahçe maçından ağır yaralı çıkan Sarı-Kırmızılılar, teknik direktörsüz, yarısı sakat, öteki yarısı dertli takımla Kayserispor deplasmanın çıkmıştı.

O kötü günde alınan üç farklı galibiyet Galatasaray’ın moral maçı olmuştu. Bu sezon da lige kötü başladı Sarı- Kırmızılılar, yine sıkıntılı bir dönemde İstikbal Mobilya Kayserispor maçına çıktı, geçen seferki gibi moral ve üç puan için… Kayserispor da sıkıntılı başlamıştı sezona ve galibiyeti yoktu. Medipol Başakşehir’deyken Galatasaray’a iki maçta hat trick yapıp 6 gol atan santrfor Emmanuel Adabayor’u son dakika transferi olarak sahaya sürdü.

Kazanmak için maça başladı Galatasaray. Bunu gösteren bir baskı, kanıta gerek vermeyen baskıyla Kayserispor kalesini ablukaya aldı. Net pozisyonu olmasa da, rakip alanda topa sahip olmanın hareketliliği ile etkili göründü. Ancak, akılda kalan pozisyon olmadı. Santrforu ve kaptanı Umut Bulut’u bile savunma kurgusu içinde kullanan ev sahibi takım pozisyon bulmadan, gol buldu. Galatasaray’ın klasik geri pas-yan pas hastalığının yeni örneğini gösteren Cristian Luyindama’nın kafayla verdiği pastan gelen topla ceza alanında buluşan Pedro Henrique topu ağlara gönderdi.

Golle güçlenip ciddileşen ev sahibi, golden sonrada atağa kalktı, Fernando Muslera, Umut Bulut’un önünden bir top aldı ki… Kayıp puanlara, kötü futbola karşın Radamel Falcao’dan başka gündemi olmayan Galatasaray’da yalnızca Sofiane Feghouli, futbolun Kolombiyalı’dan ibaret olmadığını göstermek istedi. O da yetmedi. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, ikinci yarıya ilk yarıda bir tek pas verilmeyen, tek orta yapılmayan Mbaye Diagne’yi oyundan aldı. ‘Ben onu adam ederim’ dediği Emre Mor’u sahaya sürdü. Amaç, Ryan Babel’in santrforluğundan, Emre’nin de kalabalık içine dikine top sürüşlerinden yararlanmak istedi.

İstedi de, ne oldu? Kayserispor ilk yarıdakinin aksine öne çıkarak, pas yaparak pozisyon üretti. Galatasaray, yetenekli oyuncularının ‘takım’ olarak değil de, ‘bireysel’ artılarının sağlayacağı sonucun peşinde koşturdu. İsminin maçı kazanacağını umarak... VAR’ın kararlarıyla şekillenen, kırmızı kartlarla azaltılan rakibe karşı, yine ‘salla- pati’ bir oyun… Sonuçta kimin kazandığı, kimin nasıl kazandığının önemli olmadığı bir maç daha geride kaldı.

Sadece heyecan temposu, skorun gidip gelmesiyle yüksek bir maç oldu. Ve şu sorunun yanıtı yine bulunamadı, “Falcao gelecek mi?” Ya da asıl soruyu biz soralım, “Şampiyonlar Ligi’ne hazırlandığı iddia edilen takım, nerede ya da ne zaman ortaya çıkacak?” Kaç Galatasaraylı daha kalp doktorlarına abone olacak!..