Şark Fatihi, Ermenistan Fatihi, Kut'ül Amare'e Kahramanı, Yetimler Babası, İstiklal Madalyası’nın sahibi, Alçıtepe Kahramanı, Korgeneral Kazım Karabekir Paşa; Harp Okulu, ardından Münci Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile tanıştığı Harp Akademisi’ne giderek Akademiyi birincilikle bitirmiştir. Karabekir, Manastır’da bulunurken Binbaşı Enver Bey ile birlikte İttihat ve Terakki adını Cemiyeti’ni kurmuştur.

Daha genç bir subayken binlerce şehit çocuğunun bakımı ve gözetimiyle ilgilenen Kazım Karabekir; Doğu Cephesi’nden önce; Manastır’daki mücadelesi, Arnavutluk’taki isyanın bastırılması, 31 Mart olayı 1912’de esir düştüğü Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı’nda, Seddülbahir’de; Çanakkale, Irak ve Kafkasya cephelerinde VATAN MÜDAFİLİĞİNDE EN ÖN SIRALARDA YER ALMIŞTIR.

 

Milli Mücadele Dönemi’nde iki “Kazım” vardır. Bunlardan biri günümüzde de gördüğümüz makam mevki sevdalılarının vücut bulduğu, Atatürk’ün istifasının ardından Paşanın yanından ayrılan Kazım Dirik Paşa; diğeri ise “Biz Atatürk’le hayatımızı sehpaya koyduk.” Diyerek; vefanın, bu vatana duyulan gerçek sevginin temsili, her durum ve şartta Atatürk’e olan bağlılığını kanıtlamış olan Kazım Karabekir Paşa’dır. 15. Kolordu Komutanıyken Atatürk’ün istifası üzerine yanına gittiğinde; “BEN VE KOLORDUM EMRİNİZDEYİM PAŞAM.” Sözleriyle Atatürk’e olan vefasını kanıtlamıştır. Atatürk; “Kazım Paşa’yı içinizde tanıyan ve tanımayanlar vardır… Karabekir Paşa, gayet zeki, üstün ahlaklı, namuslu, fevkalade iyi huylu, namuskar, tedbirli bir adamdır.” Sözleriyle Karabekir Paşa’ya olan sevgisini belirtmiştir.

 

Kazım Karabekir, Nisan 1917’de Doğu Cephesi’ndeki ilk görev yeri olan Diyarbakır’a gitmiştir. Bu bölgedeki 2’inci Kolordu Komutanlığı’nın bulunduğu; yaklaşık 70 yıl sonra pkk terör örgütünün kurulacağı Lice İlçesi’nde aylar boyunca savaşmış ve bölgenin tam müdafaasını sağlamıştır. Ermeni Meselesinde görüşme isteyen Batı’ya Karabekir Paşa; “SİZİ YOK ETMEYE TÜRKİYE DEĞİL, ERZURUM HALKI     YETER”     diyerek     FITRATIN     DEĞİŞMEZLİĞİNİ     GÖSTERMİŞTİR.     Şuan     Kahraman

Mehmetçiklerimiz ve onları yetiştiren Kahraman Komutanları LİCE’DE, DOĞU CEPHESİ’NDE, DİYARBAKIR’DA,   ERZİNCAN’DA,   ERZURUM’DA,   KARS’TA,   HAKKARİ’DE,   VAN’DA,   EDİRNE’DE,

BAYBURT’TA, MEMLEKETİN HER KARIŞINDA canı pahasına vatanınI savunmaya devam etmektedir!

 

“Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!" diyen üstad Necip

Fazıl’a selam olsun!

 

“Millette olsa bir gizli ihtiyaç, Milli vicdan bulur ona bir ilaç;

Türk bakmamış (İrem) yahut (Sabâ)’ya,

Demiş: Gideceğim Kızılelma’ya.” Sözleriyle Türk budununa seslenen Ziya Gökalp’e selam olsun!

 

Lice İlçesi üzerinden tüm Doğu illerindeki Müslüman halkı yok etmeye çalışan Ermeni Çeteleriyle çarpışan Paşa, 13 Şubat 1918’de Erzincan, 12 Mart’ta Erzurum, 13 Mart’ta Pasinler’in merkezi Hasan Kale’yi kurtardı. 16 Mart 1918’de; “Alaca Köyü’nde cenazeler, insanın aklını oynatacak bir haldeydi. Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğerler ve kalpler görülüyordu. Bütün bunlar, Erzurum’a atılmaya ve oradaki zavallılara yardıma beni mahkum etmiştir.” Diyerek mücadelesine devam etmiş, 5 Nisan’da Sarıkamış’ı, 25 Nisan’da Kars Kalesi’ni alarak, halkımız arasında “Kırk-Yıllık Karagünler” diye acı hatırası anlatılan, istiladan kurtarmıştır. KAZIM KARABEKİR’İN BAŞARILARI

SONUCU imzalanan Gümrü ve Kars Antlaşması ile SEVR’İN BU TOPRAKLARDA DİRİLMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI KANITLANDI.

 

30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından, Kars Antlaşması’na kadar Doğu Cephesi’ni müdafaayı bir gün bırakmamış ve askeri başarıların yanında siyasi başarılar da elde etmiştir. Paşa, Doğudan gelen haberlerin gittikçe kötüleşmesi ve burada Ermeni Devleti kurulacağına dair haberlerin artması üzerine İzzet Paşa’nın gayretleriyle XV. Kolordu haline getirilen 9. Ordu birliklerinin komutanlığın tayin edildi. Paşa, durumun ciddiyetini aktarabilmek, Kürtlük Meselesi kullanılarak VATANI BÖLMEYE ÇALIŞANLARIN NASIL BİR VAZİYETTE MEVZİLENDİĞİNİ GÖSTEREBİLMEK ADINA “İBRET YERİ” ismini verdiği açık ve kapalı sahnelerde piyeslerle durumu halka açıklamaya başlamıştır. Çocuk yaşlı demeden kimsenin silah bırakmamasını, meşru müdafaanın hem bireysel hem de ülkece yapılmasının elzem olduğunu; aksi takdirde bu toprakların üzerinde İngiliz Rus paçavralarının görüleceğini söylemiştir.

 

Görüldüğü üzere Kazım Karabekir Paşa’nın o zamanlar Doğu illerinde savaştığı Rus ve Ermenilerin yerini günümüzde pkk terör örgütü ve arkasındaki devletler almıştır. O zamanın Hınçak Taşnak’ı bugünün Meclisi içinde yuvalanan hain partileridir! Ecdat o zaman ne ile savaşıyorsa şuan biz de aynı düşmanla savaşıyoruz. Tek fark; o zamanlar HINÇAK TAŞNAK’I sözde bir “meşruiyeti” yoktu ve memleketimin yüksek mahkemesinin verdiği kararla bağlantılı olarak kaynak sağlanmıyordu! Gelin görün ki; KURULMASI İÇİN CANINI FEDA ETMİŞ AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN KANLARIYLA TÜRK MİLLETİ’NE

BAHŞEDİLEN GAZİ MECLİS’TE şuan bu partilere meşruiyet sağlanıyor, Anayasa Mahkemesi tarafından “parti kapatma” kararını geçtim, sözde partiye hazine yardımına bloke konulması bile reddediliyor! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Gazi Meclisi… Başka diyecek bir söz var mı?

 

Velhasıl kelam; Bu Devletin Ermenilerle, Ruslarla, emperyalist güçlerle savaşan Gazi Mustafa Kemalleri, Ali Fuat Cebesoyları, Esat Paşaları, Cevat Paşaları, Enver Paşaları, Talat Paşaları, Kazım Karabekir Paşaları bitmez! Bu kan yine o kandır! Onların bize aktardığı vatan ve millet sevgisi bizden sonraki nesillere de geçecek; TÜRK CİHAN MEFKURESİ YERYÜZÜNDE SON CAN KALANA DEK DEVAM EDECEKTİR!

 

“Göğsü imanlı, temiz vicdanlı, Türk hiç yılar mı, Türk hiç yılar mı? Türk yılmaz, Türk yılmaz!

Cihân yıkılsa, Türk yılmaz!”