Maalesef, ütopik olan düşüncelerin bir ideoloji olarak dayatıldığı ancak buz gibi gerçek olan ülkülerin hayal kelimesine sığdırılarak ütopik görüldüğü algı dünyasında, “Kerkük Kürt Şehridir.” gibi safsatalar cümle içerisinde kullanılabiliyor. Çünkü birileri, geleceği çıkarlarına göre planlamak için geçmişi küçük nüfus oyunları ile değiştiriyor. Daha doğrusu değiştirdiğini sanıyor. Ne büyük ahmaklık!

Bir yerin kime ait olduğunu sayıların belirlediği doğru ama bu sayılar insan sayısı değil: tarihi eser sayısıdır, o eserlerin ait olduğu tarihin günümüze uzaklık sayısıdır … Küresel sistemin teröristleri, arzu ettikleri bölgeye hakim olmak için taşeron teröristler üretiyor, PKK/PYD/ YPG … gibi. Ütopik bir hayali de ideoloji yapıyor. Sonra bu hayali ütopik zeminden çıkarmak için hem tarihle hem de milletin aklı ile bir güzel oynuyor. Bol bol da bu yalanı doğrulayan yayınlar çıkarıyor: makaleler, kitaplar, nüfus haritaları gibi gibi… Sonra bu algı oyunlarının oltasında sallanan sazanlar da bu sahte belgeleri sunarak safsataların çığırtkanı oluyor.

Birileri Kerkük’ün Kürtlerin ataları tarafından kurulduğunu iddia ediyor. Kerkük’e bakıyoruz, Kürtlere ait bir tane bile eser yok. Kerkük’te Kürtlerin tek nüfus varlıkları dışında hiçbir şeyleri yok. Ama “Şüphesiz Kerkük Kürt şehridir.” cümlelerini duyuyoruz. Bu mantığa göre “Şüphesiz Almanya Türk yurdudur.” Tabi bunun için öncelikle Almanlara yıldırma, kimliklerini yok sayma, sahadan uzaklaştırma vesaire gibi baskılar uygulayarak göç etmelerini ya da sinmelerini de sağlamalıyız. Çünkü Kerkük’teki Türklere bunu yaptılar ve hala yapıyorlar.

Bulunan emareler ışığında bilinen tarihe göre Türklerin Kerkük’teki varlığı 674 yılına kadar dayanıyor. Bunun evveliyatının olup olmadığı üzerine kesin emareler olmasa da tutarlı yorumlar mevcut. Kerkük en eski yerleşim yerlerinden biri ve birçok medeniyeti misafir etmiş, üzerinde birçok nüfus oyunu oynanmış. Bölge üzerinde Türk varlığını kırmak üzere birçok atak yapılmış, Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey 1055’de bu atakların önüne keskin bir set çekmiş ve 1118’de iktidar tamamen Selçuklulara geçmiştir. Bu şekilde Kerkük’ün Türk Devletine ait olduğu vurgulanmıştır ve tarih şahitliğinde bugüne ayandır. Daha ileri bir tarihe gelelim: 1520-66 Kanuni Sultan Süleyman döneminde işlenen 111 Numaralı Kerkük Livası Mufassal Tahrir Defteri’ne göre; Kerkük ve Kerkük’e bağlı yerleşim yerlerinde nüfusun tamamına yakını Türklerden oluşmaktadır. Bu defter bir vergi defteri olduğu için her şey ayrıntısı ile işlenmiş yani nüfusu yoğunlaştırarak bölgeye hakimiyet iddiası gütmek için düzenlenmiş belgelerden değil. Tamamen gerçeklerin kanıtı …

Yine 1849’da uluslararası görev yapan Mehmet Hurşid Paşa tarafından hazırlanan raporda geçen cümlelerde “Erbil ve Kerkük kasabaları ahalilerinin Türkçe konuştukları, civarlarındaki Kürt ve Araplardan dolayı da Kürtçe ve Arapça bildikleri” ifade ediliyor ve bölgede bulunan Arap ve Kürt varlığına dair bir bilgi vermiyor. 1890’da Duyun-ı Umumiye müfettişi olarak bölgeye atanan Fransız Vital Cuinnet, La Turquie d’Asie isimli eserinde Kerkük nüfusunu 30 bin olduğunu ve bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmiş. Batılı kaynaklar da bunu teyit ederek Kerkük’te güçlü bir Türk varlığının olduğunu ifade etmiştir. Yine yine Salnamelerde ilk sıranın Türkçe’ye verilmiş olması bölgenin asıl kimliğini gösteriyor. 1907 Musul Vilayeti Salnamesi’nde geçen “Şehrin ahalisi umumiyetle Türk olup, Türkçe konuşurlar. Yabancılar olarak Kürt, Arap ve az miktarda İranlı bulunur.” cümlesi de *Kürtlerin bölgenin sahibi değil yabancısı olduğu* gerçeğini hayalperestlerin yüzüne çarpıyor. Bölgede Türklere ait onlarca tarihi eser de bu safsataların karşısına dikiliyor. Tarih uydurmakla meşgul olanların ağzına bakmak yerine gerçekleri görmeyi tercih edenler için şüphesiz ki Kerkük Türk yurdudur.

Bugün Kerkük’ü Kürdistan(!)’ ın kalbi sayanlara karşı o günlerde “Kürdistan’da İki Yıl” kitabını yazan D.R. Hay’da Kerkük, Musul ve Erbil’in bir Türk yurdu olduğunu belirtmiştir. Irak’ın işgali ile 2003’den sonra bölgede hakim olmak isteyenler, Kürdistan’ın kurulacağını yem olarak atıyor ve bölgeye Kürt nüfusu pompalıyor. Bununla da kalmıyor ve devlet daireleri yağmalanıyor, nüfus kayıtları yok ediliyor, tapular el değiştiriyor. Bush bu konuda tam destek vererek bölgenin asıl sahibi olan Türkleri abluka altına alıyor, kimliklerini yok sayıyor. Türk iş adamları, doktorlar, mühendisler kaçırılıyor ve faili meçhul cinayetlere kurban gidiyor. Türklere yıldırma politikası uygulanıyor. ABD’nin insani müdahale maskesi ile estirdiği demokrasi rüzgarı bir kasırga gibi Türkleri savurup Kürtleri yerleştiriyor. Bu durum seçimlere de sirayet ediyor, Türk’ün yurdu olan bölgeden Türk adayın çıkması zorlaştırılıyor. Çünkü Kürdistan hayali için bölgenin kalbi olan Kerkük olmazsa olmaz. Küresel teröristler, hakim olmayı arzu ettikleri bölgeye yerleştirdikleri taşeron teröristlere, Kürdistan yemini kullanıyor. Bu operasyonun maşası olanlar da sanıyorlar ki bu düzmecenin sonunda Kerkük Kürtlere kalacak… Ancak bu büyük oyunda sadece bir maşa olduklarının farkında değiller.

İşte bugün, “orada ne işimiz var?!” diyenler de; hürce muhalefet ettikleri toprakları büyük bir tehlikenin beklediğini görmeyen, duymayan, konuşamayanlardır.