Milletin aklıyla alay etmek her ne kadar birinci ve vazgeçilmez işleri olsa da, geri kalan zamanlarda da birbirlerinin kuyusunu kazmakta yarış ediyorlar. Değişmeyen tek şey, tamamının HDP denilen terör odağına bağlılık ve saygıda hiçbir kusur etmemeleri, gelen talimatları her şeyin önünde ve üzerinde tutmalarıdır.

ADAYLIK YARIŞINA GİRDİLER

Bir ittifak düşünün ki, özünü ihanet oluştursun, dengesini bir terör örgütü sağlasın. Böyle bir oluşumda ülke ve millet meselelerinin değil de, kişisel hesapların öne çıkması kaçınılmaz olduğu gibi, kendi varlık sebeplerine de son derece uygundur. Türk milletinin hiçbir derdine çare olamadıkları, en küçük bir heyecan oluşturmadıkları gibi, bir de sorun çıkarıp ayak bağı oluyorlar. Kendi hazin durumlarına bakmadan, daha şimdiden Cumhurbaşkanı adaylığı yarışına girdiler. Hele bir Kılıçdaroğlu var ki, ne kimseye sıra veriyor, ne partisinin ve teşkilatlarının ne düşündüğü umurunda. Nereden geldiyse, ayarı da orası verip, yönünü ve hatta yöntemini orası belirliyor.

ÇIKMAZA GİRDİLER

Diğerlerin durumu daha vahim. Tam bir çıkmazın içindeler. Doluya koyuyorlar almıyor, boşa koyuyorlar dolmuyor. Ne birbirlerine güveniyorlar, ne de ayrılabiliyorlar. HDP’nin girdabında kıvranmak yetmezmiş gibi, bir de CHP’nin emrivakilerini göğüslemek zorundalar. İP’leri başkalarının elinde, el kapılarında Deva arıyor, karanlık dehlizlerde Gelecek planlıyorlar. Saadet dedikleri şey ise tam bir felaket. Tam bir dehşet dengesi oluşturmuşlar. Böyle bir yapıdan, böyle bir ittifaktan, böyle bir siyasetten hayırlı ve faydalı bir sonuç çıkacağını bekleyen veya ümit eden varsa, hakikaten şaşarım.

KENDİLERİ ÇALIYOR KENDİLERİ OYNUYOR

Dikkat edilirse ittifak edip, uzlaştıkları ve hepsinin sırayla tekrarladıkları tek şey, erken seçim ezberidir. Bunu gerçekten istediklerini kimse düşünmesin. Bu beklenti zilletin tutkalını oluşturuyor. Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor. Kimse ciddiye almadığı gibi, her hangi bir inandırıcılıkları da yok.

Oradan oraya savruluyor, ne kadar vatanmillet düşmanı varsa alayına birden ümit oluşturuyorlar. Bu karambolde Kılıçdaroğlu’nun zilletin Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan etmesine makul ve mantıklı bir izah aramak çok zordur. Nitekim, televizyonlarda saatler süren programlar yapılıyor, zilletin kontrol ettiği medya sayfalar dolusu yayınlar yapıyor, ama ben daha ayağı yere basın ne bir satır yazı, ne bir çift laf duydum.

NEDEN ORTAYA FIRLADI?

Bu gidişin sonu kuvvetle muhtemeldir ki, zillette herkesin kendi adayını çıkarması olacaktır. Ancak, önceki seçimde bırakın aday olmayı, lafını bile ettirmeyen Kılıçdaroğlu’nun neden bu kadar hevesli olduğunun gerçekten iyi tahlil edilmesi gerekiyor. Seçimlere daha 2 yıldan uzun bir zaman var, neden Kılıçdaroğlu bugünden ortaya fırladı? Ne yapmaya çalışıyor?

Kendini öne atıp başkasını aday yaparak ters köşe mi yapacak, yoksa gerçekten bize göre olması gerektiği gibi, Sayın Erdoğan’ın karşısına çıkıp bir iddia mı ortaya koyacak?

Bu sorulara doğru cevap verebilmek için önce zillet ittifakının, sonra CHP’nin, en sonunda da Kılıçdaroğlu’nun siyaset serüvenini doğru okumak gerekiyor.

BİR SEÇİM DAHA KAYBEDEMEZ

Benim gözlem ve birikimlerin neyi işaret ettiğini daha önce paylaşmıştım. Aradan çok zaman geçmemesine rağmen, gelişmeler doğru düşündüğümü gösteriyor.

Kılıçdaroğlu siyasi hayatının sonuna yaklaştığının farkında ve ona göre pozisyon alıyor.

Muharrem İnce başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı adayı olabilecek isimler, parti içinde farklı dengeler oluşturuyordu.

Bunların tamamını ya ayıkladı veya geri çekilmelerin sağladı.

Ancak, bunun geçici bir durum olduğunun bilincinde. Bir seçimin daha kaybedilmesi halinde, orada artık oturamayacağını, özellikle yeni kurulan sol partilerin CHP’yi eriteceğini görüyor ve biliyor. Şimdi, kendine bir final hazırlıyor. Zerre kadar bir ihtimal de olsa aday olup kazanması durumunda kahraman olacak.

Kaybetmesi durumunda ise zaten orada duramayacağını bildiği için, “benden bu kadar” deyip kenara çekilecektir.

CHP DIŞINDAN ADAY İHTİMALİ

Aksi durumda, yani Kılıçdaroğlu siyasette kalmaya ve özellikle Genel Başkan kalmaya kararlıysa, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kesin olarak parti içinden birisi olmayacaktır.

Muharrem İnce’den ağzı yanan ve direkten dönen Kılıçdaroğlu bir daha aynı riski almayacak ve kimsenin öne çıkmasına fırsat vermeyecektir. Her kim olursa olsun partili birinin aday yapılması demek, bir sonrasında CHP Genel Başkanlığı’na doğal aday demektir. Artık çok iyi biliyoruz ki, CHP’de işler böyle yürüyor. Dolayısı ile Kılıçdaroğlu’nun bu ihtimali yok etmek için dışarıdan bir adaya yönelmesi çok ama çok yüksek bir ihtimaldir.

CHP’li olarak bilinen birinin aday olsa bile seçilme şansı sıfır olduğu için hiç olmazsa bu ihtimali azıcık arttıran, sağdan bir aday bulunması Kılıçdaroğlu’nin hem kendini garantiye alma planına, hem de sağın oylarıyla solu toparlama gibi ucube siyaset anlayışına çok daha uygundur. Bu durum Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi siyasi hayatlarında hep olduğu gibi, başkaları sayesinde bir yerlere gelme ihtimalini arttırıyor ve çok heyecanlanıyorlar.