Yeni normale geçişle birlikte koronavirüs salgınında yeni bir dalga olur mu endişesi öne çıktı. Son günlerde vaka sayısındaki artış ve oluşan tehlikeli dalgalanma, bu endişeyi daha da arttırdı. LGS ve YKS gibi gençlerimizin hayatında önemli bir yer tutan sınavların bu şartlarda nasıl ve ne kadar sağlıklı yapılabileceğini düşünmeye başlamıştık. Ama gördük ki, devletimiz muktedirdir, hükümetimiz her ihtimale hazırlıklıdır ve gerekli tedbirler anında alınmaktadır. Alınan fiziki tedbirlere ilave olarak, sınav saatlerini kapsayan bir sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi de son derece yerindedir. Buradan gelişmelerin seyrine göre, gerekirse yeni tedbirlerin de anında alınıp uygulamaya sokulabileceğini anlıyoruz.

NE SEYREDERİZ, NE İZİN VERİRİZ

Türkiye büyük, güçlü ve iddialı bir devlettir. Artık bölgesinde ve dünyada belirleyici ve etkili bir konumdadır. Hiç kimse yanlış hesap yapmasın, yapanların da bunun altında kalacakları sahada net olarak gösterilmektedir. Sadece güvenlik ve menfaatlerimize yönelik meselelerde değil, tarihi, kültürel ve bölgesel olarak da bizi ilgilendiren her konuda ağırlık koyuyor, ön alıyor ve gereğini yapıyoruz. Kıbrıs ne kadar bizim meselemizse, Kudüs de bir o kadar ilgi alanımızdadır. Ne Suriye’de olanları seyrederiz, ne de bize yönelik bir tehdit ve tehlikeye izin veririz. Bosna’daki gelişmeler de, Trablus’ta yaşananlar da Türkiyesiz ne çözülebilir, ne de bir karara bağlanabilir. Kerkük’ü, Musul’u ne unuttuk, ne vazgeçtik. Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin rızası olmadan atılacak her adıma itiraz etmekle kalmaz, bizzat yerine giderek gerekeni de yaparız. Bunları bir hamaset olarak yazmıyorum. Olanı, yaşananı ve olacağı söylüyorum.

AKLA ZİYAN İTİRAZLAR

Kimsenin rahatsız olmasına, kıskanmasına, başka yerlere çekmesine gerek yok. Bu ülkenin varlığından, birliğinden, bölünmez bütünlüğünden, yükselmesinden ve yücelmesinden yana olan herkes bu durumla gurur duyabileceği gibi, varsa imkânı katkı yapma hakkına da sahiptir. Özellikle Türkiye’nin legal partilerini kastediyorum. CHP keşke, “Ne işimiz var Suriye’de, niye gittik Libya’ya, Akdeniz’de ne arıyoruz?” gibi akla ziyan itirazlar yerine, tam tersini söylese. Suriye’de daha etkin bir konumda olmamız için öneriler sıralasa. Durumdan vazife çıkararak Libya’da daha etkili olabilmemiz için devreye girse. Akdeniz’de şanlı geçmişimize uygun bir noktaya gelmemize katkı yapsa. Terörle mücadelede kahraman güvenlik güçlerimizin yanında olsa ve teröristlere ve onların siyasi uzantılarına karşı tavır alsa. Hadi nereden gelip nereye gittiği malum olduğu için HDP’yi bir kenara bıraktık. Ama aynı şeyleri İP’ten de bekleriz. Ama ne gezer.

HAK VE HUKUKTAN ANLADIKLARI!

Muhalefet cephesini oluşturan CHP ve yancıları bırakın iyi, doğru ve güzel bir şey yapmayı, bu ülkeye fayda sağlayacak bir iş başarmayı; bir de ne kadar vatan haini varsa onlara sözcülük ediyor, ne kadar terör örgütü varsa açık şekilde iş birliğine giriyor, ne kadar Türkiye düşmanı varsa alayına pas atıp malzeme veriyorlar. Bunun adına da siyaset diyorlar. Üzerine bir de haktan, hukuktan, adaletten bahsediyorlar. Haktan anladıkları ve kastettikleri, PKK ve FETÖ’ye alan açmak, zemin kazandırmaktır. “Hukuk” denilince akıllarına mağdur, mazlum, şehit, garip değil de Selahattin Demirtaş, PKK’ya yardım ve yataklıktan dolayı yargı önüne çıkan HDP’li belediye başkanları ve milletvekilleri ile FETÖ’nün hainleri gelir. Onları savunur, onlar için hukuk naraları atarlar. Bütün Türk ve Türkiye düşmanlarına, vatan kaçkınlarına “adalet” maskesiyle sahip çıkar, sözcülük ederler. Ele geçirdikleri belediyeleri de bu kirli ve karanlık anlayışa göre tasarladılar. Şimdi gelin siz bunlara bir de devlet teslim edin bakalım ne olacak?

ZİLLETLE KAYBEDECEK ZAMAN YOK

Cumhur İttifakı bu ülkenin varlığının ve birliğinin teminatı olmakla kalmamış, aynı zamanda tarihin akışını değiştirmiştir. Kovid-19 salgını gibi dünyayı kasıp kavuran bir süreçte, dünyanın sözde gelişmiş ülkeleri inim inim inlerken, hastasına sahip çıkamayıp yaşlısını ölüme terk ederken, Türkiye ön aldı, ihtiyaç duyulan her türlü sağlık malzemesini üretti, yardım etti ve mücadelede fark meydana getirdi. Doğrudan insanı ve insan sağlığını ilgilendiren bu kadar kritik bir meselede dâhi, CHP ve yancıları Türkiye’nin yanında durmak yerine karşı cephe oluşturdular. Milletten alamadıklarını virüsten beklediler. Bütün dünya Türkiye’den takdirle bahsederken, onlar fitne üretmeye, yalan ve yanlış bilgilerle milletin kafasını karıştırmaya uğraştılar. Ve bütün bunlar, bu milletin gözleri önünde yaşandı. Elbette yeri ve zamanı geldiğinde gereği de yapılacak ve bu zilletin hesabı sorulacaktır. Herkes işine baksın. Türkiye’nin zilletle kaybedecek zamanı yoktur.