Eğitimimize musallat olan İngilizce hastalığı anaokullarına kadar inmiş durumda…

Millî Eğitim’in okullarından İngilizceyi öğrenip de şakır şakır okuyup yazarak mezun olan bir öğrenci de görmedik bugüne kadar…

“İngilizce”, Türkiye’de iyi para kazanılan bir iş oldu sonuçta…

Aileler yarış atı yaptıkları çocuklarını İngilizce eğitim veren iyi bir okula vermek için para savuruyorlar!

Bu da nereden çıktı demeyin; konunun kahramanı, millî duyarlılığı olan bir besteci sanatkâr…

Onu anlatmadan önce bazı açıklamaları yapmak zorundayız…

*

Türkçe, mükemmel bir ilim ve sanat dili…

Dünyada en çok konuşulan beş dilden biri…

Beşbin yıllık yazılı eserleri olan, beş alfabe değiştirmiş bir dil…

Ne var ki…

Çocuklarımıza Türkçe’yi öğretemiyoruz!

Zengin kelime ve deyim hazinemizden haberleri yok…

Okuma, okuduğunu anlama, anlatma ve yazma yeteneği veremiyoruz…

“Dört seçeneğe şartlanmış” test sistemi ile çocuklarımızı hem robota çevirdik, hem de dilimizin eşsiz lezzetinden mahrum ettik.

Noktalama işaretlerini, imlâ kurallarını bilmiyorlar…

Üniversite mezunlarımız dilekçe yazmaktan aciz…

Türkçeyi öğrenemeyen matematiği nasıl sever de başarır, nasıl yabancı dili öğrenir?

Var mı açıklayabilecek bu tezadı?

*

Ayrıca, teknolojinin dilimize yansıması çok olumsuz… Kelimelerimizi, hecelerimizi yutan bir mesaj ve sosyal medya belası türedi.

Bu durum, çocuklarımızın günlük hayatına girdi… Hem kelime hazinesi 3-5 kelime ile sınırlı, hem de jest-mimiklerine yansıyor.

Okuma alışkanlığı yıkıldı…

“Kitlelere açık okul” olan gazete ve televizyonlarımızın dili ve imlâsı berbat…

Bırakın şiveyi, yerel ağızla dizi çekip milleti güldürmeye/ağlatmaya çalışan bir dizi ve sinema sektörü türedi… Dilimizle alay ediyorlar!

Cadde ve sokaklarımız yabancı dilde tabelalarla dolu…

Türkçe ticarî markamız parmakla sayılacak kadar azaldı…

Dilimiz uydurma, yabancı kelime ve eklerden etkilenmiş yanlış kelimelerin istilasında…

Ve maalesef bu ülke yazar ve şair de çıkaramaz oldu…

Güzelim Türkçemiz zengin bir dil iken kısır, sıkıntılı, üretemeyen bir dile dönüştü…

Türkçe, Türk milletinin bel kemiğidir, çimentosudur…

Türkçe, Türk’ün ana yurdudur!

*

Şimdi Kıraç konusuna girelim.

Besteci ve yorumcu Kıraç, "Ben bir vatanseverim; İngilizce eğitim kalkmalı. Çocuklarım okulda İngilizce sıkıntısı yaşıyorlar. Türkiye'de İngilizce eğitime son verilmeli. Bazı anne-babalar İngilizce öğrenilmesini bir numaralı eğitim olarak görüyor. İngilizce eğitim, Türk yaşam şeklini darmaduman ediyor" dedi.

Oyuncu Berna Laçin, Kıraç’a "E yolla İngilizce eğitim vermeyen okula be arkadaş, okuldan bol ne var memlekette! Sen yollama belki başkası yollar, ona da karışma ama… Bu devirde bir İngilizce yetmez zaten, ne kadar çok dil bilir o kadar dünya vatandaşı olur çocuklar. Dün, bir yazar, Alman eşinin sadece İngilizce bildiğinden ve bunun yetersiz olduğundan söz ediyordu! Yeni nesil dünya vatandaşı olmalı bunu ne kadar erken kavrarsak o kadar iyi" cevabıyla tepki gösterdi.

Kıraç’ın cevabı ilginç: "…..dünya vatandaşlığı yalanı egemen devletlerin bizi kontrol altına almak için ortaya attığı kemiklerden biridir. Hepimizi işe yarar ve uyumlu köleler yapmak için. Sen de biliyorsun ki ilk önce Türkiyemizde yurttaşlık bilincini oluşturmalıyız.”

Yabancı dil öğrenimi başka, yabancı dilde eğitim başka iş…

“Yabancı dilde eğitim”, Kıraç’ı haklı çıkaran bir özenti…

Bir dil millî olmadan evrensel olamaz… “Dünya vatandaşı” lafı da neymiş, hele Türk olup Türkçe konuşsun çocuklarımız, gerisi kolay!