2011-2017 arasında Kırgızistan’ın 4. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Almazbek Atambayev, 7 Ağustos’ta düzenlenen bir operasyonla tutuklanmak istendi. Özel harekâtın operasyona başlamasıyla, Atambayev ve yakınındakiler, güvenlik güçlerine silahla karşılık vererek tutuklama girişimine direndi. Çıkan çatışmada bir asker hayatını kaybederken, onlarca kişi yaralandı. Atambayev’i tutuklama girişimi özel harekât ve tutuklama emrini veren hükümet için büyük bir fiyasko ile bitti. Hükûmet, Atambayev’in tutuklanmasında ısrar etti ve ertesi gün daha büyük bir operasyon başlatıldı. Bu sefer, Atambayev kendisine dokunulmayacağı vaadiyle ikna edildi ve tutuklandı.

Atambayev hakkındaki ciddi iddialara dayanılarak alınan tutuklama kararı ve Atambayev’in bu karara gösterdiği direnç, ülkede siyasî istikrar, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi hususlar açısından kaygı verici. Oysa 2005 ve 2010 yıllarında iki ayrı kanlı protesto sonucunda iki cumhurbaşkanının devrildiği Kırgızistan’da ilk kez 2017’de kansız bir liderlik değişimi yaşanmıştı.

Bağımsızlığının ardından Kırgızistan, Orta Asya ülkeleri arasında demokratikleşme potansiyeli en çok olan ülke olarak değerlendiriliyor, hatta bir zamanlar “demokrasi adası” olarak nitelendiriliyordu. Ancak halk yönetimden memnun değildi. İlk Cumhurbaşkanı Askar Akayev 2005’te “Lale Devrimi” olarak bilinen ayaklanma sonrasında Rusya’ya kaçtı ve hükûmetin devrilmesiyle Kurmanbek Bakıyev dönemi başladı. Bakıyev de kısa süre sonra eski tarz yönetimi devam ettirdiği, yolsuzluğa bulaştığı ve demokrasi taleplerine kulak asmadığı gibi gerekçelerle 2010 yılında başlayan eylemlerin ardından Akayev’in akıbetini yaşadı. Nisan 2010’da Roza Otunbayeva başkanlığında geçici hükûmet kuruldu, anayasa değişikliği yapıldı ve başkanlık sistemi yerine en azından kâğıt üzerinde parlamentonun güçlendirilmesiyle yarı-başkanlık sistemine geçildi. Kırgızistan için radikal sayılabilecek bu değişim, ülkede istikrar ve demokrasi için umut vadediyordu.

2010 parlamento seçimlerinde çok partili bir meclisin oluşması ve ardından Ekim 2011’de Atambayev’in seçilmesi, bu umutları güçlendirmişti. Ancak yine tam da beklenen olmadı. Rusya’ya yakınlığı ile bilinen Sosyal Demokrat Partili Atambayev, görev süresinin sonuna kadar koltuğunda kaldıysa da bu süreçte birçok suçlamayla karşılaştı. Atambayev, Ekim 2017’deki seçimlerde % 55 oyla ilk turda seçimi kazanan ve kendisinin de desteklediği Sooronbay Ceenbekov’a görevi devretti. Ardından, halef ile selef arasında bir çatışma baş gösterdi.

Atambayev döneminde başbakanlık da yapan Ceenbekov, göreve başlar başlamaz eski cumhurbaşkanına ve çevresindekilere yolsuzluk, zimmet ve görevi kötüye kullanma gibi ağır ithamlar yöneltmeye başladı. Atambayev bu iddiaları reddetse de yeni hükûmet Atambayev’i mahkeme önüne çıkartmaya kararlı görünüyordu. Atambayev, yürütülen yolsuzluk operasyonları kapsamında “zanlı” değil “tanık” sıfatıyla İçişleri Bakanlığına ifade vermek üzere çağrıldı. Bunun kendisini tutuklamak için bir komplo olduğunu düşünen Atambayev, bu çağrılarına olumlu cevap vermedi. Rusya’ya gidip Putin ile görüşen Atambayev, Moskova’dan aldığı desteğe güveniyordu. Ancak Putin’in arka çıkması da Atambayev’i kaçındığı sondan kurtaramadı.

Şimdi Atambayev, mevcut ithamların yanı sıra, darbeye kalkıştığı ve bir askerin öldürülmesinden de sorumlu olduğu suçlamasıyla yargılanacak. Rusya’nın bundan hiç memnun olmayacağı ve mevcut yönetimi hedefine koyabileceği ihtimali de dikkate alınırsa, daha önce iki kez hükûmet deviren protestolara sahne olan Kırgızistan’da siyasî istikrar ciddi risklerle karşı karşıya diyebiliriz. Zira eski ve mevcut cumhurbaşkanı arasında yaşanan gerilim, tüm ülkeyi sarsacak bir krize dönüşme potansiyeli taşıdığını geçen hafta yaşananlarla göstermiş oldu.