Tarihin şerefle bizi taşıdığı bugün, Türkiye Cumhuriyeti yeni yüzyılının arifesi… Göğe yükselen dallarımızı yeşertecek  yeni bir yüzyıl mı, yoksa dalları kesip sarmaşıklar gibi birilerine tutunarak sömürgeleşeceğimiz yeni bir yüzyıl mı olacak..? Bu yol ayrımı milletimizin iradesine teslim.

İki yol ayrımı var aslında. Bu iki yolun dışında kalanlar, bizlik seçiminde benlik davasını güdüyorlar. Muharrem İnce elendi. FETÖ, Millet İttifakı’na destek çalışmaları ile onu kıskacına aldı. Sinan Oğan’a gelirsek, kendisi de kazanamayacağının farkında. Zaten amacı kazanmak değil. “Beni tanıyacaksınız!” diyerek benlik davası ile cumhurbaşkanı adayları arasında yerini alıyor. Tek bir soru ile Sinan Oğan’ı açıklayalım:  Milli duyguları baskın bir kişi kritik bir seçimde benlik üzerinden hareket eder mi..? Hani milli duyguları ağır bastığı için Türk milliyetçilerine seçenek oluşturduğunu iddia ediyor ya… Milliyetçilik neydi..? Milliyetçi kimdi?.. “Beni tanıyın, ben de varım kabul edin!” diyen mi, “Önce milletim sonra partim en son ben” diyen mi..? Bizim idealimiz, fikirlerimizin iktidara gelmesi idi. Şimdi kim inkâr edebilir fikirlerimizin iktidarda olduğu gerçeğini..? Öyleyse memleketin bekasının söz konusu olduğu bu kritik seçim için benlik kaygısı güden Sinan Oğan’ı da samimi milliyetçiler nezdinde biz eleyelim. Gelelim yol ayrımına;

Bir yanda “bu adam gitsin de kim gelirse gelsin” ipine tutunarak vatan haini ile aynı safta buluşmaktan dahi gocunmayanlar var. Diğer tarafta ise “biz vatan için, millet için, bayrak için varız!” diyenler. Bu adam gitsinciler, yedi düvel düşmana sırtını dayayıp beş para etmez bir aday çıkardılar. Adaylarının beş para etmezliğinin farkındaydılar ki yanına tampon yaptılar. Cahil cüretkârlığı derler ya hani, daha seçim bitmeden adayları Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı ilan ettiler ve belediye başkanlarını da ona yardımcı olarak atadılar. Sonra “biz Parlamenter Sistem’i geri getireceğiz!” diye bağırmaya devam ettiler. Nasıl olacak bu iş..? Parlamenter Sistem geri gelirse Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’na biçilen kaftan tutmaz. Halkı kandırdıkları şekilde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın sistemde olması için cumhurbaşkanlığı sistemi devam etmeli. Ya yalancılar ve milleti pışpışlıyorlar ya da ülkeyi bölecekler ki ortakları da zaten özerklik istiyor ki bunu da dile getirdiler.  Hâliyle birbiriyle çelişen tüm sözleri de bu şekilde hayata geçecek. Bunlar sadece ihtimaller, bir netlik yok, Millet İttifakı, hayata geçiş aşamasında bulanık olan vaatler veriyor… Kılıçdaroğlu, “Sizin için şu kadar temiz para buldum” diyor. Nereden buldun, ne karşılığı buldun..? Sarı bezin poz verdiği stüdyo mutfağından mı çıkardın? “Vizeler kalkacak” diyor, ne olacak? Amerika’ya toptan mı satıldık, direkt bir başka ülke hâline geleceğimiz için mi vizesiz olacak..?  Türkiye’de geçerliliği olmadığı için cumhurbaşkanlığı adaylığında yanına tampon yapılan Kılıçdaroğlu’nun, dünyada ne gibi bir geçerliliği var ki bu vaatleri gerçekleştirecek..? Millet İttifakı dahi kendi adaylarına güvenmiyor, “yedi düvel bir araya geldi belki bu şekilde kazanır” gözüyle bakıyor. Hâlâ belkilerle savaşıyor. Yedi düvelin bir araya gelmesi bile Kılıçdaroğlu’nu geçerli kılmıyor, peki bu vaatler neyin sözü, neyin karşılığı..?  İşte yol ayrımı tam olarak burada başlıyor. Bunca soru işaretine ve bulanık gerçekliğe rağmen “bu adam gitsin” diye oy verebilir mi..? ***Sınavlarla büyüyen nesil, yanlışların götürdüğü doğrulardan bıkmadık mı..?

Tabii şu da var, kime göre yanlış..? Vatana göre, şehitlerimize göre, bağrı yanık analarımıza göre yanlış… Ötesi var mı? “Biz terörle ittifak değiliz, teröristle ittifak yapan kahrolsun…” diyorlar. Sabah akşam yutun bu hapı, Parol gibi etkisiz. Belediye seçimlerinde ittifak yapılmadı mı..? Sonrasında tüm pislikler saçılmadı mı..? Bunlar milletin hafıza kaybına uğradığını mı düşünüyor acaba? Dün apaçık terörle ittifak tuttular, bugün de masa altından tokalaşıyorlar. Birbirleri ile alakasız fikirler demokrasi(!) adı altında buluşmuş, o kadar demokratikler ki kendilerinden olmayana da asla tahammülleri yok… Seçimden sonra verdikleri vaatler tehditlerden oluşuyor. Tehdit arasında verdikleri diğer vaatler de zaten yapılmış olanlar. Kılıçdaroğlu kendini asla geliştirmemiş. Yıllar önce Sakarya’ya mitinge geldiğinde, altı kapalı otopark olan meydanda seslenmişti: “Buranın belediyesi çalışmıyor, biz bu meydanın altına kapalı otopark yapacağız” diye. Verdiği vaatler hâlâ aynı minvalde. Dünyadan ve Türkiye’den bihaber... Yani elinde memleketi yönetmek ve yükseltmek için bir çalışma yok, sadece iktidarı düşürmek üzere odaklanmış.  Sürekli vurgusunu yaptığı eski Türkiye’de takılı kalmış gibi... Zihniyeti gelişmemiş, küflenmiş ve o küflü zihniyetiyle uzay çağını yakalayan Türkiye’nin yönetimine talip olmuş… Bu millet, bu kokuşmuş zihniyete paye verir mi..? Okyanus ötesindeki ağababalarına göz kırpıp Türk devletlerini, can Azerbaycan’ı yok sayanların; Kafkasya Cephesi’nde karşılaştığımız düşmandan farkı nedir..? Yahut SİHA’dan, İHA’dan rahatsız olan “S-400 iade edilmelidir, dostlarımızı tedirgin ediyor” diyenlerin, Çanakkale Cephesi’nde karşılaştığımız düşmandan farkı nedir..? Tarih tekerrürden ibarettir; zaman değişir, mekân değişir, silüetler değişir ancak zihniyetler değişmez!.. O gün, Allahu Ekber Dağlarını aşıp düşmanın karşısına dikilen irade; bugün, yedi düvel düşmanı ardına alıp memlekete yürüyenlerin karşısında.  O gün, Çanakkale’de can verip geçit vermeyen 57. Alay’ın ruhu bugün Cumhur İttifakı’nın yanında!

Millet İttifakı’nın göğsünde taşıdığı madalyonun öteki yüzü, gözü görenlere ayandır! “Adam gitsin” diye oy kullanma! Oy adam için değil vatan içindir. Şehitleri hatırla, teröriste değil vatanına sahip çık! İstikbal göklerdedir, göklerdeki varlığa kastedenlere değil istikbaline sahip çık! Türk coğrafyasına sahip çık! Yeni yüzyılda Türk varlığına sahip çık! Bizi savunmasız bırakmak, parçalamak ve sömürgeleştirmek isteyenlere değil Kızılelma’ya sahip çık! Tarihini hatırla, düşmanını gör, teröristin ve dış düşmanlarının sahip çıktığına değil devletine sahip çık, cumhurun yanında ol!