Türkler için bir şeyi başarmak, zor olan bir şeyi başarmak, o kadar kolaydır ki… Yeter ki, onu yapmaya karar versin… Yeter ki, o işin başarılması zor bir iş olduğuna inansın…

Bir şey kolaysa, herkes tarafından yapılabilirse de, işte sorun orada başlıyor.

Hedef, zoru, en zoru başarıp, içindeki kahramanı göstermek. Bunun onlarca örneğini birçok yerde olduğu gibi, A Milli Futbol Takımında da görebilirsiniz.

Hollanda geldi. Zorladı, kıramadı. Kırıldı gitti. Norveç çıktı karşısına, dünyanın peşine düştüğü iki dev forveti ile top göremedi. Şut atamadı. Kuleler yıkıldı.

Letonya geldi. Maç öncesindeki tüm planlar, rakibin kapanması, ‘duvar nasıl delinir?” planlaması şeklindeydi. Hele gol de erken gelince, olay bitti. Duvar daha başlamadan delindi. Ardından bir şık, gol…

Maç buradan sonra, kolay oldu.

Hollanda ve Norveç maçlarındaki, ‘doksan dakika dikkat’ odaklanması kayboldu. Rakibe karşı 97 yıl sonra alınacak galibiyetin de önemi kalmadı, toplam galibiyet sayısında yenilgi sayısını geçme başarısının da...

Ve takım dağılmaya başladı. Yavaş yavaş… Letonya disiplinini ve saygısını bozmadan sessizce işi bitirdi. Kaybedilmiş bir şey var mı? Asla yok. Türkiye neler yapabileceğini zaten gösterdi. 7 puanla lider. Bundan sonra oynayacağı maçlarda istediğinin daha iyisini yapabilir mi? Kesinlikle çok daha iyisini yapabilir. Yeter ki, kolayın, en zordan daha zor olduğuna karar versin. Hollanda maçına odaklanırken, Cebelitarık’a puan kaybetmesin. Letonya maçının anlattığını çok iyi özümseyerek, dersini alsın. Eğer bu olursa, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda yapılamaz deneni yapar, dünya kupasına da grup lideri olarak elini kolunu sallayarak gider Ay Yıldızlılar. Yeter ki, her maça zor-kolay demeden, konsantrasyonu yüksek, motivasyonu tam çıksın…