ABD Başkanı Trump, İran Devrim Muhafızlarını terör örgütleri listesine ekledi. İran da mütekabiliyet gerekçesiyle ABD’nin Merkez Kuvvetler Komutanlığını (CENTCOM) kendi terör örgütü listesine eklediğini duyurdu. Karşılıklı yapılan hamleler, özellikle Körfez bölgesinde yaşanan ayrışmayı derinleştirecek gibi görünüyor. Zira, ABD’nin kararına destek veren ülkelerin başında Suudi Arabistan ve Bahreyn geliyor. 

Trump göreve geldiğinden beri Körfez bölgesinde zaten kırılgan olan birlik iyice sarsıldı. ABD; İsrail ve Suudi Arabistan öncelikli olmak üzere bölgede kendi yanına çektiği ülkeler ile bölgesel bir birlik olunması ihtimalini zayıflatmaya çalışıyor. Katar’a ambargo uygulanması ve Körfez İşbirliği Teşkilatının etkinliğinin azaltılması gibi gelişmeler ABD’nin bölgeye yönelik yeni bir tasarım peşinde olduğunu ihsas ettiriyor. Böylelikle ABD, baş düşman bellediği İran’ı ve İran’la birlikte hareket eden ya da etmesi muhtemel ülkeleri yalnızlaştırmak ve diğerleriyle birlikte bunları köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Nitekim ABD’nin İran’a yönelik tekrar devreye soktuğu yaptırımlar tam da bu düşüncenin bir gereği olarak görülmeli.

ABD’nin İran’ı çevreleme politikası kapsamında, İsrail-Suudi merkezli bir blok oluşturma gayreti, ister istemez bölgeye yakınlık ve çıkarlar açısından Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Türkiye’nin Rusya ile birlikte İran’la üçlü bir mekanizma çerçevesinde Suriye için birliktelik sergilemesi, Türkiye’nin de ABD’nin hedefine girmesine zemin hazırlıyor. ABD bunu açıkça yapamasa da Rusya’dan S-400 alımını bahane edip Türkiye’yi Rusya ve İran’dan uzaklaştırıp kendi yanına çekmek için çareler arıyor.

Türkiye’nin S-400 almak suretiyle savunma kapasitesini arttırmasına ABD’nin ısrarla karşı çıkmasının tek açıklaması ya da asıl sebebi elbette S-400’lerin NATO sistemlerine uyumsuzluğu değil. ABD, Türkiye’ye eskiden olduğu kadar güvenemiyor ve bunun en önemli sebebi Türkiye’nin gerektiğinde ABD’ye “hayır” diyebilmesi. ABD’nin karşısından alışageldiği gibi alttan alan veya baskılara boyun eğen bir Türkiye görememesi, ABD’yi ciddi derecede tedirgin ediyor. Brunson baskısı, ekonomik yaptırım tehditleri gibi gelişmelerin hepsi esasen Türkiye’yi hizaya çekme teşebbüslerinden bazılarıydı. Bu adımlarla Türkiye’yi manipüle edemeyeceğini gören ABD şimdi de S-400 kozunu öne çıkarıyor. Türkiye’nin yakın ilişkiler geliştirdiği Rusya ve İran’a yönelik girişimlerinin dolaylı olarak Türkiye’ye yönelik bir mesaj olduğu da anlaşılıyor.

ABD’nin bölgeyi parçala ve yönet anlayışıyla yeniden dizayn etmeye çalışmasına dur diyecek tek şey bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesi. Bölge ülkelerinin Suudi Arabistan gibi “Truva atı” işlevi görecek ülkelere müsaade edip etmeyeceği, Körfez’in kaderini belirleyecek etkenlerden biri olacak. Bir diğer önemli etken ise Türkiye’nin tavrı olacak. Türkiye S-400 alımından vazgeçip başta CENTCOM tarafından yürütülen Türkiye karşıtı propagandalar karşısında geri adım atarsa bunun tüm bölgeyi etkileyecek yansımaları olacak. İşte bu yüzden Türkiye’nin şimdiye dek sürdürdüğü baskıya boyun eğmeyen tavrını sürdürmesi gerekiyor.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye, ABD’nin yeni bölgesel tasarımının önünde duran bir engel ve bu durum ABD ile Türkiye arasında gerginliklerin çıkmasını kaçınılmaz kılıyor. Bu gerginliklerin nasıl idare edileceği, ikili bir mesele olmanın ötesinde anlamlar taşıyor.