Önceki gün Antalya Korkuteli'nde idim.

Değerli tiyatro sanatçısı Volkan Severcan'la birlikte Akdeniz Üniversitesi öğrencileriyle kültür-sanat konulu söyleşi yaptık.

Öncelikle bu buluşmayı gerçekleştirdiği için Korkuteli Belediye Başkanı Ömer İşlek'i yürekten kutluyorum.

Çağdaş belediyeciliğin, insana dair her alana programlar sunmak olduğu bilinciyle hareket eden genç başkan, kültürel faaliyetlerin toplumun sürekliliğini sağlama  konusundaki hayati önemini biliyor.

Başarısı daim olsun.

Söyleşide sanatçı Volkan Severcan'ın dile getirdiği hususlar, yıllarca bulunduğum her ortamda ifade etmeye çalıştığım hassasiyetleri içeriyordu.

Demek ki,Türk kültürünün çağın dili, gözü ve kulağı ile buluşması konusunda karşılaştığı engeller, yoksunluklar açısından pek çok değerli aydın arasında ortak bir kanaat var.

Bir kere sanat, kültür üretme konusunda çok önemli bir alan. Kültür bir milletin varlığını ortaya koyan, bu varlığı geleceğe taşıyan en önemli unsur. Kültür bahçesinin meyvesi olan sanat, bu varlığa duyarsız kalamaz.

Sözlü kültürünü şiirle ifade eden, yazılı kültürünü taşa kazıyarak geleceğe armağan eden Türk milleti, popüler sanat alanında hoşnut edici örneklerle karşılaşmıyor.

Bunun sebepleri var.

Türkiye'de popüler sanat "bizanstinist eğlence kültürü" ile şekillenmiş durumda. Reyting, gişe, beğeni almak kavramlarıyla uç veren tekelci kültür endüstrisi ortaya konan eserler eğlence unsuru değilse pek çok değerli kültürel üretime işlettikleri sistem sayesinde hayat hakkı tanımıyor.

İkinci ve en önemli husus bu eğlence kültürünün şekillendirdiği sormayan, sorgulamayan izlerken tüketici durumuna indirgenen "seyirci toplum" gerçeğinde saklı.

Halbuki "bizanstinist eğlence kültüründen" bağımsız, bu toprakların köklerine nüfuz etmiş bir başka izleyici telakkisine öyle muhtacız ki..

Bizanstinist sanat anlayışının karşısında bir başka anlayış var: "Dede Korkut tipi sanat anlayışı."

Eğlenmenin yanı sıra, bilgiyi, katılımı, sorgulamayı esas alan, kültürel köklere uygun, milli folklorün derinliğini temsil eden "Dede Korkut sanat anlayışı" kültürün temsili kadar inşasına da önem veren bir misyonu temsil etmektedir.

Sanat, bir aydın uğraşıdır.

Ziya Gökalp'in yüz yıl evvel dile getirdiği formül açık : Aydın, Allah'ın nasip ettiği donanımla halka giden, ilhamını halktan alan, bu ilhamla eser üreten ve eserini yine halkla paylaşandır.

Bu ilişki ne yazık ki bozuldu.

Kapitalistleşme süreci, köyden kente göçü bidayetinden bu tarafa organize edemeyişimiz ve çağdaşlaşmanın kopyacılık zannedildiği bir anlayış milli kökler üzerinde özgün bir popüler sanat iklimi kuramayışımızı beraberinde getirdi.

Vaktiyle Helen kültüründen arta kalan çakma  dianysos şölen anlayışını bizleştirerek, bizanstinist eğlence kültürünü popüler kültürün temel protokolü yapanlar bu sisteme uygun kozmopolit medya düzeni ile özgün, milli eserlerin ve sanatçıların halkla temasını engellediler.

Sonra da "Ne yapalım, halk böyle istiyor" diyerek, suçu milletin üstüne attılar.

Kökleri çok eski olan fiili düzenin temsilcileri milletin kültürü ile milletin bizatihi kendisi arasındaki bütün köprüleri yeni bir izleyici, müşteri, takipçi inşa etmek suretiyle milletin zevkini değiştirerek yıkmakla meşguller.

Görünen o ki, bu uğraşta gayet de başarılılar.