YERKÜREYİ çok yönlü saran bir virüsle karşı karşıyayız. Psikolojik yayılım hızı biyolojik yayılımından katbekat fazla, virüs biyolojik bir vaka olmayı aşıp, sosyolojik bir vaka boyutuna varmış. Korona, psikolojik evrimini paranoyak bir atak ile “koronoya” olarak tamamlamış.. Etrafta virüse yakalanan vaka sayısından çok, bunu paranoya yapan vaka sayısı var, e haliyle bir kaos ortamı oluşuyor, daha doğrusu bu ortam aslında oluşturulmak isteniyor.

Virüsün dünya çapında yayılımı, vaka sayısı, ölüm sayısı; yılda gripten ölünen vaka sayısından oldukça az, virüsün öldürme ihtimali herhangi bir sebeple ölüm ihtimaliyle aynı… Bu virüsün yeni tip bir virüs olması ve virüsle birlikte bir korku yayılımı yapılması, virüs etkisini psikolojik olarak katlıyor. Dolayısıyla virüs, psikolojik olarak daha büyük bir tehlike arz ediyor. Korku propagandaları insanları etkisi altına alıyor, insan ilişkileri kesiliyor, hatta insanlar birbirlerini tehlikeli görerek düşmanlaşıyor, gerginlik had safhada… Dünya, nereden çıktığı belli olmayan ki bir laboratuvar üretimi olduğu açıkça belli olan bu virüs ile çok yönlü tehdit altında…

Hızlıca yayılan bu virüs, Türk dünyasına son demlerinde uğradı ve etkisi diğerleri kadar yoğun değil. Bu durum, mücadelelerde sloganlaşmış eski bir Türk sözü olan Y “Tengri biz menen” yani Tanrı bizimledir, sözünü bir kez daha akıllardan geçirse de, kollarını açmış Türkiye’de virüs çıkmasını bekleyenlerin de duası kabul oldu. Türkiye’de Avrupa kaynaklı bir vaka tespit edildi ve son derece şeffaf bir süreç ile vaka ve çevresi karantinada tutularak durum kontrol altına alındı. Öngörülen şekilde tespit edilen yeni vakaların da ilk vakanın çevresinden çıkması, Türkiye’nin bu konudaki temkinli halini gözler önüne serdi. Tabi bu durum dünyaya örnek de oldu. Her ne kadar memnuniyetsiz akbabalar sürekli korku üreterek, kaos bekleyerek, orantısız bir muhalefetle Türkiye aleyhine sonuçlar beklese de Türkiye süreci yüksek bir özveri ile yönetiyor, keza kapsayan bir biçimde Türk dünyası için de aynı cümleler geçerli. Gelelim Türkiye’deki psikolojik ve sosyolojik virüse; henüz virüs gelmeden “virüs var” diye sosyal medyadan birtakım yalanlar sunuluyordu; virüs çıktığı açıklandığı anda da “bir kişi değil, çok kişi var” yalanı ortaya atıldı. Sosyal medya profesörleri, çok yüksek zekâya sahip oldukları için gizlenenleri(!) bir bir çözerek halka fitne virüsü salıyor yani… Bir yandan da birileri virüsün kimde olduğunu, hangi şehirde çıktığını tepki ile sorgulayarak milleti galeyana getirmeye çalışıyor. Tabi bunların başında Atatürk’ü nakde çevirme ustası geliyor, sanırım şu an “Atatürk ve korona” adlı kitabını sınırlı sayıda ve fahiş bir fiyatla satmak üzere hazırlıyordur… Bu kaos kaşıkları, virüsün hangi şehirde olduğunun, kimde olduğunun söylenmemesi üzerinden algı yaparak, bir şekilde Çin’den gelen virüste devleti suçlayacak bir kapı arıyorlar. Ancak şöyle bir gerçek var, virüsün çıktığı vaka ve olduğu şehir söylendiği anda o şehirde bir kaos olacak ve şehir terk edilecek dolayısıyla virüsün yayılım hızı da artacak… Ama bunu düşünmezler, bunlar zaten günlerce virüsün ülkeye gelmesini beklediler, gözleri yollarda kaldı. Peki geldi ne oldu, şimdi de bir ”yağmalama“ algısı var, birkaç koronoyak marketlere koştu diye, sanki insanlar marketleri yağmalamış, kıtlık çıkmış, durum çok vahimmişçesine bir korku operasyonu yapılıyor... Ki günümüzde bu virüsün de gösterdiği üzere, insanlar korku operasyonları ile yönetilmeye başladı. Sosyal medyaya atıyorlar bir taş, nerede deli varsa basıyor feveranı, yani biri eline bir kaşık almış karıştırıyor ve sonuç: Koronoyak insanlar. Neden..? Cevap çok basit: Kapitalizm. Korksunlar, “yağmalandı, aç kaldık” algısı oluşsun ve “alışveriş yapsınlar, alsınlar daha çok alsınlar, korkudan; arttırdığımız fiyatlara gıklarını çıkaramasınlar, ticaret ahlaksızlığımıza rağmen alsınlar…” diyorlar. Aklımız var ise bu esen yalancı rüzgârlara kapılmayalım. Kaldı ki biz Milli Mücadele’de ekmeğini bölüşen milletiz, yakışır mı bize koronoyak bir tavırla heybeyi doldurmak…

Türkiye bu korku operasyonlarına karşı temkinli, Sağlık Bakanı’nın şeffaf bir politika izlemesi, memlekete kaşıkla dalanların kaşığının rüzgârını kesiyor. Okulların tatil edilmesi, oluşturulacak veli kaosunu engelliyor. Diğer yandan uzaktan eğitim için altyapının sağlanmış olması da ülkenin acil durumlara hazırlığının tam olduğunu da gösteriyor. Milletçe de mizahşörlerimizle bu korku anarşisine karşı taarruza geçmiş durumdayız. Zaten virüs, eve gelen misafiri kolonya ikramı ile en nazik şekilde dezenfekte eden millete ne yapabilir ki…