Salgın dünya ekonomisi üzerinde benzeri olmayan etkilere yol açtı. Bilim insanları, tedavi edici ilaç ya da aşının perakende satışa çıkmasının en az 12-18 ay arasında olabileceğini ve yeni nesil Kovid-19’un mutasyon geçirme ihtimalinin yüksek olduğu için koruyucu/önleyici aşı ya da ilacın üretilmesi ise daha uzun zaman alabilme ihtimalini düşünüyorlar.

Kitlesel test ve aşı sorunları aşılamadığı takdirde ekonomide depresyon yaşanabilir. Dolayısıyla mevcut Kovid-19 süreci ile önümüzdeki süreç içerisinde düşüncem, zor anlar yaşayabileceğimiz yönünde.

Peki, bugünkü krizin özelliği nedir?

Görünen özelliğiyle arz ile talebin birlikte çöküşü diyebiliriz. Tüketemiyoruz çünkü evde kalarak bu hastalığın yayılmasını önlemeye çalışıyoruz. Bu süreçte evde kaldığımız için mal ve hizmet satılamadığından üretim yapılması da anlamsız oluyor. Dolayısıyla krizin sebebi görüntüde Kovid-19 gibi düşünülse de bu aslında sadece buz dağının görünen yüzü. Bir nevi Kovid-19, bardağı taşıran son damla oldu. Ülkemizdeki gıda krizinin temel boyutu, tarım ve tarıma dayalı sanayidir. Üretim, işleme, paketleme taşıma ve boşaltma alanlarında Kovid-19 etkisiyle çok ciddi darboğazlar oluşabilir. Dolayısıyla Kovid-19’un etkileri ekonomi, sosyal yaşam, sağlık ve eğitim etkilerinin yanında siyasi sonuçlar yaratma olasılığı da olabilir.

KOVİD-19 SÜRECİNDE DÜNYA TARIMINDA NELER OLUYOR?

Birçok ülkede tarım ürünleri geride kalan aylarda tarlada çürüdü. En çok korkmamız gereken durum, tarlalarda kalan ürünlerin yanında yeni ürün ekiminin yapılamaması. Koronavirüs nedeniyle sınır kapıları kapalı olduğu için, havalimanları mevsimlik tarım işçileri ile dolu. Almanya, İngiltere, Yunanistan ve Avusturya gibi ülkelerde binlerce mevsimlik tarım işçisine ihtiyaç var. İngiltere'deki üreticiler, çözümü istihdam kampanyaları düzenlemekte buldu. Fransa yerli istihdama yöneldi. Örneğin İspanya, Portekiz, Fas ve Polonya gibi ülkelerden yabancı mevsimlik işçiler gelemeyince, Fransızlar gönüllü olarak kendi toprakları için çalışmaya başvurdular. Dünya devi ABD adeta yerlerde, sınırlarını kapalı tutması sebze ve meyve hasadını olumsuz yönde etkiledi ve patlıcanlar hasat edilemeyince tarlada çürümeye bırakıldı. Komşumuz Yunanistan, şimdiye kadar Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan’dan gelen tarım işçileriyle çözüyordu sorununu. Ancak sınırlarını sadece Arnavutluk’tan gelecek olan mevsimlik işçilere açabilecek. Bu arada Suriyeli göçmenleri kabul etmemişlerdi şimdi ise sessizce sınırlardan içeri aldılar. Biraz daha açılalım. Venezuela’da, çiftçiler çürümüş marulları ineklere yediriyor. Nepal’de de durum farksız, çiftçi keçilerini tarlada kalan çiçekleriyle besliyor.

Dünya geneline bakıldığında; şimdiye kadar hiçbir yaşam standartlarına sahip olamayan, önemsenmeyen, çalışma şartları uygun olmayan, sağlık, sosyal ve eğitim imkânlarından yoksun, yevmiyeleri çalıştıkları kişilerin inisiyatifine bağlı olan tarım işçilerinin tarımsal üretimde ne kadar önemli bir unsur olduğu ortaya çıktı. Diğeri ise koronavirüs ile tarımın ne kadar önemli olduğunu sadece bizler değil, diğer ülkeler de anlamış durumda.

ANALOG İŞLETMELER, YERİNİ DİJİTAL İŞLETMELERE BIRAKIYOR

Bu pandemi aslında analog olarak yürütülen işletmelerin sonunu getirecek gibi. Ülkemizde de geleneksel analog olarak yürütülen işletmeler devrini tamamlarken; dijital ve teknoloji kullanılarak hızla devam edilmesinin gerekliliğine inanıldı. Yerelleşen üretim tesisleri ile dışa daha az bağımlı üretim modelleri inşa etmemizin gerekliliği anlaşıldı. Tarımdan teknolojiye, milli ve yerelleşmeye süratle geçmemiz yönünde görüşler daha baskın hale geldi. Dolayısıyla bu süreç sonunda yaşantılarımızın farklılaşacağı ve ülkelerin genel olarak kendi kendilerine yetme yolunu tercih edecekleri yönünde eğilimleri ortaya çıktı. Küresel ticarette de değişimler illa ki olacaktır, yaşayarak göreceğiz.

NASIL BİR TARIM ÜLKESİ?

Dilin, dinin, mezhebin, bir gruba ait olmanın hiçbir öneminin olmadığı, liyakatin istihdam edildiği bir tarım ülkesi olmak zorundayız. Rabbim bizi yoklukla imtihan ederken, verdiği azimle, varlıkla da muzaffer etsin.

Ülkemiz tarımında ne söyleyecek sözümüz bitti ne de yürüyecek yolumuz…