Eski MİT’çi Enver Altaylı’nın Fetullah Gülen’e yazdığı mektuplar, FETÖ terör örgütünün devlete nasıl yerleştiğini, kendi kanlı düzenine uymayanları ayıklamak için ne tür tezgâhlar kurulduğunu ibret verecek biçimde belgeliyor. Diğer taraftan eski Korgeneral Metin İyidil’in hakkındaki açık iddialara rağmen tahliye edilmesi de, yapılan mücadelenin sulandırılması ve hatta engellenmesi için bir çaba olduğunu gösteriyor.

SULANDIRMA GAYRETİ

Bütün bunlar Sayın Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi boyutunun ve buna bağlı olarak Yurtta Sulh Konseyi’nin sivil ayağının mutlaka ortaya çıkarılması için yaptığı çağrının, ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim, Sayın Bahçeli’nin açıklamaları ile birlikte, kirli bir kampanya da başlatılmıştır. CHP ve yancılarının başını çektiği, yanaşma ve kriptoların da yandan destek verdiği bu kampanya, açık bir sulandırma, saptırma ve engelleme gayretidir. CHP ve yancılarının sözcülerinden gelen açıklamalar, televizyonlarda saatler süren programlarda akıl ve izan bir kenara bırakılarak yapılan değerlendirmeler, bu tespitimizin ispatıdır. Hiç kimse karnından konuşmaya, işi başka yerlere çekmeye uğraşmasın. Sayın Bahçeli çok açık, çok net, çok kesin şeyler söylemiştir. Cımbızla bir cümleyi çekip, farklı anlamlar yükleme gayretleri beyhudedir ve bu net şekilde FETÖ’nün sözcülüğünü yapmaktır.

ŞU AMCANA BİR BAK!

Sivil ve siyasi ayağın kilit noktası Yurtta Sulh Konseyi’dir. Sayın Bahçeli bu noktaya özellikle ve altını çizerek dikkat çekerken, FETÖ ile mücadelenin yolunu da göstermiştir. Bu ülke ne acıdır ki, daha önce de darbeler yaşadı. 12 Eylül darbesi sonrası kurulan hükümette yer alan sivillerin kim oldukları bellidir. Bugün siyasi ayak meselesini sulandırmak için özel bir gayret sarf eden CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın amcası İlhan Öztrak, o hükümetin üyelerinden biriydi. Sayın Bahçeli, bu darbeler sırasındaki işleyişin nasıl olduğunu özellikle ve altını çizerek hatırlatıyor ve Faik Öztrak’a sesleniyor: Yahu şu amcana bir bak bakalım kimdir. Bu siyasi ayak mıdır yoksa başka bir ayak mıdır? Demokrasi dururken orayı neden tercih etti? Milletvekili olarak Tekirdağ’dan seçilmesi gerekirken, Ankara’da bir bakanlığa niye oturdu, bunu soran yok. CHP’nin içinde de soran yok.

NEYE İTİRAZ EDİYORSUNUZ?

Yurtta Sulh Konseyi’nin asker kesimi bugün Silivri’de, Sincan’da ve kimler oldukları belli. Peki sivil bölümü nerede? Cevap arayan soru budur ve bu cevap, siyasi ayağı da ortaya çıkaracaktır. Bu bir iddia değil, darbeler tarihinin ortaya koyduğu kesin bir gerçek. Sayın Bahçeli’nin siyasi ayak açıklamasının anlaşılmayan bir tarafı yok. “Darbenin 8 ayağının başında siyasi ayak var. Onun hemen arkasında askerler var. Yurtta Sulh Konseyi olarak bunu nitelendirdiğinize göre ilki yok ortada, ama ikincisi Sincan ve Silivri’de” diyor ve ekliyor; “Yurtta Sulh Konseyi diye bir konsey var. Konsey oluşabilmesi için kaç kişi olmalı? Bu konseyin içinde hepiniz askersiniz. Asker olarak toplumu nasıl yöneteceksiniz? Cumhurbaşkanı, başbakan kim olacak? Bunlar siyasi ayaktır. Söz ettikleriniz, TSK’nın komutanları. Bunlar eğitim kurumlarının öğretmeni değil, polisin, istihbaratçının bir elemanı değil. Onların üzerinde de bir siyasi kadro var. Biz o kadroyu soruyoruz.” Bu açıklamanın anlaşılmayan neresi var ve neresine itiraz ediyorsunuz?

YARGIÇLARA TAM YETKİ

Sayın Bahçeli’nin, “Ben diyorum ki, ‘siyasi ayak kim ise çıkarılsın.’ Herkes diyor ki, ‘partilerde kim’ var. Herkes kimi biliyorsa söylesin. Ben kimsenin adını vermiyorum. Bizdekileri biliyordum, ‘hadi güle güle’ dedim. Yurtta Sulh Konseyi diye bir konsey var mı? Yok diyorsanız, TRT spikerinin okuduğu metin, kimin metni? Böyle bir konseyin askeri kanadı belli, Silivri ve Sincan’da. Peki siyasi kanadı nerede? Bunları bulun diyoruz. Bulamıyorlarsa bize yetki versinler, biz buluruz bunları” sözlerinden kasıtlı biçimde başka anlam çıkarılmak isteniyor. Yetki verilmesi durumunda ne yapılacağı sorgulanıyor. Oysa, her şey zerre kadar izanı olanın anlayacağı kadar açık ve net. Yetkiden neyin kastedildiğini zaten hükümete tavsiyesi ile ortaya koyuyor: “Bu milletvekili işi değil. Yargıya başvuracaksınız, savcılar harekete geçecek. Soruştura soruştura İstanbul’daki bir tane caniyi nasıl buluyorlarsa, bunları da öyle bulacaklar. Kalkıp siyasilere işi atıp ‘sende şu kadar var bende bu kadar var’ diyerek yargıyı da sulandırmanın gereği yok. Bugünkü hükümetin yapacağı tek şey bundan böyle, ‘terörle mücadelenin her iki boyutunda tam yetkilisiniz ve sonuna kadar da gidiniz. Gittiğiniz yerde millet iradesi olarak ben varım’ diyecek. Yani hükümet olarak milli iradeyi temsilen o yargıçların arkasında duracak: Size tam yetki veriyorum, elden gelen tüm çabayı gösteriniz. Siyasi irade olarak da arkanızda duruyoruz demeli. Hükümetse hükümet, partiyse parti, Meclis ise Meclis.” CHP ve yancıları hiç boşuna uğraşmasınlar. Sayın Bahçeli’nin açıklamaları karşısında telaşa kapılmış ve ifşa olmuşlardır. Eğer samimi olsalardı, yapacakları şey Cumhuriyet Başsavcılığına gidip, daha önce ilan ettikleri o 120, 180 ByLock ismi verirlerdi.