Cumhur İttifakı ortakları olan AK Parti ve MHP aralarındaki müttefiklik ilişkisini ılıman bir iklimde yürütebilmenin yolunu birbirlerini rencide edebilecek kontra açıklamalardan kaçınarak sağlıyorlar.

Siyasi ittifakı korunaklı bir alanda tutmaya yarayan bu yapıcı ilişki modelini altılı masadaki demokrasi şöleniyle bir tutmak mümkün değildir.

Altılı demokrasiye göre Cumhur İttifakı’nın el üstünde tutmaya gayret gösterdiği müttefiklik ilişkisi demokratik siyasetin çeşitlilik bereketinden mahrum kalmaktır.

Memleketin en demokratları yuvarlak bir masa etrafında birbirini yiyip durduğuna göre Cumhur İttifakı’nın kavgasız gürültüsüz birlikteliği ideal demokrasi standardından taşan bir durumdur.

Dolayısıyla demokrasi, çoğulculuk, çeşitlilik gibi müspet kavramlar altı hürriyet havarisinin aralarında kurduğu iletişim modeline bakılarak anlaşılabilir.

Mesela demokrasinin temel değerlerinden birisi olan ifade özgürlüğüne altılı masanın verdiği önemi birbirlerine savurdukları ince iltifatlardan ve bu iltifatları sindirme becerilerinden görebilirsiniz.

Bu jargonda, ittifak yaptığı siyasi partinin genel başkanına “Sen alevisin, senden Cumhurbaşkanı olmaz” diyemeyen bir demokratı hakiki bir demokrat olarak kabul etmek mümkün değildir.

Soldaki partnerine “Sağ seçmen, camide bile safın soluna durmaz” diye laf geçirme hürriyeti olmayan partiler demokrasinin güzelliklerinden yararlanmayı bilmeyen partilerdir.

Rafine edilmiş bu iltifat deryasına “Her evin çocuğunun kusuruyla ilgili kulağı çekilecekse evin reisi çeker. Bunu bekliyoruz” şeklinde cevap verilmesiyse demokratik değerlerin kulaklarda hoş bir çınlama yaratmasından başka neye yorulabilir?

Çünkü demokrasi kimi zaman ittifak partnerinin kulağını çekmekle, kimi zaman ona “imansız” demekle, kimi zaman da mezhebine, meşrebine, etnik aidiyetine dil uzatma inceliğini gösterebilmekle kazanılan bir nimettir.

Altılının demokrasi şöleninde ittifak ortağına taşla, sopayla girişmek hiç de öyle zannedildiği gibi zarar verici bir eylem değildir.

Müttefikine zulmederek zevke gelen sadistin tatmin olma seviyesiyle hakaret ve küfre maruz kalan mazoşistin mutluluğu arasında bir denge durumu hâkimdir.

Grafiğe yansıtmak mümkün olsaydı bu iki tatmin seviyesinin çakışma noktasını ideal demokrasinin gerçekleşme alanı olarak gösterebilirdik.

Ne kadar küfür, ne kadar hakaret, o kadar demokrasi, o kadar tolerans, o kadar hoşgörüdür. George Orwell’ın 1984 romanındaki “Özgürlük köleliktir, savaş barıştır” analojisini bilirsiniz. Altılı masada da “Küfür iltifattır, siyasi ortak düşmandır” durumu tecrübe ediliyor.

Bu demokrasi şöleninde genel başkanların uzaktan komuta ettiği azılı bir vekalet savaşı sürüp giderken ayın belirli günlerinde masa etrafında toplaşan liderler gülümsüyor, el sıkışıyor, birbirlerine hoşgörü dolu bakışlar atmaktan hiç vazgeçmiyor.

Demokrasiyi memlekete onlar getirecek… Masadaki iç savaştan sağ kurtulmaları mümkün olursa tabi…