Stefan Kuntz, maçlar başlamadan önce, “Bu gençler kendi tarihlerini yazmaya hazırlanıyorlar” demişti. Gençler de yola bir girdiler, pir girdiler. Atılan 12 gol. Bir tek isabetli şuta izin vermeden, gol yemeden geçen üç maç. Neresinden bakarsanız bakın, bir başarı.

Bu başarıya imza atanların da en yaşlısı 28 yaşındaki Hakan Çalhanoğlu. Düşünün ki, herhangi bir Süper Ligi takımında forma giyse genç oyuncu sayılır.

Unutmadık tabi ki, Serdar Dursun 31 yaşında. Ancak onun millilik yaşı o kadar küçük ki, en genç o bile diyebiliriz. Arzulu, istekli. 7 maç oynadı, 7 gol attı. Üstelik bu maçlardan yalnızca birini 11’de başlayıp bitirdi.

Böylesine genç bir kadro ile yola çıkıp, her maç farklı bir 11 ile oynayıp, böyle bir sonuç almak iki yönlü çok değerlidir. Birincisi her oyuncun verilen taktiği aynı düzeyde uygulayabiliyor, ikincisi her oyuncun milli formayı giymeye aç ve hazır.

Stefan Kuntz iyi bir yolda. Alman Ümit Milli takımındaki deneyimlerinin doğrultusunda genç oyunculara nasıl dokunacağının, nasıl yöneteceğinin farkında. Onlara özgürlük veriyor. Onların öz güvenlerini artırıyor. Ve istediği verimi alıyor.

Hiç mi kötü tarafı yok millerin. Olmaz mı?

Bir kere ilk iki rakip gerçekten çok güçsüzdü. Özgüvenli futbolcular çok zorlanmadan istediklerini aldı. Lüksemburg, biraz dişli çıktı. Zorladı. En azından teknik direktörümüz önde bir santrfor, arkada tamamlayıcı Halil düzeninden ödün verdi. Gol üreten, pozisyon arayan hücumu değil, orta sahalı bir oyunu tercih etti. Bu daha güçlü bir takım karşısında Kuntz’un, geri adım atıp daha fazla savunma daha az hücum planına döneceğinin işaretiyse...

BÜYÜKEKŞİ ÖNDE

Milli Takım aldı başını gidiyor da futbolun başkanı yok. Diğer 8 adaya rağmen tek aday gibi seçime hazırlanan Mehmet Büyükekşi, 7 yabancı, 1 altyapılı maç kadrosunu işaret etti. 8 oyunculu sınırlama ile daha fazla süre alma şansı bulan Doğukan Sinik, Eren Elmalı, Yunus Akgün gibi isimlerin artmasını bekleyebiliriz. Futbol Federasyonunun temel sorunu kuşkusuz milli takım değil. Hamit Altıntop’un dikkatli ellerine emanet edilen o tarafta pek sorun yok. Asıl sorun, kulüplerin yoğun ekonomik zorlukları. Büyükekşi olur, başkası olur. Kim gelirse gelsin, başkanın önceliği ekonomiyi dengeleyecek bir sistem oluşturmak, hakemlerden başlayarak, disiplin, tahkim gibi alanlarla adaleti sağlamak olacak. Tabi ki, bu sistemin vazgeçilmezi kulüplerin de kendilerini değil Türk futbolunu düşünmesi gerekir. Olur mu? Göreceğiz.

ÖZBEK BİR KEZ DAHA

Galatasaray’ın uzun zamandır beklenen seçimi yapıldı. Dursun Özbek ikinci kez başkanlık için genel kuruldan onay aldı. Daha önceki deneyimde iyi işler yapan ancak sonrasında kulübe alacaklarıyla ilgili sıkıntı yaratan Özbek, bu kez daha iddialı ve sorunları gidereceğini söyleyerek göreve geldi.

Acil yüklü ödemeler, transfer, hepsinden önemlisi teknik direktörü belirlemek gibi sorunları olacak Dursun Özbek’in. Sarı kırmızılıların 39’uncu başkanı, son iki başkanla arasında sorun olan Fatih Terim’i dener mi, yoksa Metin Öztürk’ün Okan Buruk tercihine mi bakar, ya da yeni bir isim mi getirir. Bu kritik isim, Özbek’in Galatasaray’daki geleceğini belirleyecek ilk adımı olacak.