İlk olarak Çin’de ortaya çıkıp kısa sürede tüm dünyaya yayılan Coronavirüs, küresel bir tehdit olmaya devam ediyor ve etkisinin ilk tahminlerden daha büyük olacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bugün itibarıyla, 200 binden fazla kişiye tanı tonmuş durumda. Bunlardan 83 bin kadarı tekrar sağlığına kavuşmuşken, 106 bin kişi hala virüsle savaşıyor. Ölümle sonuçlanan vaka sayısı 8 bini aşmış durumda. Bu ölüm vakalarının yaklaşık yüzde 40’ı Çin’de görüldü. İtalya, İran ve İspanya’da yaşanan ölüm vakalarının toplamı ise Çin’dekini aşmış durumda. Çin’deki trend olumluya dönmüş olsa da, özellikle Avrupa’da durum giderek kötüleşiyor.

Virüsün neredeyse tüm ülkeleri etkilemesi ve ciddiyetinin zamanla daha iyi kavranması, birçok devletin ciddi tedbirleri hayata sokmasına sebep oldu. Karantinalar ve seyahat kısıtlamaları ile başlayan süreçte artık olağanüstü hâl ilan edilmesi ve sokağa çıkma yasaklarının getirilmesi gibi uygulamalara başvurulmak zorunda kalınıyor. Bu tür kısıtlayıcı tedbirlerin halk sağlığı açısından kaçınılmaz olduğu muhakkak. Ne var ki bu gibi gelişmelerin, sosyal ve kültürel hayatın yanısıra iş hayatını ve ekonomiyi de etkilediği bir gerçek.

Günlük hayatın kısıtlanmasıyla, üretim ve ticaretin zayıflaması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması kaçınılmaz olacak. Nitekim, küresel ekonomik gidişatı değerlendiren birçok kuruluş, ekonomik büyüme öngörülerinde ciddi sayılabilecek revizyonlara gitmeye başladı bile. 2 Mart’ta bir rapor yayınlayan OECD, küresel ekonominin virüs sebebiyle olumsuz yönde etkileneceği uyarısını yaptı. Rapora göre, 2019’da %2,9 büyüyen dünya ekonomisinin Kasım 2019 tahminlerinde yine %2,9 büyümesi öngörülmüşken virüs etkisiyle bu rakamın %2,4 olması bekleniyor.

Küresel seviyede yaşanan bu düşüşün neredeyse tüm OECD ülkelerine benzer şekilde yansıması bekleniyor. Örneğin, Avro bölgesinde 2020 büyüme beklentisi %1,1’den 0,8’e çekilmiş. Almanya’nın %0,1 azalışla %0,3 büyümesi beklenirken, Fransa’nın %0,3 azalışla %0,9 büyüyeceği tahmin ediliyor. Virüsten en çok etkilenen AB ülkesi olan İtalya ise virüsün ekonomik etkisini en çok hissedecek ülke olarak da öne çıkıyor. 2019’de ancak %0,2 büyüyen ve geçen Kasım ayında 2020 büyümesinin %0,4 olacağı tahmin edilen İtalya’nın yeni tahminlere göre 2020’de büyüme kaydedemeyeceği öngörülüyor.

Çin’in durumu ise daha dikkat çekici. 2019’da %6,1 büyüyen ve bu yıl %5,7 büyümesi öngörülen Çin için yeni büyüme tahmini %4,9’a düşmüş durumda. Ancak Çin’in 2021 büyümesi için öngörülen büyümenin %0,9 artışla %6,4’e yükseltildiği de not edilmeli. ABD’nin de virüs sebebiyle bu yıl için ilk tahminden negatif yönde %0,1 sapmayla %1,9 büyümesi, ancak 2021’de bu sefer %0,1 fazla büyümeyle %2,1 rakamını yakalaması öngörülüyor.

OECD raporunda, virüs salgınının Türkiye’ye de olumsuz yönde etkisinin olacağı öngörülüyor. Ancak, Türkiye için beklenen daralmanın Avrupa ya da Çin ile kıyaslandığında çok daha sınırlı olması bekleniyor. Türkiye’nin 2020 büyüme beklentisi %3’ten 2,7’ye revize edilmişken 2021 beklentisi %0,1 artışla %3,3 olarak yükseltilmiş.

Türkiye’nin tüm tedbirleri uygulaması ve virüsün etkilerini en asgarî düzeyde tutması, sadece sağlık açısından değil ekonomimiz açısından da büyük önem arz ediyor. Dolayısıyla, devletin öngördüğü adımlara riayet edilmesinin bireylerin tercih meselesi olmadığını, bunun halkımızın sağlık ve refahı için bir millî sorumluluk olduğu unutulmamalı.