ABD’de seçim atmosferi başladığı günlerde Türkiye’de tekrar bir “çözüm süreci” başlatma hayali kuranlar piyasaya çıktı. Joe Biden ABD Başkanı olunca da bunların sesi doğal olarak daha çok çıkmaya başladı. Çözüm sürecini övenleri mi ararsın, çözüm sürecinin tekrar olmasının faydalı olacağını ifade edenleri mi ararsın… Hepsi teker teker bu süreçte yeniden piyasaya döküldü.

Çözüm sürecinin özeti neydi?

          Terör örgütü PKK’yı muhatap alarak onların yol haritasında taleplerini karşılamak. O sürecin en büyük yanlışı terör örgütü PKK’yı Kürtlerin temsilcisi hâline getirmek olmuştu. Kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılabilecek en büyük zulüm buydu ve o gerçekleşmişti. Terör örgütü PKK’nın muhatap alınarak yapılan çözüm sürecinin Türkiye’ye bir tane faydasını gösterecek var mı?

Terör örgütü PKK silah mı bıraktı?

          PKK terör yapılanmasını ortadan mı kaldırdı? Her türlü taviz verildiği hâlde bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP’nin başındaki kansız, soysuzlar öyle şımarmıştı ki, “Yarın özerkliği ilan edeceğiz”, “Yakında Kürdistan küllerinden doğacak” açıklamalarını yapıyorlardı.

          Siz, HD(P)KK’lı kansızların, soysuzların “bölgeye fabrika, okul, tarım ve hayvancılık alanları, turizm sahaları yaptırın” diye Türk devletinden bir talebi olduğunu hiç gördünüz mü? Olmadığı gibi devlet bütçesine de hem çıkardıkları terör olaylarından hem de hazineden aldıkları milyonlarca paydan zararları vardır.

          Emperyalizmin av köpekliği adına sürekli Türkiye’den toprak istiyorlar. Bunun için de sürekli terör eylemi gerçekleştiriyorlar. Çözüm sürecinde, bir terör örgütü olarak muhatap alındıklarını görünce o günlerde masada kazanacaklarını sandılar.

          Çözüm sürecinde MHP ve Sayın Devlet Bahçeli engelini ne yaparlarsa yapsınlar aşamadılar. MHP hangi konuda tepki gösterdiyse, hangi tavrı sergilediyse, hangi uyarıları yaptıysa hepsinde haklı çıkmıştır. Tarih de bunu böyle yazacak ve anacaktır.

          Çözüm sürecinde verilen tavizlerin, şımartmaların sonucunu hendek, çukur, Kobani olaylarıyla herkes çok net bir kez daha anlamıştır.

          Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, HD(P)KK alçaklığını çok iyi anladığı ve gördüğü için de 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türk devletinin tüm unsurlarını seferber ederek terör örgütünün anladığı dilden mücadeleye başlamıştır. AKP’den Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve buna benzer etkili, yetkili kişilerin uzaklaştırılması da bu mücadeleyi hızlandırmıştır.

          Gerçekten de tarihin en geniş çaplı ve etkili mücadelesi hem içeride hem sınır ötesinde yapılmaktadır. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla Irak ve Suriye’den Türkiye’ye terör koridoru kurmak isteyen örgütlere büyük darbe indirilmiş, Türkiye’nin dağlarında mağaralarda yaşayan yaratıkların büyük bir oranı öldürülmüş ve dağlarda teröristlerin hareket alanları tükenmiştir. Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HD(P) KK’nın yöneticilerine, milletvekillerine ve belediye başkanlarına da yaptıkları hainliğin bedeli ödettirilmiştir. Bu mücadele de hâlen devam etmektedir.

          Ama kökü kazınma noktasına gelen terör örgütü köşeye sıkıştığı için siyaset uzantıları, yazarları, yorumcularıyla başta ABD olmak üzere Batı’ya “Türkiye’de çözüm süreci yaptırın, bizi kurtarın” diye kuyruk sallamaktadır.

          CHP’yi destekleyen medyadaki yazarlara ve yorumculara bakın, çözüm süreci hayallerini en çok onlar dillendiriyor.

          HDP eski Milletvekili Sırrı Sakık, “Yeni bir çözüm süreci ihtimalinin olabileceğini ve Türkiye’nin buna mecbur olduğunu” söylüyor. Türkiye’nin buna ne mecburiyeti var? Birinci çözüm sürecinde ne gördü de ikincisine mecburiyet duyacak? Elinde silah olan PKK’lı yaratıklarla neyin çözümü olabilir? Elindeki silahı askere, polise, masum vatandaşa doğrultup kurşun sıkıyorsa, terör yaratıyorsa o teröristlerin leşini alır ve bir kenara atarsın. Mesele bu kadar basit.

          Gidin bakın bakalım terörden arındırılmış illerde bölge halkının hiçbir rahatsızlığı var mı? Dağları terör yatağı olarak görülen Tunceli, Mardin, Diyarbakır ve diğer iller şimdi turizm bölgesi oldu.

          Tunceli, Mardin ve Diyarbakır’a gelen turistler hem bölgenin popülerliğini hem de vatandaşın refahını arttırdı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından teröristlerle yürütülen amansız mücadele kapsamında temizlenen bölgede, bugün turist sayısı 3 milyon 810 bin 774’e çıktı. Yüzde 45’lik artış gösteren bu rakam, 2015 yılında 2 milyon 633 bin 485 idi.

          Bölgeye silahların gölgesinde fitne tohumu eken terör örgütü PKK’nın kökü kurutulsun, bu sayı emin olun milyon milyon artacaktır.

          Türkiye’de de Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olarak terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı HD(P)KK’yı gösterenler olduğu gibi, Batı da özellikle bu propagandayı yapmaktadır.

          Mesela Joe Biden’ın ABD Başkanı olmadan önce Türkiye ağırlıklı gerçekleştirdiği ve iğrenç emellerini yansıttığı bir röportajda söylediği “Erdoğan’a Kürtler konusunda boyun eğmezdim” sözü bunun delilidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürtlerle değil, terör örgütü PKK ile mücadele ediyor.

          ABD emperyalist hedefleri için terör örgütü PKK’yı avcı köpeği gibi kullandığı için, örgüte Kürt maskesi takarak alçaklıklarının üzerini örtmeye çalışmaktadır.

          ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin “Erdoğan’ın savaş arkadaşı Bahçeli’yi tek bir cümleyle özetleyebilirsiniz. Önemli olan tek şey Türkiye’nin ulusal gündemidir ve orada Kürtlere yer yoktur. Bu tabii ki AKP’nin gündemi değil. Kürtlere ve PKK’ya karşı kendisinden önce gelmiş herhangi birinden çok daha iyi politikalar yürütmüş olan Erdoğan, MHP tarafından engelleniyor” şeklindeki sözleri de aynı bu şeytanca propagandanın ürünüdür.

          Doğu ve Güneydoğu’da birçok il ve ilçe başkanı Kürt kökenli Ülkücülerden oluşurken, onlar orada gururla Türk bayrağını ve üç hilali dalgalandırırken MHP’yi Kürt düşmanı göstermek emperyalist bir alçaklıktır. Bu propagandayı Türkiye içinde yapanlar da vardır.

          Oysa Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlık yaptığı hiçbir dönemde, MHP’de Kürt düşmanlığı olmamıştır. Her iki lider de konuşmalarında Kürtlerin Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgusunu yapmıştır.

          MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin sözlerine “ABD’nin Suriye eski Özel Temsilcisi James Jeffrey bizi Kürt düşmanı göstermeye çalışmış. Çakal fermanını Bozkurt hükmü yırtar. Ne Erbil, ne Washington, ne de Brüksel benim Kürt kökenli kardeşlerimizi sevdiğim kadar sevemez. Geçin bu zalim senaryoları, biz bize şükür yeteriz” sözleriyle bu vurguyu tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir.

          Bir de her seçim öncesi “AK Parti, MHP ile ittifak yaparsa Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybedecek” şeklinde fitne çıkaranlar oluyor. Bunu AKP içindeki bazı siyasiler, yazarlar yapıyor, CHP içindekiler “AKP-MHP arasında fitne olsun” diye yapıyor, bir de hâlâ AKP-CHP-HDP içinde çözüm süreci hayali kuranlar yapıyor.

          Oysa Doğu ve Güneydoğu’da AKP oy kaybetmediği gibi MHP de hem genel seçimlerde hem de yerel seçimlerde oyunu arttırmıştır. MHP’nin geçmişte olduğu gibi yine Doğu ve Güneydoğu’da kazandığı belediyeler olmuştur. AKP de HDP’nin kalesi olan birçok il ve ilçe belediyesini kazanmıştır. Ağrı, Şırnak seçimleri kazanılınca Türk bayraklı, Bozkurt işaretli yürüyüşleri nasıl unuttunuz?

          Terör örgütü PKK’nın silah gölgesi Doğu ve Güneydoğu’dan kalksın, Türk devleti bu hizmet yoğunluğunu aralıksız bu bölgeye sürdürmeye devam etsin, HD(P)KK bölgede tamamen tesirsiz hâle gelecektir.

          Türk devletinin, AK Parti hükümetinin ve Cumhur İttifakı’nın şimdiki terörle mücadele anlayışı ve yöntemi çok doğrudur. Kim HD(P)KK’yı korumaya çalışıyor, kim yeniden çözüm sürecinden bahsediyorsa emin olun ABD emperyalizminin içimizdeki av köpeği odur.