Libya Siyasi Diyalog Forumu, şubat başında Cenevre’de bir araya gelerek Başkanlık Konseyi ve Başbakanlık seçimlerini gerçekleştirmişti. Başkanlık Konseyi Başkanlığına Muhammed Menfi seçilirken, Musa el- Koni ile Abdullah el-Lafi Konsey Başkan Yardımcılığına, Abdulhamid Dibeybe ise Başbakanlığa seçildi. Bu seçimlerin Libya’nın geleceği için yeni bir döneme işaret ettiğini o günlerde yazdığım bir makalede belirtmiştim. Nitekim geçen hafta güvenoyu alan Başbakan Dibeybe, Temsilciler Meclisi önünde yemin ederek resmen görevine başladı. 2014’te Hafter’in isyanı sebebiyle ikiye bölünen Meclisin ilk kez bir bütün hâlinde toplanması Libya’nın geleceği için önemli bir dönüm noktasını teşkil ediyor.

Dibeybe’nin yemin ederek görevi devralmasıyla, Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve Başkanlık Konseyi dönemi sona ermiş oldu. Yeni kabinenin “tüm Libyalıların hükümeti” olacağını vurgulayan Başbakan, “demokrasinin ilkelerini pekiştirmek için çalışacağını” belirtti. Zira yeni hükümetin en önemli ve öncelikli işi, Libya’da siyasi bölünmüşlüğü sona erdirmesi umut edilen seçimlerin 24 Aralık tarihinde kazasız belasız gerçekleştirilmesi. Yeni yönetimden beklenen bir diğer önemli husus ise, bölünmüş idari yapının tekrar birleştirilmesi ve böylelikle merkezi idarenin otoritesinin sağlanması.

Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Tobruk’taki Temsilciler Meclisinin yerini alacak olan yeni yönetim, Kaddafi rejimi ve ardından yaşanan 10 yıllık çatışma sürecinin ardından çok önemli bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Özellikle Başbakan Dibeybe’nin şimdiye kadar yaptıkları açıklamalara bakılırsa, Libya’nın önümüzdeki dönemde siyasi istikrar ve uzlaşı adına bazı kazanımlar elde edeceğini öngörmek mümkün.

Ancak, yeni yönetimin işinin hiç de kolay olmayacağı ve Libya’da krizin baş müsebbibi olan Hafter ve avanesinin yeni hükümeti sabote edebileceği görülüyor. Dibeybe’nin yemin töreni için toplanan Mecliste Hafter taraftarı üyelerin Türkiye’nin büyükelçisinin de oturumda bulunmasından dolayı rahatsızlık göstermesi ve Büyükelçimizin salondan ayrılması için talepte bulunması, hâlâ Hafter yönetiminin Türkiye konusunda bir kuyruk acısı içerisinde olduğunu gösteriyor.

Birlik hükümeti, ülke içerisinde silahlı milislerin ve yabancı askerlerin tam olarak ayrılmadığı, güvenlik risklerinin bertaraf edilmediği ve kırılgan bir siyasi uzlaşı üzerinde duran bir ülke devraldı. Yeni yönetim, ülkenin siyasi ve coğrafi açıdan parçalanmış yapısının giderilebileceğine dair umutları yeşertse de kalıcı istikrardan bahsedebilmek için henüz çok erken. Temsilciler Meclisi, Merkez Bankası ve Libya Ulusal Petrol Kurumu gibi kritik kurumların tüm Libya sınırları içerisinde egemenliğinin olması hâlinde birlik hükümetinin üstlendiği görevi yerine getirebildiği izlenimi oluşacak.

24 Aralık’ta seçimlerin sükûnet içerisinde yapılması ve ardından demokratik usullerle belirlenen yeni hükümete sorunsuz bir yetkinin devredilmesi, on yıllık krizin bitirilmesine yönelik önemli bir adım olacak. Bunun mümkün olup olmadığının en önemli göstergesi ise, hâlihazırda çalışmaları devam eden anayasa ve seçim kanunu olacak. Toplumsal uzlaşıyı temin edecek bir anayasa ve demokratik seçimlerin önünü açacak bir seçim kanunu üzerinde uzlaşı sağlanabilirse, 24 Aralık sonrasında krizin sonuna doğru önemli bir adım daha atılmış olacak. Aksi hâlde kronikleşen çatışma ve kaos ortamına dönülmesi dahi gündeme gelebilecek.

Ülkenin siyasi ve idari yapılanmasında önemli değişimler yapılırken, Başbakan Dibeybe’nin Türkiye hakkındaki açıklamalarından Türkiye-Libya arasındaki ilişkilerin olumlu havasının devam edeceği anlaşılıyor. Her ne kadar Libya’da bazı sorunlar aşılmış gibi görünüyorsa da Türkiye’nin Libya’da verdiği desteğin aynen devam etmesi gerekiyor. Yeni yapılanma sürecinde Türkiye’nin deniz yetki alanına ilişkin mutabakatın uygulanmasının devamı ise temin edilmesi en kritik hususlardan biri olarak öne çıkıyor.