HARBİYELİ MUSTAFA KEMAL (1899-1901) (2)

Mustafa Kemal’in harp okulundaki öğretmenleri arasında, onun kişiliğini etkileyen ve onu hayata hazırlayan çok değerli öğretmenleri vardı. Bunlar arasında; Fransızca öğretmeni Necip Asım (Yazıksız) Bey, talim öğretmeni Rahmi Paşa ve onun maiyetindeki Binbaşı Fazıl Bey, sonra Korgeneral olan Yüzbaşı Naci (İldeniz) Bey ve Teğmen Osman Efendi bulunuyordu.

Mustafa Kemal harp okulu 2. sınıfta (Oturanlardan soldan ikinci)

MUSTAFA Kemal’in harbiyedeki arkadaşları öncelikle Manastır İdadisi’nden gelenlerdi. Bunlar arasında, Ahmet Tevfik ilk sırayı almaktadır. Çocukluk arkadaşı, rüştiye ve idadide de birlikte okuduğu Mustafa Nuri (Conker), Lütfi Müfit (Özdeş), Ali Fuat (Cebesoy), Arif (Ayıcı), Hayri (Tırnovacık), Kazım (Karabekir), Ömer Naci, İsmail Hakkı (Pars), Kazım (İnanç), Kazım (Özalp), Ali Fethi (Okyar), onu takip eden arkadaşlarıydı. Bunların bazıları kendi devresi, bazıları da kendisinden önce veya sonraki devrenin öğrencileri idi. Hayri Paşa (Tırnovacık), anılarında gazeteci Naci Sadullah’ın “sınıfta, en fazla kimlerle samimi konuşurlardı Paşam?” sorusuna şu cevabı vermiştir: Manastır İdadisinden kendileriyle birlikte gelen Tevfik Bey’le ki bu kıymetli arkadaşı mektepten mezun olduğumuz sene kaybettik. Sonra şimdi Kırşehir mebusu bulunan Müfit Bey de samimi dostlarındandı... Mustafa Kemal harbiyede öğretime başladığı sırada, okul komutanı 24 yıl (1884–1908) bu kutsal yuvaya komutanlık yapmış olan Mustafa Zeki Paşa; öğretim başkanı, o zamanki ismi ile “ders nazırı”, daha sonra Çanakkale’de kendisine kolordu komutanlığı yapacak olan Esat Paşa’dır.

Mustafa Kemal’in harp okulundaki öğretmenleri arasında, onun kişiliğini etkileyen ve onu hayata hazırlayan çok değerli öğretmenleri olduğunu görüyoruz. Bunlar arasında; sonradan İstanbul Üniversitesinde profesör olan, Türk Tarih Kurumu kurucu üyesi ve milletvekili olan Fransızca öğretmeni Necip Asım (Yazıksız) Bey (1861–1935), talim öğretmeni Rahmi Paşa ve onun maiyetindeki Binbaşı Fazıl Bey, sonra korgeneral ve milletvekili olan Yüzbaşı Naci (İldeniz) Bey ve Teğmen Osman Efendi bulunuyordu. Ali Fuat Cebesoy öğretmenleri hakkında şunları anlatmıştır: Hocalarımızdan memnunduk. Talim öğretmenlerimizin başında öğrenimini Almanya’da yapmış olan Rahmi Paşa bulunuyordu. Maiyetinde Birinci Dünya Savaşı’nda ölen, Hünkâr yaverlerinden Binbaşı Fazıl Bey, Yüzbaşı Naci (Rahmetli Korgeneral ve Milletvekili Naci Eldeniz) ve Teğmen Erzurumlu Osman Efendi vardı. Osman Efendi talim yaptırırken: “Birinci mangadan sağdan itibaren beş kişi kop da gel!” Diye bizleri çağırırdı. Bundan dolayı kendisine Kopdagel adını vermiştik. Daha sonra bu lakabı kendisi de beğenmiş olacak ki, soyadı olarak almıştır.

FRANSIZCASI MÜKEMMELDİ

Mustafa Kemal en ziyade Yüzbaşı Naci Bey’i sayar ve severdi. Hatırımda yanlış kalmadıysa, Manastır’dan tanışıyorlardı. Bu saygı ölünceye kadar devam etti. Çok yıllar önce Naci Paşa kolordu kumandanıyken bir münasebetle Atatürk’ü ziyaret etmişti. Ben de oradaydım. Kendisine çok itibar etti. “Buyurunuz hocam.” Diye yer gösterdi ve sonra bana döndü : “Naci Paşa Hazretleri’nin”, dedi, “İkimizin üzerinde de emeği vardır.” Ben, okula geldikten on beş gün kadar sonra Ders Nazırlığı’na Yanyalı Esat Paşa atandı. O zaman rütbesi albaydı. Taşkentli Mehmet Kaçın’ın sülalesinden olan Esat Paşa vatanperver ve bilgili bir askerdi. Harp okulunda ve harp akademisinde birçok ıslahat yapmıştır. Bu kişi Balkan Savaşı’nda Yanya savunmasında benim kumandanımdı. Onun kolordusunun kurmay başkanlığını yaptım, yine onun emri altında 23. Tümen Kumandan Vekili olarak Pasita ve Pizani mevkilerini müdafaa ettim. Yaralandığım zaman çok üzülmüştü. Esat Paşa, Çanakkale Savaşları’nda Atatürk’e de kumandanlık etmiştir. Atatürk’ün meşhur 19. Tümeni Esat Paşa’nın kumandasındaki 3. Kolordu’nun kuruluşu içindeydi.”

Okul arkadaşlarının anlattıklarından harbiyeli Mustafa Kemal’in, bu dönemde hem Fransızcasını geliştirdiği, hem de memleket meseleleri üzerindeki düşüncelerinin daha da olgunlaştığı görülmektedir. Onun nasıl bir öğrenci olduğunu ve ileriye dönük hangi düşüncelere sahip olduğunu göstermek için harbiye öğrenciliği ile ilgili bazı anıları buraya aynen alıyoruz. En samimi arkadaşlarından Lütfi Müfit (Özdeş)’ e göre harbiyeli Mustafa Kemal: “Daha o zaman mektepte iken, şuursuz, düşüncesiz kötü bir idareye karşı vicdan ve ruhundan fışkıran inkılâpçı düşünceleri bilhassa kayda şayandır. Her okuduğu ders, her mütalaa ettiği ilim ve fenni dikkatle tahlil ederek neticeyi alırdı. Bütün talebe arkadaşlarının ders müşküllerini makul ve mukni cevaplarla izah ederdi. Erkân-ı Harbiye’de mesleğe ait ihtisas derslerinde en iyi notu Büyük Şef almıştır.” Lütfü Müfit Bey, Gazi Hazretlerinin istibdat devrinde mektepteki hatıralarını anlatırken onun gazete çıkararak talebe arkadaşlarını aydınlattığını kaydetmiş ve şöyle devam etmişti:

Büyük Şef, şuursuz idareden o derece ızdırap duymuştu ki, daha mektepte iken o zamanki idareye karşı arkadaşları ile hasbıhaller, tenkitlere başlamış ve hatta büyük tehlikelere rağmen haftada bir iki defa gizli olarak gazete bile çıkarmışlardır. Daha o zaman evlâdı bulunduğu asil Türk milletine ileride ne büyük hizmetler yapmaya namzet olduğunu pek güzel anlatıyordu. Onun her haline olduğu gibi dürüst düşüncelerine meftun olan ve candan inanan arkadaşları O büyük adamın etrafına toplanmışlardı. Hayri Paşa (Tırnovacık) gazeteci Naci Sadullah’a anlatıyor: … Gazi Hazretleri sınıfın en zeki talebesiydi. Hallerinden, yaşlarından umulmayan bir olgunluk vardı. Çok kuvvetli bir ikna kabiliyetine sahipti herhangi kavgaya tek defa olsun karıştığını hatırlamıyorum. Mekteplerde, intikal kabiliyetinin ve zekâlarının kıtlığını, zorlamalarla telafiye çalışan bedbaht talebeler vardır. Bu zorlamalardan müstağni olan Gazi Hazretlerinin kitaplar üzerinde mütemadiyen kafa patlatan ezberciler gibi de çalıştığını hatırlamıyorum. Bilhassa merak ettikleri derslerle fazla meşgul olurlardı. Riyaziye (matematik) ve edebiyata karşı fazla düşkünlüğü vardı. En çok okudukları Tevfik Fikret’in bilhassa Sis manzumesini beğenirlerdi. Namık Kemal’i, Abdülhak Hamit’i okumaktan da zevk duyarlardı.

En fazla meşgul oldukları şeylerden biri de zamanın felsefesi ve fikri cereyanları idi. Toplumun henüz halledilmemiş davalarıyla dimağlarını meşgul ederlerdi.

- Sınıftaki durumu, davranışları nasıldı?
- Gazi Hazretleri, sınıfımızın en yakışıklı, en şık, en temiz giyinen talebesiydi. Kendisi, muasır hayatın İstanbul’dan evvel yer bulduğu Selanik’te bulundukları için cemiyetin ince muaşeret kaidelerine hepimizden fazla vakıftı.
- Sınıfta en fazla kimlerle konuşurlardı Paşam?
- Manastır İdadisinden kendileriyle beraber gelen Tevfik Bey’le, ki bu kıymetli arkadaşı mektepten mezun olduğu zaman kaybettik. Sonra şimdi Kırşehir mebusu bulunan Müfit Bey de samimi dostlarındandı…”

Harp okulunda Mustafa Kemal’den bir devre önce olan (1900-Piyade-2) fakat, okulu bitirdiğinde bir sene “tebdil-i hava” (hava değişimi) raporu alarak memleketine giden ve harp akademisine bir yıl sonra başlayan Asım Gündüz, orada Mustafa Kemal’lerle birlikte aynı sınıfları okumuştur. Anılarında harbiyeli Mustafa Kemal’i şöyle anlatmaktadır: Gerek harbiyede, gerek harp akademisinde bir şey dikkatimi çekmişti. Doğu illerinden ve Anadolu’dan gelen arkadaşlar, İstanbullular gibi, yalnız dersleriyle meşguldüler. Sadece Manastır İdadisinden gelen arkadaşlarımız daha çok uyanık, daha çok Batı’ya dönüktüler. Onlar derslerinin dışında memleketin meselelerini de tartışıyorlar, bu konularda fikirler ileri sürüyorlardı. Mustafa Kemal de bunlardandı.

YÜZÜ BATI’YA DÖNÜKTÜ

Beni, Mustafa Kemal’le ilk tanıştıran eski arkadaşım Fethi Bey (Okyar) olmuştu. Mustafa Kemal, çok güzel giyinir, çok güzel konuşur, kimseyi kırmaz, terbiyeli bir çocuktu. Doğup büyüdüğü Selanik’in batıyla daha çok bağlantılı bulunması sebebiyle olacak, dikkati çeken fikirleri vardı. Etrafına topladığı arkadaşlarla cesaretle konuşuyor, onları güzel konuşmasıyla kısa zamanda tesiri altına alıyordu. Bizlerin okumadığımız birçok vatan şiirlerini sık sık tekrarlıyordu. Namık Kemal’in bütün şiirlerini bir defterde toplamıştı. Bu şiirleri kısa zamanda bütün arkadaşlar defterlerimize yazmış ve ezberlemiştik. Mustafa Kemal ‘Milletleri uyandıracak olan fikir adamları, devlet adamlarıdır’ diyordu. Yabancı lisana karşı büyük bir hevesi vardı. Bu maksatla. Beyoğlu’nda bir Fransız madamına pansiyoner olmuştu. Bu Fransız kadın, Fransız sefareti kuryeleriyle, ittihatçıların Paris’te yayınladıkları gazeteleri getirtiyor ve Mustafa Kemal’e veriyordu. Fransız kadın aynı zamanda Mustafa Kemal’e Fransızca dersi veriyordu. Bizler, vatan, millet ve Türklük fikirlerini ilk defa, harp akademisi sıralarında ondan duymuştuk. Bizim sınıfta en iyi Fransızca bilen Ali Fuat’tı (Cebesoy). Çünkü Ali Fuat Fransız okulundan harbiyeye gelmişti. Onu takiben de Mustafa Kemal iyi Fransızca bilirdi. Mustafa Kemal, harbiyede iken her tatilde Selanik’te bir Fransız okulunun tatil kurslarına devam ederek lisanını ilerlettiğini söylerdi.”

Bütün bu anlatılanlardan anlaşılmaktadır ki, Harp Okulu eğitimi ve öğrenimi dönemi, Mustafa Kemal’in hem “vatan, millet, Türklük” fikirlerinin olgunlaşmasında, hem de Batıya dönük “çağdaşlaşma” düşüncelerinin gelişmesinde önemli bir dönem olmuştur. Ayrıca bu fikirlerini arkadaşlarına da anlatması, okula bu fikirleri yaymak için bir gazete çıkarma girişiminde bulunması, onun daha o dönemde liderlik özelliklerinin gelişmeye başladığını da göstermektedir. O, yine bu dönemde özellikle ilk sınıfta İstanbul’un sosyal hayatı içinde kendisini bulmuş görünmektedir.

KÜNYE BİLGİLERİ

Mustafa Kemal Atatürk hakkında yapılan biyografi çalışmalarında onun öğrenim hayatı ile ilgili verilen bilgilerin çoğunun yanlış olduğu görülmektedir. Bu yanlışlıklardan harp okulundaki dönemi de kurtulamamış, arşiv çalışması yapılmadan genellikle birbirinden aktarmalarla ve Rumi, hicri tarihleri miladi tarihlere çevirirken yapılan hatalarla bu yanlışlıklar devam edip gitmiştir. Hatta bu biyografilerin yanlışlarını düzeltmek iddiası ile ortaya çıkanlardan bazıları da yeni yanlışlara düşmüşlerdir. Notları, toplam not üzerinden sırası ve derslerle ilgili bilgileri yukarıda verdiğimiz için bir kenara bırakacak olursak, Mustafa Kemal’in diğer künye bilgileri belgelere göre şu şekildedir:

Duhulü: 1 Mart 1315 (13 Mart 1899 Pazartesi).
Apolet Numarası: 1283.
Diploma Numarası: 5998.
Üçüncü sınıfta sınav sonuçlarının ve yeni subayların isimlerinin açıklanması ve öğrencilerin 39 günlük bayram iznine gitmeleri: 22 Teşrinisani 1317 (05 Aralık 1901 Perşembe). Bayramın bitişi: 31 Kanunuevvel 1317 (13 Ocak 1902 Pazartesi). Diploma töreni ve diplomaların verilişi: 12 Kanunusani 1317 (25 Ocak 1902 Cumartesi). Neşeti (harp okulundan Çıkışı): 28 Kanunusani 1317 (10 Şubat 1902 Pazartesi). Sicili: 1317 Piyade-8 / 1901 Piyade-8 Önemli bir yanlışlık konusu da Mustafa Kemal’in “Sicili”dir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Arşivi’nde bulunan “Özlük Dosyası”nda sicili “1317-P. 8”, (1317-Piyade-8) olarak görülmektedir. Buradaki 1317 Rumi tarihi bazı kaynaklarda 1901, bazı kaynaklarda 1902 olarak çevrilmektedir. Bunun doğrusu 1901’dir.

Okul o dönemde 13 Mart tarihinde eğitim ve öğretime başlamakta, Aralık ayı sonunda da eğitim-öğretim yılı bitmektedir. 1317 Rumi yılı 01 Mart ile 28 Şubat arasında 12 ayı kapsamaktadır. 1317 Rumi yılının toplam 9 ay ve 18 günü yani 14 Mart ile 31 Aralık arası miladi 1901 yılındadır. 1901 yılının mart ayında 18 gün, diğer nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım ve aralık aylarının tamamı 1317 yılına aittir. 1317 yılının sadece 2 ay ve 13 günü yani, 01 Ocak ile 13 Mart tarihleri arası miladi 1902 yılındadır. 1902’nin ocak, şubat aylarının tamamı ile mart ayının 13 günü, Rumi 1317 yılındadır. Bu duruma göre, Mustafa Kemal ve diğer “1315 Duhullü” Harbiyeliler, “1901 Devresi” olmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Sicili de “1901-Piyade-8” dir.

Mustafa Kemal’in “sicili” bazı yayınlarda “Piyade-1474” olarak verilmektedir. Bu bilginin en eski kaynağının Muharrem Mazlum (İskora)’un eseri olduğu görülmektedir. Bunun Mustafa Kemal’in Akademideki numarası olması muhtemeldir. Özlük dosyası bilgileri, Onun “subay sicili”nin “1317-Piyade-8” (1901-Piyade-8) olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.

NOT: Bu çalışmanın kaynakları konusunda şu iki eserimize bakınız: Ali Güler, Askeri Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları (Arşiv Belgeleri Işığında), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2001. Ali Güler, Dehanın Kodları (Mustafa Kemal’i Atatürk Yapan Süreçler ve Birikim), Halk Kitabevi, Ankara, 2010. -BİTTİ_