Kıbrıs’tan sonra Karabağ’da da zaferin sevincini tattıktan sonra Türk dünyası gelişmelerinin özellikle ele alınması gerekir. Karabağ Zaferi bizlere kendimize güvenimizi hatırlattığı gibi bazı şeylerin aslında göründüğü gibi olmadığının, Türkiye’nin bölgesel aktör olarak daha da güçlü ve söz sahibi olduğunun sadece Türk dünyasına değil, çıkarlarımızın çatıştığı ve örtüştüğü taraflara da bir mesajı oldu.

Bu öyle bir zaferdir ki varlığımız bölgedeki şehirlere, köylere hatta sokaklara yansıdı. Bu öyle bir zaferdir ki Lübnan’daki Türkmen köyünde bile yaşandı. Lübnan’daki Türkmen köyü sevindi, Karabağ’a anıt dikti. Karabağ, zafere hasretimizin sona erme başlangıcı oldu. Bu sevinci Hankendi, Hocalı, Kerkük,  Kaşgar, Kırım, Tebriz gibi yurtlarımızda da yaşayacağımız günlerin olacağına hiç şüpheniz olmasın.

Lübnan'da Türkmenler yoğunluk olarak üç bölgede bulunmaktadırlar: Akkar, Trablus ve Bekaa Vadisi. Lübnan’ın kuzeyinde bulunan Akkar iline bağlı yaklaşık 12 bin nüfuslu Kavaşra ve Aydamun kasabalarında, Trablus’ta bin nüfuslu Türkmen ailesi ve Bekaa Vadisi’nde 12 bin nüfuslu 5 köyümüz bölgedeki Türkmen oluşumuna dâhildir.

Aslında bu bölgelere yönelik ilgi 90’larda uyanmış olsa da yeterince dikkati gösterdiğimizi söyleyemeyiz. Elbette eksiklikler olmuş ve bazı konularda da yetersiz kalınmıştır. Daha sonra Beyrut’taki Büyükelçiliğimiz vasıtasıyla ilgi ve yardım gitgide yükselmiştir. 2010 yılında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aydamun ve Kavaşra’yı ziyaret etmesi ve dönemin Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile bir dizi projenin açılışını yapması Türkiye’nin Türkmen bölgesine verdiği dikkati de gözler önüne serdi. Bu ziyaretten geriye kalan ve basına yansıyan olaylar ise Beyrut’taki Ermeni kökenli Lübnanların Türkiye karşıtı protestolar yapması ve güvenlik güçleriyle çatışmaları oldu. Ziyaretin gözden kaçan detayını ise Aydamun eski Belediye Başkanı ve Lübnan Türk Kültür Derneği Başkanı olan Kamal Maksud Bey’le telefonda konuştuğumuzda söylediği cümleleri aynen size aktarıyorum:

“Bu ziyaret çok önemli izler bıraktı. Yıllardır sahipsiz ve yalnız kaldıklarını düşünen Türkmenlere öz güven geldi ve tarihlerine, kimliklerine, kültürlerine sahip çıktılar. Zamanla eğitimsel, sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkiler ve faaliyetler güçlendi. Bunun üzerine Türk varlığı tanındı ve Türkmenler hem Lübnan hem de ana vatan Türkiye sevdasını herkese gösterdi

Bu sevgi sadece Türkiye ile sınırlanmadı, aynı zamanda Azerbaycan-Türkiye kardeşlik ilişkileri ön plana çıktıkça bu gelişmeler Lübnan'daki Türkmen halkına yansıdı. Özellikle Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Beyrut Büyükelçiliğinin Birinci Müsteşarı Şahin Panahov’un sık sık bizleri ziyaret etmesi, her yıl Kurban Bayramı’nın ilk günlerinde bizim aramızda bulunması ve bizi kutlaması, Azerbaycan devletinin Türkmenlerin köyünde kurban kesmeleri ve dağıtmaları Azerbaycan’a olan ilgimizi ve sevgimizi artırdı. Aydamun ve Kavaşara halkı kendini yalnız hissetmedi. Azerbaycan Büyükelçiliğinin çalışanları Türkmen ailelerin bir parçası olmuşlardı. Her iki soydaşın dertleri konuşuldu, bilgilendirildi. 44 günlük Karabağ Savaşı zamanında Türkmenler savaşın her anını takip etti, işgalden kurtarılan ve geri alınan illerin, kasabaların, köylerin haberine sevindi ve şehit düşen soydaşlarımızın haberine üzüldü.

Bu zaferi takip eden Türkmenlere daha da öz güven geldi.  Kısaca bu zafer hikâyesi ekonomik ve siyasi kriz altında yaşayan Lübnanlı Türkmenler için geleceğe dair bir umut yarattı. Bunun doğal sonucu olarak Karabağ’ın 2022 zafer yıl dönümünde Türkmenler bu güçlü bağın göstergesi olarak 8 Kasım’da yerel halkın ve resmi temsilcilerin katılımlarıyla bir anıt inşa etti.