İşte hep o korktuğumuz haftalara geldik… Hakemlerin eleştirileceği, hocaların tartıya çıkacağı, futbolcuların değerlendirileceği, pozisyonların tartışılacağı, kısacası “Dananın kuyruğunun kopacağı” haftalar… Hem zirveyi, hem de alt sıraları ilgilendiren çok önemli maçlar var. Ligin kaderi belki bu hafta belli olacak, ya da mücadele son haftaya kadar sürecek. Yenenler sevinç çığlıkları atarken, yenilenler eleştirilere, suçlamalara, çamur atmalara başlayacak. Kimisi hakemi suçlayacak, kimisi rakip takım futbolcularını, kimisi de yöneticileri. Televizyonlarda tartışmalar başlayacak, karşılıklı suçlamalar olacak, pozisyonlar 3 kere, 5 kere gözden geçirilecek.

Konuşacağız da, konuşacağız… “Sen şöyle yapmıştın”, “Önündeki pozisyonu nasıl görmezsin”, “Kasap mısın kardeşim, rakibini doğradın…” Falan, falan… Şimdi, şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim…

Lig tarihinde hep bir takım şampiyon oldu, 3 takım da bir alt lige düştü. Bu hiç değişmedi. İyi oynarsan şampiyon olursun, kötü oynarsan küme düşersin. Bu durumun başka alternatifi hiç olmadı. Kimse de bu sonucu değiştiremedi. Ne kavga gürültüyle, ne ağız dalaşıyla, ne de mahkeme yoluyla. 1 Şampiyon, 3 küme düşme ! O halde sağduyulu olmalıyız, sonuçları olgunlukla karşılamalıyız. Maçı izlerken zevk almalıyız. Taşkınlıktan kaçınmalıyız, oyuna gelmemeliyiz, kimseyi tahrik etmemeliyiz. Galip gelince sevinmeli, mağlup olunca da üzülmeliyiz. Saha içerisinde futbolcular centilmen olmalı, işini yapmalı. Hakeme saygı göstermeli, kararlara itiraz etmemeli. Yöneticiler maç öncesi ve sonrası açıklamalarına dikkat etmeli, ortamı germemelidir. İşte tüm bunları yapmayı başarırsak… İşte o zaman derbimiz, “Dünya derbisi” olur… Gelin el ele verelim, derbimizin “Dünyaya” ait olduğunu hep birlikte gösterelim.