Rusya, Esad üzerinden Suriye’yi tamamen kontrole almaya çabalıyor, Türkiye’nin de bu duruma rıza göstermesini bekliyor. Diğer tarafta da şeytanın diğer oğlu ABD var. Onlar da kendi paylarına düşeni almak için kanlı planlarını hayata geçiriyorlar. Kelimenin tam anlamıyla Suriye topraklarında bir dehşet dengesi kurmuşlar.

        İdlib ve Libya’daki gelişmeler Türkiye için hayati önem arz ediyor. İdlib’de ne yazık ki, Rusya’nın başını çektiği bir dram var. Putin’in azdırdığı rejim güçleri yine açık ve büyük bir katliam yapıyor. İdlib’de can korkusu yaşayanlar tek kurtuluşu Türkiye’ye akın etmekte buluyorlar. Ancak, Türkiye’nin ne yeni bir göç dalgasına tahammülü var, ne de orada olup bitenlere duyarsız kalmak gibi bir seçeneği mevcut. Bölgemizde bu dramın yaşanmaması için elden gelen her şey yapıldı. İdlib’de bir ateşkese de gidilmişti. Fakat Rusya ne yazık ki, verdiği sözlerin, imzaladığı anlaşmaların hiçbirine uymuyor. Söz konusu kendi menfaatleri, hatta kendi emperyalist hedefleri olunca, ne dostluk kalıyor, ne anlaşma tanınıyor, ne de verilen sözler akla geliyor.

RUSYA’YA DİKKAT

 Bu durum bizim için çok da sürpriz değildir. Bütün emperyalistlerle olduğu gibi, Rusya ile ilişkilerde de çok dikkatli olmak ve fazla güvenmemek gerektiğini her zaman yazdık ve söyledik. Rusya denilince bir değil, birkaç defa düşünmek gerekiyor. Zira, dönüp tarihe baktığımız zaman Rusya’nın bizdeki hatıraları hiç de iç açıcı değildir. Sadece şu kadarını söyleyelim; Rusya tarih boyunca bizim en çok didiştiğimiz, en çok savaştığımız, en çok şehit verdiğimiz, hatta en çok toprak kaybı yaşadığımız ülkedir. Kesinlikle bir düşmanlık, bir gerginlik anlamında bu hatırlatmayı yapmıyorum, sadece geçmişi unutursak, bugünü doğru planlayamayacağımızı söylüyorum.

MASADA BAŞKA SAHADA BAŞKA

         Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması, bir Anayasasının olması ve mümkün olduğu kadar demokratik bir seçime en kısa zamanda gidilmesi tek ve değişmez çıkar yoldur. Bu, hem bölgenin huzuru, hem Suriye’nin ve Suriye halkının geleceği, hem de Türkiye’nin ve diğer komşuların karşı karşıya kaldığı sorunların ortadan kalkması için şarttır. Astana, Soçi, Ankara toplantılarında alınan kararlar, Cenevre’de kurulan masalar bu bakından çok önemliydi ve büyük bir ümit oluşturmuştu. Fakat şu an kadar ki gelişmeler, hiç de beklendiği gibi değildir. Burada da yine Rusya’nın masada başka, sahada başka hareket etmesinin çok belirleyici olduğunu görüyoruz. İşin aslı şudur: Rusya, Esad üzerinden Suriye’yi tamamen kontrole almaya çabalıyor, Türkiye’nin de bu duruma rıza göstermesini bekliyor. Diğer tarafta da şeytanın diğer oğlu ABD var. Onlar da kendi paylarına düşeni almak için kanlı planlarını hayata geçiriyorlar. Kelimenin tam anlamıyla Suriye topraklarında bir dehşet dengesi kurmuşlar. Rusya katil Esad’ı kullanıyor, ABD katil terör örgütlerini devreye soruyor. İran’ın etkisin nasıl kırdıklarını ibretle izledik.

SÖZLERİNDE DURMADILAR

           Türkiye bu oyunu bozacak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak ve bu kanı durdurabilecek tek ülkedir. Her ne kadar tekrar başa dönüyor olsak da, başka çaremiz yok. Gerekirse kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Zaten hep öyle olmadı mı? Yaptığımız harekatların ne kadar hayati olduğu, elimizi güçlendirirken üzerimizdeki kirli hesapları nasıl bozduğunu her defasında bir defa daha görüyoruz. Barış Pınarı Harekatı sonrasında ABD ve Rusya ile ayrı ayrı mutabakatlar yaptık. Bize sözler verdiler. Suriye sınırının tamamı bizim kontrolümüzde olacaktı. Ama ne yazık ki, bu sözleri de tutmadıkları gibi, kanlı planlarını hayata geçirmek için kaldıkları yerden devam ediyorlar. Bu durumda biz de kendi bildiğimiz yapmaktan geri duramayız.

HAFTER’İ DE RUSYA AZDIRIYOR

         İdlib’deki drama ivedilikle müdahale edilmesi gerekiyor. Oradan kaçan insanların oluşturduğu göç dalgasını durdurmanın ve insani bir çözüm bulmanın tek yolu Rusya’nın verdiği sözlere uymasından geçiyor. Rusya’nın oldu-bittileri artık tahammül sınırlarını zorlamaktadır. Bunu sayın Cumhurbaşkanı da açık şekilde belirtmiş ve askeri güç kullanmak dahil ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğimizi ilan etmiştir. Kaldı ki, Rusya’nın bize verdiği sözleri tutmamaktaki sabıkası sadece İdlib’le de sınırlı değildir. Libya’da da benzer şeylerin olduğunu ve arkadan dolanarak, bildiklerini okumaya devam ettiklerini hayretle görüyoruz. Bugün Hafter denilen teröristin en büyük güvencesi Rusya’dır. Gücünü oradan alıyor, katliamlarını Rusya sayesinde yapıyor. Rusya'nın gönderdiği Wagner denilen paralı askerler Hafter’in bu kadar şımarması ve azmasını sağlıyor.

HUZURUN PEŞİNDEYİZ

       ABD ve Rusya bir damla petrol için kan ve gözyaşını bu bölgeye reva görmektedirler. Bazı Avrupa ve Arap ülkelerinin riyakarlığı da buna eklenmiştir ve ortaya bu kanlı tablo çıkmıştır. Türkiye Libya'da meşru hükümetin Suriye'de ise hakkın ve haklının yanındadır. Bunun gereğini yapmaktan da kaçınmayacaktır. İdlib’deki kan emicilere de, Libya’daki bozgunculara da tahammülümüz kalmamıştır. Biz, petrolün değil, huzurun, barışın ve insanlığın peşindeyiz. Tarih bunu böyle kaydedecektir ve haklı olanlar mutlaka kazanacaktır.