İstanbul seçimleri tamamlandı. Seçim sonuçlarının tartışılması, bir takım siyasi sonuçlar çıkarılması anlaşılabilir bir durumdur. Anlamakta zorlandığımız şey, sureti haktan görünenlerin nasıl birden bire ortalığa saçılıp zafer naraları attıklarıdır. Meğer ne kadar da çok Cumhur İttifakı hazımsızlığı yaşayan varmış ve fırsat kolluyorlarmış. Yıllardır AK Parti’nin sırtında hayal edemeyecekleri imkânlar bulanların, televizyon ekranlarında neredeyse zil takıp oynamaları kelimenin tam anlamıyla ibretliktir. Her ağzını açan, İmamoğlu’nun zaferinden dem vuruyor. Ortada bir savaş mı var, neyin zaferi, bir seçim kazanmıştır hepsi o kadar. O seçimi de nasıl kazandığı, bundan sonra ne olacağı ayrı bir konudur ki, asıl bunun üzerinde durmak gerekiyor.

CUMHUR İTTİFAKI YÜZDE 52’DİR

Kim nerede duruyor, hangi hislerle, hangi beklentilerle, hatta hangi ruh haliyle yaşıyorsa, yorumunu da buna göre yapıyor. Efendim, AK Parti şöyle yanlış yapmış, böyle hatalı karar vermiş anlatmakla bitiremiyorlar. Zannedersiniz ki, AK Parti yerle bir oldu, Cumhur İttiakı barajın altına indi. Elbette durum değerlendirmesi yapılacak, seçimin kaybedilmesi ayrıntıları ile masaya yatırılacak ve birtakım tedbirler alınacaktır. Bunu bilmek, anlamak için kahin olmak gerekmiyor. Ancak, ortada bir felaket tablosu yoktur. Beyler, Cumhur İttifakı 31 Mart seçimlerinde yüzde 52,5 oy aldı. Millet mevcut iktidara “sen yoluna devam et, senden memnunuz” dedi.

CHP ZİHNİYETİ SORUN ÇÖZEMEZ

Yerel seçimlerin şartları çok başkadır. Oy verme sebepleri genel seçimlerden farklıdır. Sayın Devlet Bahçeli, 31 Mart seçimlerinden aylar önce yerel seçimlere etki edebilecek faktörleri uzun uzun sıralamış ve her şeye hazırlıklı olmak gerektiğini ortaya koymuştu. Nitekim, 31 Mart genel seçim olsaydı, kazanan ve Meclis çoğunluğunu sağlayan taraf Cumhur İttifakı’ydı. Birkaç belediyenin el değiştirmiş olması, Cumhur İttifakı’nın milletten kesin ve net bir şekilde onay aldığı gerçeğini değiştirmez. Yerel seçimlerde farklı beklentiler öne çıkmış, farklı tercihler yapılmıştır. Buna bir de amansız algı operasyonlarını, kurulan şer cephelerini, çok iyi düşünülmüş, inceden inceye tezgâhlanmış toplum mühendisliklerini de eklemek gerekiyor. Bu şartlarda İstanbul el değiştirmiştir, ama CHP zihniyetinin bu şehrin devasa sorunlarını nasıl çözeceğini de doğrusu çok merak ediyoruz.

HER SEÇİM, KENDİ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ

Unutmamak gerekir ki, belediye meclisi ve ilçe belediyelerinde ezici çoğunluk Cumhur İttifakı’ndadır. Bunu hatırlatınca, birtakım uyanıklar hemen savunmaya geçiyor ve bu durumun İmamoğlu’nun önünü kesmemesi gerektiğini, aksi halde milletin tepkisinin çok farklı olacağını söylüyorlar. Bu muhteremler, belediye meclisi ve ilçe belediyeleri için de yine İstanbul seçmeninin oy kullandığını ve böyle bir denge kurduğunu ya unutuyorlar veya aklımızla alay ediyorlar. Aynı şekilde Cumhur İttifakı’nın aldığı bazı ilçelerde CHP adayının önde çıkmış olması bir şeyi değiştirmez. Her seçimi, kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Millet farklı şart ve beklentilerle de olsa, kararını ilçe belediyelerine bakarak değil, İstanbul Büyükşehire göre verdi. Dolayısı ile elmalarla armutları toplayıp ayva sonucu çıkarmak, ne doğrudur, ne hakkaniyete uygundur.

DAHA ÖNCEKİ ÖRNEKLER CHP

adayının İstanbul seçimini kazanmış olması, bize göre büyük sürprizdir. Bu milletin ne umarak, ne bekleyerek CHP’ye İstanbul gibi bir şehri teslim ettiğini, bütün samimiyetimle anlamaya çalışıyorum. İstanbul ilk defa CHP zihniyeti tarafından yönetilmiyor. En son Nurettin Sözen dönemi hafızalardadır. Aynı şeyi Ankara için de söyleyebiliriz. Murat Karayalçın dönemini çok iyi hatırlıyoruz. Her iki şehirde de sonuç, çok büyük bir hayal kırıklığı, 5 yılın kaybı ve bu güzide şehirlerimizin sorunlarının birkaç defa katlanması olmuştu. Geneli itibarıyla CHP’nin yönettiği bütün şehirlerde fiyasko yaşanmaktadır. Bu sebepledir ki, CHP’nin kazandığı yerler, en fazla bir dönem ellerinde kalıyor. İzmir ve Eskişehir istisnadır ve buralarda da CHP’de ısrar edilmesinin sebebi hizmet memnuniyeti değil, yaşam tarzı üzerinden koparılan kıyametlerdir. Nitekim, İzmir gibi dünya güzeli bir şehir, hizmet ve şehircilik bakımından çok ama çok gerilerde kalmıştır. Şimdi değişen bir şey olacak mı, hiç zannetmiyorum.

DİYET BEKLENTİLERİ

Bu kafa, bu anlayış, bu gidişat ve daha da önemlisi CHP yancılarının diyet beklentileri ile varılacak yer hüsran olursa, ben hiç şaşırmam. HDP’den PKK’ya, İP’ten TKP’ye, FETÖ’den ABD’ye kadar bu ülke ve milletle meselesi olanların alayı, boşuna İmamoğlu’na destek vermediler. Şimdi de sevinç naraları atıyor, intikam paylaşımları yapıyorlar. PKK ve uzantıları zaten beklentilerini peşin olarak dile getirmiş ve seçimin kendileri sayesinde kazanıldığının unutulmaması gerektiğini ilan etmişlerdir. Bu şartlarda nasıl hizmet yapılacak, nasıl bütünlük sağlanacak, nasıl sonuç alınacak? Nitekim, İmamoğlu işin farkınadadır. Daha ilk dakikadan itibaren Cumhurbaşkanını işin içine çekmek ve sorumluluğa ortak etmek için hamle yapmıştır. Merkezi idare ile uyumlu çalışmak elbette önemlidir ve olmalıdır, ama bu hiçbir zaman başarısızlığın bahanesi yapılamaz, şimdiden söylemiş olalım.