“İnanıyorum ki,

birbirimizin varlığından

 mutluluk duymadığımız sürece;

 kardeşliğin dilini, dostluğun sesini

 ve sıcaklığını hissedemeyiz.”

Lider Devlet BAHÇELİ

Merhaba, bugüne kadar tanışmamış ya da tanıştırılmamış olabiliriz.

Ben Ülkücü…

Yani senin gibi bir insan!

Senin kadar buralı, senin kadar dini bütün, senin kadar hürriyet düşkünü ve senin kadar vatan sevdalısıyım.

Yine senin kadar martıları, yine senin kadar dolunayı, ufukları ve yine senin kadar bu vatanı seviyorum.

Sabahları işe yahut okuluma gider, yolda gördüklerimle selamlaşır, tebessüm karşılığı hüzün alır, bedelsiz umut dağıtırım… Cebimde bir gevrek, bir de çay parası varsa eğer, değmeyin işte o zaman keyfime…

Dedim ya ben de senin gibi biriyim işte!

Senin kadar cesur, senin kadar şefkatli ve senin kadar masum. Senin kadar ekmek derdinde, senin kadar acı içinde ve senin kadar âşık…

Nedense ‘dert’, ‘acı’ ve ‘aşk’ geçince cümle içinde önce yutkunur, sonra derin bir nefes çekerim içime…

Dedim ya tıpkı senin gibiyim ben de işte...

Aramızda aşılamayacak dağlar yok! Ve yok seni benden, beni senden koparabilecek hiçbir kuvvet…

Bu topraklar yok mu, ah bu Anadolu toprakları… Öyle bir hamurla yoğurmuş ki bizi, mayamız da manamız da “bütün âlemlerden farklıdır bizim”…(1)

Merhaba, ben Ülkücü…

Birer bardak çay içer miyiz seninle? Belki yurdumuzun en sert tütününden birer de sigara yakar, dumanı ciğerlerimize değil, iliklerimize çekeriz,(2) ne dersin?

Dur, önce ben anlatayım, içimi dökeyim sana…

“Mümin acılar yaşadım”(3) ben… Kurşunlara, namlulara ve nişanlara hedef olduğum da vardır, zindanlarda başımı duvarlara yasladığım da…

Şiirlere mısra, romanlara satır, marşlara neşide olduğum da vardır benim, sürgünlerde ve sehpalarda can verdiğim de…

Görmezden gelinmişlik ve unutulmuşlukla beraber yalnızlıklarım da vardır benim sonra… Aslında hangimiz yalnız değiliz ki şu dünyada?

Dedim ya aslında hepimiz aynıyız; biz birbirimizin aynasıyız…

Bir sevdanın yolcusuyum işte… Sen görmesen bile, sen bilmesen bile ve sen umursamasan bile bir kara sevdanın yani sana sevdanın yolcusuyum…

Aşkı bilirsin değil mi?

Seviyorum arkadaş!

Seni seviyorum.

Toprağımı seviyorum, başı dumanlı dağlarımı, buz gibi serin yaylalarımı, masmavi denizlerimi, gökyüzümü, çakıl taşımı, köyümü, şehrimi, bayrağımı ve ötelerdeki kardeşlerimi seviyorum…

İçinde sen olduğun için, içinde biz olduğumuz için, içinde coşkularımız ve umutlarımız olduğu için seviyorum…

Birliğimizi seviyorum, bütünlüğümüzü, beraber döktüğümüz gözyaşlarını, sevinçlerimizi ve dualarımızı seviyorum…

Ben seni, ben bizi, hani o hiç kimseye benzemezliğimizi, hoşgörümüzü, celadetimizi, vakarımızı, hürriyet aşkımızı ve yaşam savaşımızı seviyorum…

Seni seviyorum…

Şarkını, türkünü, ağıtını seviyorum…

Sevda yüklü omuzlarla halay ve horon çekerken birden efelenip kör talihimize Erzurum’a, Kars’a, Diyarbakır’a koşuyorum… Bir seda veriyorum Trakya’dan Balkanlar’a, oradan taa Avrupa’ya, “zulmünüz bitsin” diye haykırıyorum!

Akdeniz’in serin sularında dinlendirirken ruhumu, ansızın bir bozlak duyuyorum, Anadolu’nun bağrından kopup öteleri aşan bir ok oluyorum…

‘Açların tok, azların çok olsun’ istiyorum. Velhasıl kelam seni ‘iki cihanda aziz görmek’ istiyorum… 

Bu kara sevdadır işte! Ara sıra çattığım kaşlarımın ve “memleket kadar büyüttüğüm yumruklarımın” sebebi de işte bu sevdadır…(4)

Ferhat dağları delmiş, Mecnun çöllere düşmüş ne gam? Ben senin için dünyaya meydan okuyorum!

Çok konuştum değil mi?

Sen bir de içimde kopan fırtınaları bilsen, o sayhayı, o çığlıkları bir duysan…

Neyse, haydi kalkalım artık. ‘Ekmek’ diye, ‘vatan’ diye ve ‘umut’ diye ikimizin de kutlu bir sevdası var, derdi var, aşkı var.

Gidelim, gecikmeyelim… Soran olur, yolumuzu gözleyen olur…

Sana içimi döktüm arkadaş, anlatabildiğim kadarıyla beni sana, seni bana anlattım…

Şimdi ister sev, ister sevme beni! Ben böyleyim işte, ben böyleyim…(5)

Evet, ben Ülkücü.

Dipnotlar

 

1)     NFK Şiiri –Farkımız Bizim-

2)     Dilaver Cebeci Şiiri -Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkûma Mektup-

3)     Süleyman Baydili

4)     Yavuz Bülent Bakiler Şiiri –Antepli Şahin-

5)     Aşık Sefa-i Şiiri –Düşerken Toprağa-