Türkiye Eğitim Derneği’nin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncülüğünde “Dijital Obezite Sempozyumu” gerçekleştirildi. Sempozyuma katılan Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş, dijitalleşme ve sosyal medyaya bağımlılığına ilişkin Milliyet’in sorularını yanıtladı. Baltaş, günde 240 dakikaya varan Twiter, Facebook, YouTube, Whatsapp ve online film platformalrı gibi yeni medya ortamlarında içerik tüketilmesinin “Dijital Obezite”nin işaretleri olarak tanımladıklarını söyledi. Prof. Dr. Baltaş, “Trafik durduğunda elimizi telefona atmamak, topluluk içindeyken telefonu elimize almamak ve telefonu ortada tutmamak önemli. Telefon şeytan! Sürekli bildirim geliyor. Dolayısıyla sosyal medya ile telefondan gelen mesajları azaltmak, video ve film mecralarında tüketilen zamanının da kendi hayatımızdan gittiğini bilmemiz gerekiyor” diyor.

Dijital bağımlılığın sadece çocuk, ergen ve gençleri değil, yetişkinleri de pençesine aldığını belirten Prof. Dr. Acar Baltaş, sorularımızı yanıtladı.

Fast food gibi

Dijital obezite aslında içsel boşluğumuzu doldurma ihtiyacından mı kaynaklanıyor?
İnsanların dijital medyaya iradi bir esaretle bağlanmalarının nedeni bu ortamda buldukları doyum. Bu doyum kullanıcılar tarafından günlük hayatın baskısından kurtulmak, rahatlamak, zaman geçirmek, bilgi edinmek, sosyal medyadaki akım ve ilişkilerin dışında ve gerisinde kalmamak olarak ortaya çıkıyor. Sosyal medyadaki bilgiler obez insanların bedenlerindeki yağ tabakası gibi beyni sarıyor ve işlemesini zorlaştırıyor. Bir anlamda fast food’un sağlıksız gıda ve gereksiz kalorilerle insan bedenine verdiği zararı, sağlıksız bir zihinsel besin olarak insan beynine veriyor.

Dijitale olan yatkınlığa ilişkin rakamlar var mı?
Güvenliweb.org’un Şubat 2022 verilerine göre mobil telefon kullanan sayısı 78 milyon, internet kullanımı 70 milyon, aktif sosyal medya kullanıcısı 69 milyona ulaşmış durumda. İnternet kullanımı günde ortalama 8 saat, sosyal medyada geçirilen zaman ise 3 saate ulaşmış bulunuyor. Hız ve teknolojiye bağlılık hayatlarımızı karmaşıklaştırdığı gibi ruh ve beden sağlığımıza zarar vermeye başladı. ABD’de 16-24 yaş arasındakilerin yüzde 54’ü 24 saat cep telefonundan, yüzde 64’ü sosyal medyadan uzak kalmaya dayanama-yacaklarını bildiriyor. Yaşanan durumun özeti dijital obezitedir. Dijital teknolojilerin aşırı kullanılması somatik semptomları yüzde 6, depresyonu yüzde 4 artırırken, paranoid eğilimleri güçlendirip, akıl ve ruh sağlığı sorunlarına yol açabiliyor.”

 

Başka iradenin güdümü

Şimdiki zamanın insanları olarak dijital köleler haline mi geldik?

Yeni medyanın farkı dijital, etkileşimli, hipermetinsel yani bilgiler arasında geçiş imkânı ve sanal olması. Günde 120, bazı kaynaklara göre de 240 dakika Tweet, Facebook, YouTube, Whatsapp, Netflix gibi yeni medya ortamlarında içerik tüketmek dijital obezitenin işaretleri olarak değerlendiriliyor. Dijital cihazları kullanmaya başladıktan sonra vazgeçilmez hale geldikleri için ‘heroic device’ (kahraman araç) deniyor. Bu cihazları uzun süre kullanmak, vazgeçilmez yapmakla kalmıyor aynı zamanda bağımlılık yapmaya başlıyor. Bağımlılık bir nesneye, kişiye veya objeye duyulan önlenemez istektir ve kişinin başka bir iradenin güdümü altına girmesinden farksızdır.”

Sahici ilişkilerden uzaklaşıyorsunuz

Dijital Obezite ne gibi sorun veya semptomlara yol açabiliyor?

Bu ortamda fazla vakit geçirmek dikkat dağınıklığına, odaklanma zorluğuna, yüz yüze iletişimde azalmaya, sosyal hayattan uzaklaşmaya, akademik performansta düşüşe, gündelik hayatın sorumluluklarından kaçmaya, kişisel bakımını ihmal etmeye, aile içi iletişimin kopmasına ve sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Ayrıca kas ve iskelet ağrıları, uyku bozukluğu, göz yorgunluğu bu ortamda uzun zaman geçiren insanlarda görülen belirtiler. Sosyal medya insanlar arasındaki sahici ilişkilerde azalttığı gibi, gerçek olmayan sosyalleşme illüzyonu doğuruyor ve insan ilişkilerini önemsizleştiriyor. Dijital teknolojilerin aşırı kullanılması somatik semptomları yüzde 6, depresyonu yüzde 4 artırırken, paranoid eğilimleri güçlendirip, akıl ve ruh sağlığı sorunlarına yol açabiliyor. birçok kişide narsistik eğilimleri güçlenmesine neden oluyor.”

Metaverse daha büyük tehdit oluşturabilir mi ?

Yeni medya platformları, üreticileri tarafından kasıtlı olarak bağımlılık yapmak üzere programlanıyor. Metaverse’in yaygınlaşmasıyla yeni medyanın bir sonraki büyük halk sağlığı krizi olacağını düşünmek abartı olmaz. Metaverse’in gelecek 10 yıl içinde çok daha büyük potansiyel tehditler ortaya çıkacaktır.”

Kırmızı ışıkta telefona bakıyorsanız....

Dijital obez olup olmadığımızı nasıl anlayacağız?

Dijital obezitenin belirtileri kırmızı ışıkta trafik durduğunda telefonuna bakmak, arkadaşlarla toplantıda konu kendisinden uzaklaştığında telefonuna bakmak, tuvalete telefonla girmek , giderek daha uzun sürelerle ve çeşitlenen mecralarda zaman geçirmek. Telefondan uzak kalma, haberleri kaçırma korkusu, ego sörfü (kendisi ile ilgili haberleri arama), selfitis (sık sık resmini çekme) olarak ortaya çıkıyor. Yeni medya platformları, kasıtlı olarak bağımlılık yapmak üzere programlanıyor. Metaverse’in yeni medyanın bir sonraki büyük halk sağlığı krizi olacağını düşünmek abartı olmaz. Teknoloji ve İnsanlık kitabının yazarı Gerd Leonhard ise mobil cihazları yeni sigaralar olarak tanımlıyor.

Mutluluk uygulamalarda değil

Sorunu nasıl aşacağız?

Teknoloji hayatımızın bir parçası ancak insanı insanlığından uzaklaştırmaya başladığını düşünenler giderek çoğalıyor. Çünkü insanların aradıkları mutluluğu ekranda, bulutta (cloud) ve app’lerde bulamaları mümkün değil. Hız ve teknoloji tutkunluğunun dijital dünyada karşılık bulmasına tepki olarak ‘yavaş medya’ hareketi başladı. Amaç sınırsız enformasyonu yönetebilen bilinçli medya okuru yaratmak. Albert Einstein ‘İnsan ‘ruhu teknolojiye yenilmemelidir’ sözünü 1941’de söylemiştir. Fütürist Alvin Tofler’in 1981’de söylediği gibi bildiklerimizi silme sürecinden geçip yeniden öğrenme sürecine girmemiz gerekiyor.

Sosyalleşme ve yeni becerilere yönelmeli

Acar Hoca, bireysel olarak yapılması gerekenleri de şöyle anlatıyor: “İnsanlar günün 8 saatini YouTube’da, 8 saatini Netflix’de geçirebiliyor. Oysa, arkadaş buluşmaları, yeni beceri öğrenmeye vakit ayrılabilir. Günde 1 saat yeni beceri öğrenmek için harcayan biri 2 yıl sonra o becerinin uzmanı haline gelebilir. İnsan beyni ormanda yaşamak, doğada mücadele için yapılmış. Beyin ortada kalınca kendimize faydalı olamıyor, bulduğumuzu tüketiyoruz. Aileler küçücük çocuklarının eline tablet veya telefon tutuşturmaktan vazgeçmeli.”

Editör: Haber Merkezi