İşte Semih Yalçın'ın o açıklamaları:

İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimleriyle ilgili itirazlar YSK gündemine gireli beri, CHP sözcülerinin açıklamalarında yüksek gerilim içeren bir telaş vurgusudur gitmektedir.
Bu konuda kim açıklama yapıp fikir beyan etse, derhâl telaş etmek ve anti demokratlıkla suçlanmakta, bodoslama üzerine gidilmektedir.
Bugün de öyle olmuş ve Sayın Genel Başkanımızın İstanbul seçimleri ve Cumhur İttifakıyla ilgili değerlendirmeleri, CHP’de tansiyonun fırlamasına yola açmıştır.
Asıl telaş ve gerginlik üretim kaynağı, MHP Lideri Sayın Bahçeli’yi telaş içinde olmakla suçlayan CHP’nin kendisidir.
Sayın Genel Başkanımızın açıklamalarına Faik Öztrak’ın yemeyip içmeyip alel acele cevap vermesi CHP’de hâkim telaş ve endişenin açık göstergesidir.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü meriyettedir.
İstanbul seçimleri konusunda da yargı devrededir.
CHP, YSK’nın vereceği karardan neden bu kadar korkmaktadır?
Ne oluyoruz?
Bu, neyin endişesidir?
CHP, Türkiye’de yargıya güvenmemekte midir?
Abdestinden şüphe duymayan, namazından da emin olur.
CHP’nin neden ve kimden şüphesi vardır?
CHP, milletten neyi kaçırmak istemektedir?
Bu özgüven sorununun kaynağı nedir?
Yoksa CHP yönetimi “tam kanunsuzluk” hâlinin ortaya çıkması ve İstanbul’da seçimin iptal edilmesi ihtimalinden mi kaygılanmaktadır?
Bu sabırsızlık, bu tahammülsüzlük, bu aculluk nedendir?
CHP, İstanbul’da seçimi bir kaptıkaçtıya bindirmiştir.
Eskiden İstanbul’da yolcu taşıyan kaptıkaçtılar tarih olmuştur ama demek ki CHP’nin İstanbul yollarındaki siyasetinde dolmuşçuluk sürmektedir.
CHP; endişeli, sabırsız, huzursuz, âdeta yangından kaçırdığı malı nereye saklayacağını bilemeyen bir şekilde, hemen dolmuşa binmeye hazır vaziyettedir.
Zaten bu tavrı yüzündendir ki İstanbul seçimleri konusunda şehir halkının da milletin feraha erişmesine, rahatlamasana bir türlü gönlü razı olmamaktadır.
Seçimlere itirazın bir yasal hak olduğunu ve yasal sürecin işlediğini CHP’lilere kaç kere açıklayacağız?
YSK görevinin başındadır ve nasıl olsa kararını verecektir.
Bizim de isteğimiz; kararın bir an önce verilmesi, kamuoyunun rahatlatılması, siyasetin normal seyrine, ülkenin de asıl gündemine dönmesidir.
Zaten meselenin uzatılmasında da bir fayda bulunmadığı, CHP’nin çırpınmasından, kamuoyunda gerginliği artırıcı açıklamalarını ısrarla sürdürmesinden bellidir.
Anlaşılan CHP, siyasette ısıttığı kazanın fokur fokur kaynamasından memnundur.
CHP, politika atmosferinin sürekli yüksek hararet içinde olmasını istemektedir.
Çünkü CHP bundan beslenmekte, belirsizliklerden gıdalanmaktadır.
Genel Başkanları YSK’da yargıçların bulunduğunu ve hukuka güvendiğini açıklamıştır ama sözcüler başka telden çalmaktadır.
Zaten hiç kimse İstanbul seçimleriyle ilgili nihai kararın sürüncemede bırakılmasını istememektedir.
Bütün siyasi partiler, YSK’nın bir an önce karar vermesinin gerekliliği konusunda hemfikirdirler.
CHP öylesine telaş içindedir ki Sayın Devlet Bahçeli'yi, hâkimlerimizi hukuk cinayetine azmettirmekle itham etmektedir.
Bu akıl tutulmasının arkasında; antidemokrat, hukukun üstünlüğüne inanmayan, yargıya güvenmeyen ve millî iradenin tecellisinden de şüphe duyan tutarsız, ikircikli bir politik anlayış yatmaktadır.
CHP, sözcüsü Öztrak’ın Cumhur İttifakı üzerinden eskiye gönderme yapan ifadeleri ise geçmişten kalan bir kuyruk acısının yansımasıdır.
Faik Öztrak, 57. hükümet döneminde Kemal Derviş tarafından DPT kökenli olmasına rağmen Hazine Müsteşarlığına getirilmiştir.
Görev yaptığı sürede de bürokrasideki Türk milliyetçilerine düşmanlık etmiş, başarısız olduğu için de görevinden alınmıştır. Şimdi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nın tanıdığı fırsatı MHP düşmanlığıyla harcamaktadır.
57. koalisyon hükümetinin bozulmasının sebebi de Öztrak’ı göreve getiren Kemal Derviş’tir.
Derviş, DSP’nin bölünmesine ve koalisyon ortakları arasındaki güven bağının kopmasına yol açmıştır.
Ayrıca hep Öztrak gibi yetersizlerle çalışmayı yeğlemiştir. Öztrak gibiler, ABD’nin güdümündeki bu adama sadece taşeronluk ve piyonluk görevi ifa etmişlerdir.
CHP sözcüsü Faik Öztrak, hali pürmelaline bakmadan, haddini hududunu aşarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’ye ahlaken bir insana yakışmayacak şekilde bekçi, yancı gibi ifadelerle dil uzatmıştır.
Bu haliyle siyasette polemik üslubunu beceremeyip belden aşağıya çeken siyaset zennelerine dahil olan son örnektir.
CHP, MHP ve Devlet Bahçeli aleyhtarlığını politikalarının merkezine alarak çaresizliğini, kısırlığını ortaya koymuştur. CHP sözcüleri siyaseten ebter, fikren güdük, insani olarak da bitik, hatta yitik durumdadır.
Ayrıca Cumhur İttifakı bir koalisyon değil, siyasi işbirliği zeminidir.
Cumhur İttifakının partiler üstü bir hususiyeti vardır ve gücünü de doğrudan milletin desteğinden, maşeri vicdandan almaktadır.
Onu CHP’nin bir koalisyon gibi göstermeye çalışması, belli ki maksatlıdır.
Çünkü koalisyonlar geçicidir.
Cumhur İttifakı kalıcıdır ve uzun vadelidir.
Cumhur İttifakı, Türkiye’nin bugününde vardır yarınında da olacaktır.
İşte CHP’yi rahatsız eden de Cumhur İttifakının kalıcılığı, müessiriyeti ve Türk siyasetinde oynadığı dönüştürücü roldür.
CHP, bu dominant rolün başat aktörü MHP’yi karalamak ve zayıf düşürmek için çabalamaktadır.
Nasıl Amerikan yönetimi Türkiye’de yükselen değer milliyetçilikten ve bu değerin asli cevheri olan MHP’den ve Cumhur İttifakından kurtulmak istiyorsa CHP de MHP’den kurtulmak hayalleri peşindedir.
CHP, ABD’nin Türkiye’yi ve Türk siyasetini yeniden dizayn etme planlarına taş taşımaktadır.
Ama bu iş öyle kolay değildir.
ABD’nin ve onun gönüllü taşeronlarının Türkiye’ye yönelik planlarının uygulanabilmesi için, MHP'nin varlığının sadece siyasetten değil, millet vicdanından da sökülüp atılması icap etmektedir.
Cumhur İttifakından kurtulmak için önce MHP’yi saf dışı bırakmak gerektiğini bilen CHP ve sırt sırta verdiği şer odaklarının kirli hesapları tutmayacaktır.
MHP var oldukça açılımcı, çözümcü ve kripto FETÖ’cüler emellerine asla nail olamayacaktır.
Millî mutabakat zemininde teşekkül eden Cumhur İttifakı ile Türkiye’de başlayan hızlı ve güçlü bir politik ve hukuki dönüşüm devam edecektir.

 

Editör: Haber Merkezi