MHP Kütahya Milletvekili Erbaş: “TURİZM İÇİN ÖDENEK SIFIR, SAĞLIK İÇİN ÖDENEK 1 MİLYON. YANLIŞ DUYMADINIZ SIFIR…”

“KÜTAHYA BİZİM SEVDAMIZ, KÜTAHYA BİZİM UMUDUMUZ DİYEREK YOLA ÇIKTIK"

Kütahya Belediyesi 1.Dönem 4.Olağan Meclis Toplantısına katılarak konuşma yapan Milliyetçi Hareket Partisi Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, "Kütahya bizim sevdamız diye yola çıktınız, Kütahya bizim umudumuz dedik. Kütahya bizim amacımız dedik. Bu beklentilerle ve yürek çarpıntılarıyla buralardayız. Öncelikle yaptıklarınız ve yapacağınız işler için şimdiden çok teşekkür ediyorum. Öz kaynaklarını, doğasını, çinisini, Dumlupınar'ı, Murat Dağı'nı, Tavşanlı'nın leblebisini, Simav'ın güvecini tanıtmak amacıyla bunlardan bir farkındalık yaratmak amacıyla, bir Kütahya ortaya çıkartmak amacıyla yola çıktık. Bunlar el birliği ile yapılacak işler.

Mücadele yapılarak, sizin, bizim, bireysel olarak başarımızla olmuyor, bunlar birlikte beraberlik içinde, makam mevki kaygısı gözetmek için hep birlikte elimizi taşın altına koymakla oluyor. Enkaz edebiyatı yapmadan, devamlı dünü eleştirmeden, mutlaka geleceğe ve geleceğe bakmak zorundayız.


"TURİZM İÇİN ÖDENEK SIFIR"

Kütahya'mızla ilgili bazı sayısal veriler vereceğim. 2018 kamu yatırımında sektörel olarak Kütahya'ya gelen para ve dağılım; tarımda 20 milyon lira, madencilikte 67 milyon lira, imalatta 72 milyon lira, ulaştırma ve haberleşmede 13 milyon, konutta 342 bin lira, eğitimde 23 milyon lira, sağlıkta yalnızca 1 milyon... Yanlış duymadınız. Biz bu ödenekle ilk 50'de değiliz. Bize devletten gelen maden alanında 33 milyon lira, buna Eti Maden dahil. İmalat sektörü için 72 milyon lira. Bu 72 milyon lira da Eti maden de yapılan yeni ünitelerle ilgili bir ödenek aktarılması toplam 205 milyon lira. Şimdi bir de sağlık alanında yeni kurulan üniversite için 1 milyon lira daha yatırım gelmiş. Hemen yanımızdaki Eskişehir bizim iki katımız. Turizm alanında hani kuruluşun ve kurtuluşun şehri diyoruz Kütahya'ya... 2018 yılında turizm alanında ödenek sıfır. Yanlış duymadınız sıfır. Bu rakam Eskişehir'de yaklaşık 8 milyon. Biz bu rakamlarla şehri tanıtacağız.


“KÜTAHYA'NIN FABRİKA HASTALIĞI VAR"

Benim gibi siyasetçilere, Alim hocam da 8 buçuk yıl siyaset yaptı, muhtemelen 8 buçuk yıl boyunca aynı sözlerle karşılaşmıştır. Şu anda milletvekilli olan benden çok daha kıymetli olan 4 kardeşim de aynı sözlerle karşılaşıyordum Yatırım gelecek mi? Fabrika kurulacak mı? Kütahya'mızın şöyle bir hastalığı var. 81 vilayette Kütahyalılar hariç, 80 vilayette yaşayanlar gelip Kütahya'ya yatırım yapsın. Böyle beklentimiz var, fabrika kursun, başka bir şey değil. İlla fabrika kursun. 80 vilayette yaşayanlar kendi yaşadıkları bölgelerde veya kendileri için rant gördükleri yerde değil Kütahya'da yatırım yapsınlar. Bu yatırımın adı da mutlaka fabrika olmalı. Bu fabrikanın da ne fabrikası olduğunu bilmiyoruz. Ama illa bu fabrika olacak. Peki buraya yatırımcının gelebilmesi için, bir şehre, bir bölgeye yatırımcının gelebilmesi için öncelikle o şehrin piarına ihtiyacımız var, o bölgenin piarına ihtiyacımız var. İnsan tanıdığı, bildiği yere gider.


“MARKA ŞEHİR YAPACAĞIZ, CAZİBE MERKEZİ OLACAK Kİ DIŞARIDAN YATIRIMCI GELSİN"

Çok basit bir örnek vermek için söylüyorum; desek ki birer milyonumuz var, iki alanda faaliyet göstereceksiniz, birincisi öğrenci yurdu, ikinci cafe açacaksınız. 3 vilayet söylesek, Eskişehir, Bursa ve Kütahya. Nereye kurarsınız? Bir şehri marka haline getireceğiz, onun piarını yüksek yapacağız ve dışarıdan cazibe merkezi olarak görüp, dışarıdaki yatırımcı gelsin. Mademki Kütahyalımızdan Kütahya'ya yatırım yapmasını beklemiyoruz. Ben şimdiye kadar ne 2007 seçimlerinde ne de bu seçimler de ne de şimdiye kadarki siyasi hayatımda hiçbir Kütahyalının, sayın vekilim ya da vekil adayım, ya da başkanım, buradan Kütahyalılara seslen, fabrika kursun dediğini duymadım. Hep dışarıdan birilerini getireceğiz. Nasıl getireceğiz arkadaşlar, niye gelsin? Bu yatırımcıya ne vereceğiz? Neyin karşılığında gelecek. Hangi alanda hizmet yapmasını isteyeceğiz.


"OTOMOBİL SEKTÖRÜ DİYE TUTTURMUŞUZ, DOMATESİ, BİBERİ, MARULU... DIŞARIDAN ALIYORUZ."

Tutturmuş bir gidiyoruz otomobil sektörü. Birçoğumuzun hayatımızda bir otomotiv fabrikası görmüşlüğü yoktur. Bu sektör nasıl çalışır, nereye çalışır, liman bağlantısının olup olmaması gerekir mi? Teknik elemanı nedir bilmeyiz tutturmuşuz. Başka da bir şey yok. İğneyi kendimize batırmazsak, istediğimiz kadar dışarda suçlu arayalım öce biz neyiz? Ne yapmalıyız. Ne yapmak istiyoruz? Bunun derdine düşmeliyiz. Bunun mücadelesini vermeliyiz. Domates dışardan geliyor, biber dışardan geliyor, salatalık dışarıdan geliyor, mısır dışardan geliyor, meyvelerin hepsi dışardan geliyor. Bir memlekette maydanozla marul yetişmez mi? Yok. Biz bütün Ege bölgeleri içinde bal üretiminde 7. 'yiz. Ama tasvip eder etmezsiniz, biz de fikirlerine karşı çıkıyoruz, çıkmıyoruz ama Tunceli'de bir belediye başkanı bal satışında rekorlar kırmaya başladı. Konuştuğumuz zaman yüzde 74'ü orman dediğimiz bir memlekette yaşıyoruz. Bir önüm araziden eğer buğday veya arpa ekerseniz maksimum kazanacağınız para 250 TL. Pancar ekerseniz bu 400'leri bulur, nohut mercimekte de maksimum 500 lira olur. Bir dönüm araziye eğer sera kurarsanız her hasat döneminde minimum 25 ton domates kazanırsınız. Hayvancılığı falan bir tarafa bırakıyorum, onlarla ilgili verileri benden çok daha iyi biliyorsunuz.


“YENİ NESLİN BÜTÜN HAYALİ FABRİKA İŞÇİLİĞİ OLMAMALI"

Kütahya'nın bundan sonraki neslinin kaderi yalnızca küçümsediğimden dolayı değil, tırnak içinde söylüyorum, bütün hayaliniz, yeni neslin bütün hayali fabrika işçiliği olmamalı. Eğer fabrika işçisi olacaksak, meslek sahibi fabrikası işçisi olacağımız fabrikalar gelmeli. Elimizde çinimiz var. Belki de bizden başka çini ustası yetiştiren hiçbir yer yok ama bu konuyla ilgili konuşmuyoruz. Hep hayali Kütahya dışındaki 80 vilayetten veya dünyadan da gelebilir fabrika için birileri gelsin fabrika kursun. Bütün derdimiz tasamız bu.


"TURİZM VE ÜNİVERSİTE SEKTÖRÜNÜ AYAĞA KALDIRMAMIZ LAZIM"

Şehirlerin bacasız üretim fabrikaları vardır. Bunların birincisi turizmdir, ikincisi üniversitelerdir. Yine hemen yanımızda oldu için söylüyorum, Eskişehir'e yıllık gelen turist sayısı 2.8 milyon. 1.4 gün konaklama ile kalıyorlar. Kütahya 320 binlerde. Dumlupınar üniversitesinde yüzde 67 doluluk oranı görünüyor ama reelde yüzde 57'lere kadar düştü. Öğrenci sayısı geçtikçe azalıyor. Yanımızdaki Eskişehir'de yaklaşık 140 bin öğrenci var. Bizim bu iki sektörü ivedilikle ayağa kaldırmamız lazım. Bizlerin kurtuluşu; tabi ki fabrika gelsin, tabi ki ağır sanayi gelsin, mutlaka istiyoruz ama eğer biz fabrika gelecek diye 1500 kişilik fabrikalar kurulacak diye beklersek 5-10 yıl daha bekleriz. Bizim bu iki sektörü mutlaka açmamız lazım.


"YONCALI’DA OTEL YAPMAK İSTEYEN YATIRIMCILARA ARAZİLERİ PARÇALAMA İZNİ VERELİM"

Naçizane turizm sektörü içinde olduğumuz için ve Türkiye Büyük Meclisinde de turizm komisyonunun bir üyesi olarak size sesleniyorum; Yoncalı'da Sayın Mustafa İça zamanında araziler ifraz edilmiş. Yanlış bilmiyorsam bu araziler de 50-60 dönüm veya parsel. 4 emsal var, bu memleketlere 25 bin 30 bin metrekarelik oteli kimse yapmaz. Eğer bunu kim konuşuyorsa gelsin, karşılıklı konuşalım, tartışalım. Şimdi biz bu arazileri eğer otel yapacaklarsa mutlaka parçalamalarına izin verelim. 20 bönüm arazi, 25 dönüm arazi buraya yapılacak yatırım için yeter de artar bile. Çünkü şayet biz 500 odalı bir otel derdine düşersek çok bekleriz. Farz edin ki 500 odalı bir otel yapıldı buraya. Çalışmadığı andan itibaren bundan sonra buraya kimse bir çivi çakmaz. Pansiyon bile yapmaz. Ama onun yerine, bizler 100150 yataklı 5 tane otel yaparsak bu otellerde de her bir otelde yaklaşık 115 kişi çalışır. 5 ayrı işletme olur, 5 ayrı rekabet olur. Özellikle Yoncalı'da bu ifraz konusunu bir kere daha gündeme getirmek ve bir kere daha tartışmak lazım. Tartışırken de lütfen bu işi turizmcilerle, yatırım yapmak isteyen kişilerle tartışın. Hayatında turizmle ilgili en ufak bir yatırım yapmamış, bir şehir planlamacısı veya belediyedeki imardaki bir arkadaş bu şehrin kaderiyle oynamasın. Kağıt üstünde her şey kolay görülebilir ama bunun pratiği başka.


"KAMPUS ETRAFINDA TİCARİ YAPILAŞMAYA DUR DEMEK LAZIM"

Üniversiteler ister istemez şehir dışında çıkıyor kampus olarak. Buradaki en büyük tehlike şu. Sizler kampus etrafında ticari yapılaşmaya izin verirseniz şehir esnafını öldürürsünüz. Kesinlikle üniversite etrafında özellikle ticari yapılaşmaya dur demek lazım. Acil, öğrencinin hemen ulaşması gereken eczane, fırın gibi buna benzer birkaç dalın dışında öğrenciyi mutlaka şehir merkezine indirmek zorundayız. Eğer öğrenciyi kampus ve kampus etrafıyla sınırlı tutarsak üniversite bize el sallar. Bunun hiçbir karşılığı yok.


“ÇİNİCİLER ÇARŞISINI İNSANLARIN GÖZÜNE SOKMAMIZ LAZIM"

Çiniciler çarşımız var, konuştuğumuz zaman bu ülkenin en büyük, belki de dünyanın en büyük çini merkeziyiz diyoruz. UNESCO ödülü ve UNESCO'ya kayıtlı bir şehiriz. Hiçbir yerde tabelamız yok. Şimdi elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin. Eskişehir veya Afyon, Antalya yolundan geldiğiniz andan itibaren o dönemeçten çiniciler çarşısını bilmiyorsanız nasıl döneceksiniz? Oradaki problem yalnızca ne olduğu belli olmayan balık lokantası değil, oranın mutlaka girişini de halletmemiz lazım, insanların gözüne bir şekilde sokmamız lazım. Çünkü her gün yalnızca İzmir'den Eskişehir'e 80 tur otobüs kalkıyor. Acaba bunların kaç tanesi Kütahya'da duruyor farkında mıyız? Hiç bunun araştırmasını yaptık mı? Çünkü bizde yol kenarı esnafçılığı yok.


“KÜTAHYA'DAKİ DEPOLARDA 60 BİN TARİHİ ESER VAR"

Şu anda Kültür Turizm Bakanlığına bağlı, Kütahya'daki depolarda 60 bin tarihi eser var. Sergilenmek için beklenen 60 bin ürün var. Peki, biz bir müze yaptık. Çinileri ile meşhur bir Kütahya'ya camdan bir müze yaptık. Mahkeme kararıyla durduruldu. Müzeyi nereye yaptık dışarıya. Dünya'nın her yerinde müzeler şehir merkezlerinde olur. Neden? İçeriye girip dolaşsınlar diye. Farz edelim ki o müze oldu, tur otobüslerini oraya indirdiniz, 60 bin eseri de oraya sergilediniz. Bu insanlar içeriye girer mi? Oradan çeker gider.


"UZAYA ARAÇ GÖNDERMİYORUZ. MARSTA HAYAT ARAMIYORUZ"

Bunlar çok büyük dahiyane şeyler değil. Uzaya araç göndermiyoruz, Mars'ta hayat aramıyoruz. Mantıklı, düşünerek, biraz da analitik hesap yaparak bu planlamaları yapsak şu andaki birçok hatadan kurtulmuş olurduk.


“BAL MUMUNDAN EVLİYA ÇELEBİ MÜZESİ NEDEN OLMASIN?”

Konuştuğumuz zaman Evliya Çelebi diyoruz. Burada Evliya Çelebi ile ilgili ne var? Bir Mahalle ismimiz var. Peki yine Sayın Mustafa İça zamanında yapılan mağaralar vardı patates mağarası olarak kullanılan. Şimdi soruyorum, o mağaraların bir tanesi Bal mumundan Evliya Çelebi Müzesi neden olmasın? Zor bir şey mi? Eskişehir'deki Bal mumu müzesine günde 12 bin ziyaretçi varmış.


"BİNALARIN DIŞ CEPHESİNDE KULLANILMAK ÜZERE EN AZ YÜZDE 5 ÇİNİ ŞARTI GETİREMEZ MİYİZ?"

Çini diyoruz... Bodrum'a giderseniz Beyaz rengin dışında hiçbir şey yaptırmazlar. Eskişehir'de binaların yüzde 5 ile 8 oranında kırmızı kiremit kullanma şartı var. Ben buradan sesleniyorum, bundan sonra imar izni verdiğiniz binalarda en az yüzde 5 dış cephede çini şartı getiremez miyiz? Ama bunu yaparken de Özel İdaredeki çini fayansı kastetmiyorum. Onu yaparsanız soğuktan patlar, bildiğiniz çini, en az yüz yıl bunun garantisi var. Neden olmasın?


"TARİHİ BEDESTENİ NEDEN BİR ÇOCUK MÜZESİ HALİNE GETİRMİYORUZ?"

Tarihi bedesten. Orada bir esnaf arkadaşımız var. Elindeki sözleşme nasıldır bilmem. Bugün hafta sonu Sera AVM'ye giderseniz yüzlerce belki binleri bulan aileleri ve onların çocukları göreceksiniz. Biz tarihi bedesteni neden bir çocuk müzesi haline getirmiyoruz? Bu zor bir şey değil. Ben İl Halk Kütüphanesine uğradım. 56 bin ile kapatmışlar yıl ortalamasını. Çocukların Kütüphanesini sordum. 45 bin çocuk kullanmış. Neredeyse büyüler kadar çocuklar da kütüphaneye gitmiş. Çok rahatlıkla yapabiliriz. Bunlar için çok büyük paralara, çok büyük bütçelere gerek yok. Ufkumuz, amacımız turizm olsun eğer turizmse. Eğer çini ise çini ile ilgili uğraşalım, eğer üniversite ise üniversite ile ilgili uğraşalım. Öğrenciyi burada tutabilecek çeşitli organizasyonlar yapalım. Biz şu anda Kütahya'da öğrenim hayatına devam eden öğrencinin 20 binini Kütahyalı yapabilsek Milletvekili sayımız 1 artıyor. Ama bunlara bir yaşam alanı sunmak zorundayız.


“NEDEN BURADAKİ KONAKLARDA KÜTAHYA GECELERİ YAPMAYALIM, #GEZEK GECELERİ YAPMAYALIM?"

Gelen turistleri farz edin ki bütün gün dolaştırdık, gece konaklayacakları zaman gece mutlaka bir eğlence düzenlemek zorundayız. Şu anda içinizde Urfa'daki sıla gecelerini merak etmeyen var mı? Van'ın kahvaltısını merak etmeyen var mı? Peki, biz haftanın bir günü neden buradaki konaklarda Kütahya geceleri yapmayalım, gezek geceleri yapmayalım. Adına ne derseniz deyin, yöresel bir isim verin. Bu sonuçta dışarıdaki insanların bir gece dahi burada kalıp unu görme merakını uyandırır. Bunlar için milyon dolara gerek yok, büyük fabrikalara, büyük hastanelere gerek yok.


“ŞEHİR HASTANESİ'NİN YERİ KÜTAHYA'NIN KALBİNE HANÇER VURULMUŞ BİR YARADIR"

Şehir Hastanesinin yeri, mıntıkası şu anda bence Kütahya'nın kalbine hançer gibi vurulmuş bir yaradır. Gönül ister ki bitsin, bir an önce faaliyete geçsin ama görünen o ki faaliyete geçemeyecek. Ben buradan sağlık bakanlığımıza bir kere daha sesleniyorum. Bu hastaneyi bu kadar büyük yapmaksızın, çünkü yaptığınız an trafik alt üst olacak, orası kaldırmayacak, mutlaka 100-150 yataklı daha küçük bir kadın doğum hastanesine çevirelim.


"SEÇİM DÖNEMİNDE VİNÇ GÖRECEĞİZ, SONRA YİNE KAYBOLACAK"

Bunun için bir kamuoyu oluşturalım. Yoksa biz her seçim döneminde orada vinçler göreceğiz, vinçleri göreceğiz, 5-10 kişiyi göreceğiz, hastane çalışmaya başladı denecek, seçim sonrası yine kaybolacak. Kendi kendimizi aldatmış olacağız. Bunları yaparken hep beraber parti ayrımı gütmeden, sen yaptın, ben yaptım demeden, ortak bir karar alıp bunun peşinden gitmek lazım.


KAYBOLMAYAN BİR TEK ŞEY SİZİN BU DOKUNUŞLARDIR, ŞEHİRDE YAPTIĞINIZ MÜCADELENİZDİR"

Şimdiye kadar doğru yapılan, emeği geçen belediyede olur, siyasette olur, devlet hayatında olur, hepsinin başımızın üstünde yeri var ama yanlışa da yanlış demek zorundayız. Çünkü siz aynı zamanda öyle ulvi bir görev yapıyorsunuz. , Sizler tarihe mal olacaksınız. Yaptığımız hizmetlerle, 20-30-50 yıl bizden sonraki nesille sizlerin buraya bıraktığı eserleri konuşacak. Yoksa bir milletvekilinin soru önergesini konuşmaz, verdiği yasa teklifini konuşmaz. Eğer çok tarihe geçen bir konuşma değilse hepsi kaybolur gider. Kaybolmayan bir tek şey sizin bu dokunuşlardır, şehirde yaptığınız mücadelenizdir. Bunları yaparken de tabi ki bir siyasi görüşümüz, siyasi düşüncemiz, siyasi partimiz var ama konu şehrimiz olduğu zaman bunların hepsini bir tarafa bırakmak zorundayız. '


“YETER Kİ BU MEMLEKETE BİR ŞEYLER KAZANDIRALIM"

Eleştirdiğimiz konuları yapmamak üzere, konulardan ders çıkartmak üzere mücadele etmeliyiz. Bunun için ben ve diğer 4 değerli milletvekili kardeşlerim, bizler sizlerin hizmetinizdeyiz. Şahsım olarak ben bütün belediye başkanlarına hep aynı telefonu ediyorum. Ankara'da herhangi bir işiniz varsa sizinle beraber o kapıda yatmamız gerekirse yatalım, eylem yapmamız gerekirse yapalım, mücadele etmemiz gerekirse mücadele edelim, yalvarmamız gerekiyorsa yalvaralım, yeter ki bu memlekete bir şeyler kazandıralım. Burası bizim olsun.


"PAZARCI ESNAFINI SEYYARLARIN ELİNDE OYUNCAK ETMEYELİM"

Pazarları dolaşırken yaklaşık 700'e yakın pazarcı esnafımız var. Kimin pazarda ne yeri olduğunu biliyorsunuz, bunlar ekmek parası mücadelesinde yanlışları varsa, içlerinde çürükleri varsa ayırmak şartıyla, yanlışları varsa düzeltmek şartıyla bu kardeşlerimizi seyyarların elinde oyuncak etmeyelim. Bu seyyar bugün 10'dur, yarın 20 olur, 30 olur. Bugün zabıta arkadaşlarımız göz yumar, yarın kontrol edemeyeceğimiz bir noktaya gelir. Bu konuda Başkanımız Alim Işık'ın ne kadar hassas olduğunu biliyorum. Ben seyyarların hepsini de şehir dışına atalım öyle bir şey demiyorum. Komple kaldıralım demiyorum. Bu bütün dünyanın gerçeğidir her yerde bunula karşılaşırsınız ama pazarcı esnafını da bunların altında ezdirmeyelim.


“CAFELERDEKİ KAPANIŞ SAATİNİ DİRAZ İLERİYE ALALIM"

Belki içinizde tasvip etmeyenleriniz olabilir, aykırı gelebilir ama şöyle biraz mantıklı düşünürseniz, biraz da sağını solunu düşünürseniz ne demek istediğimi anlayacağınızdan eminim. Haftada bir gün dahi olsa, yaklaşık 200'e yakın cafe var, bunların kapanış saatlerini biraz ileriye alalım. Kabul etseniz de etmeseniz de bu cafelerde alkol yok ama bu çocuklar cafeler kapandıktan sonra belli yerlere gidiyorlar. Madem bunlar ders çalışmıyorlar, biz bunları Kütüphaneye de gönderemiyoruz, hafta da bir gün dahi olsa, bu öğrencinin gittiği kafelerdeki saati biraz ileriye alalım. Yeni nesil bizim gibi değil, gerçeği kabul etmek lazım, ona göre de planlamamızı yapmamız lazım.


“HAVA ŞEHİTLİĞİNE KÜTAHYA LEVHASI KOYALIM, ÇİMLERİ YENİDEN EKELİM, Y0LU ASFALT YAPALIM"

Ayda veya 40 günde bir Tugay'ımızda yemin merasimleri oluyor. Türkiye'nin muhtelif yerlerinden yüzlerce binlerce insan otomobiliyle buraya geliyor. Hava Şehitliği'nin orada bir yol var. Bütün arabalar arabayı buraya park ediyor. Orada otun işçinde kalan Hava şehitliği diye bir şehitliğimiz var. Buranın kullanımı Tugay'da da olabilir ama muhtemelen oraya gelen konuklarımızın bir kısmı oradan geri dönüyor. Oraya bir Kütahya levhası ile beraber, fotoğraf çekinecekleri, anı yapabilecekleri bir yer yapsak, çimleri tekrar eksek, yolu asfalt yapsak güzel olabilir.


"MUTLAKA İNSANLARI DUMLUPINAR'A YÖNLENDİRECEĞİMİZ ETKİNLİKLER YAPMAK ZORUNDAYIZ"

Kuruluşun ve Kurtuluşun şehri dediğimiz Kütahya'da maalesef Domaniç'te bir Osmanlı müzesi yok. İnsanların oraya gidip, gezip dolaşabileceği bir alan yok, yalnızca 3 Eylül'de bir gün yapıyoruz. Yine Kurtuluş dediğimiz 3 Ağustos'ta, yani yedi düvele defol git dediğimiz yer, orada bir Cumhuriyet Müzemiz de yok. 2023 100. Yıl kutlamaları için şimdiden daha büyük, daha şiddetli ve herkesin tasvip ettiği bir 30 Ağustos'u kutlayıp, Çanakkale'den sonra mutlaka insanları Dumlupınar'a yönlendireceğimiz etkinlikler yapmak zorundayız.


BİZ BURADA İKİNCİ BİR KAPADOKYA NEDEN YARATMAYALIM?"

Mecliste defalarca konuşma yaptım. Burada da Sayın Valime bir teklifte bulundum. 30 Ağustos gecesi, yani 29'u 30'a bağlayan gece biz Göreme'den 2 veya 3 balon getirelim. Türk bayraklı balon. O gece şafak nöbeti adı altında binlerce insanımız oraya gidiyor. Bu balonların kapasiteleri 12 ile 18 kişi.

Biz hiç binmeyelim, bu balonlara şehrimizdeki şehit ve gazi yakınlarını bindirelim. Sembolik olarak balonları kaldıralım. Balonların getirilmesiyle ilgili bütün maliyetleri ben üstlenirim dedim. Ama Sivil Havacılıktan izin alınması gerekiyor. Bu izin süresi anladığım kadarıyla 30 Ağustos'u geçecek, yetişmeyebilir. Ama ben yine o konuda ısrarcıyım, hiç olmazsa siz yine izni alın, buraya getirin, Frig Vadisi diye kaldıralım veya Kütahya'nın üzerinde kaldıralım. Derdim şu; eğer bu balon gerçekten Kütahya'dan kalkar ve hava şartlarımız uygunsa biz burada ikinci bir Kapadokya neden yaratmayalım? Her sabah 175 ile 200 balon kalkıyor Kapadokya'da.


"30 AĞUSTOSTA ÜNLÜ PİYANİST TUNAHAN UĞURLU’NUN GELMESİ TEKLİFİNDE DULUNDUM"

İkinci teklifim de şu; Sayın Başkanımız Alim Işık öncülüğünde bunun ilk meşalesi yandı, Fener Alayı... 30 Ağustos'ta bir fener alayı yapalım, herhalde yapılacak. Ben Tunahan Uğurlu'yu teklif ettim. Dünya çağında bir piyanistimiz ve mehteranla bir senfoni yapıyor. Çok büyük bir LED sahneye kuruluyor.

Türk tarihi anlatılıyor. Tunahan bey piyano çalıyor ve bir yandan da mehter takımı buna eşlik ediyor. Ben bu konseri izledim, insanların tüyleri diken diken oluyor. Buraya başka bir sanatçıyı da getirebiliriz ama birkaç şarkıdan sonra Ankara'nın bağlarına döner bu konser. Ama amacımız 30 Ağustos ise, şehitlerimizi anma günü ise benim aklıma bu geldi. Bir başka isim de olabilir. Onda da teklifim şu oldu, kendisi ile görüşün, menajeri ile görüşün, böyle bir konsere çıkmak için ne istiyorsa yarı parasını ben karşılayayım. Şimdi Sayın Başkanım Alim Işık, aynı teklifi size yapıyorum. Gelin bu konseri beraber yapalım.


"GÜZEL HABERLERLE TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNE OTURALIM"

Benim derdim gençlere örnek olalım. O gün güzel bir haberle Türkiye'nin gündemine oturalım. Kütahya'ya gelin demek kolay. Kütahya'da bir çini festivali yapamazsak, leblebisini tanıtamazsak olmaz.


"MURAT DAĞINI ELİMİZDEN ALACAKLAR VE BİZ BAĞIRACAĞIZ, ÇAĞIRACAĞIZ"

Göz göre göre yabancılar gelip Murat Dağı'nı elimizden alacaklar ve biz bağıracağız, çağıracağız, hiçbir şey yapmayacağız. Bu güzelliklerimizin hepsini kaybettikten sonra, bizde sonraki nesil bizi lanetle anacak.


"KENDİ KENDİMİZİ İZLEMEKTEN, BİRBİRİMİZİ RÖNTGENLEMEKTEN VAZGEÇELİM. BÜNYAYA AÇILALIM

Ben şahsım olarak, partim olarak, teşkilatımız olarak bu konularda her türlü yardıma hazırım. Yeter ki birlik beraberlik çıksın, dostluk çıksın, arkadaşlık çıksın. Kendi kendimizi didiklemekten, kendi kendimizi izlemekten, birbirimizi röntgenlemekten vazgeçelim. Dünyaya açılalım.


"DOKTORLARIN İLK YAZACAĞI PERHİZ SOSYAL MEDYA PERHİZİ OLMALI"

Doktora gidiyoruz, her doktor hastalığımızla ilgili perhiz veriyor. Eminim ki Kütahya'ya tüm doktorların ilk yazacağı perhiz sosyal medya perhizi olmalı. Hayatımızı bu sosyal medyalarla kahrediyoruz. Zehir zıkkım haline getiriyoruz, dünyamızı karatıyoruz farkında değiliz. Bu sosyal medyayı daha güzel işler için kullanalım.


"30 AĞUSTOS’TA HERKES SOSYAL MEDYADA KÜTAHYA’NIN BİR GÜZELLİĞİNİ PAYLAŞSIN"

Ben 30 Ağustos günü Kütahya'da yaşayan, sosyal medyayı kullanan her vatandaşımıza bir konu için sesleneceğim. Lütfen yalnızca bir gün arabanızı, evinizi, yediğiniz yemeği, yattığınız odayı, evinizin bahçesini değil Kütahya'nın bir güzelliğini paylaşın. Düşünebiliyor musunuz? Aynı anda 150-200-300 bin tane Kütahya ile ilgili görsel paylaşsak, Türkiye çapında bir Hashtag açsak fena mı olur? İllaki tren kazalarıyla, Azot'un dumanıyla veya Murat Dağındaki katledilen olayla mı gündeme gelmek zorundayız? Hiç güzel bir şey ile gündeme gelemez miyiz?


"GEÇİRDİĞİMİZ KÜÇÜK KAZA İÇİN GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLERİ İÇİN HERKESE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM"

Birkaç gün önce geçirdiğimiz küçük kaza için geçmiş olsun dilekleriniz için de hepinize şükranlarımı sunuyorum. Yaklaşmakta olan Kurban bayramınızı şimdiden kutluyorum. En kötü günümüz böyle olsun.


"KÜTAHYA TEK. BU MARKAYI İSTERSEK EL BİRLİĞİ İLE YÜKSELTİP YUKARIYA ÇIKARTIRIZ, İSTERSEK YERLERDE SÜRÜNDÜRÜRÜZ"

Sayın Başkanım güzel bir uygulama yaptı. Siyasi partilerin il ilçe başkanları, kadın kolları başkanları, gençlik teşkilatları ve milletvekillerini sizlerin huzuruna getirecek. Hepimizin dilimizin döndüğünce kendi düşüncelerimizi ize aktarmaya çalışacağız. Bu bizim şahsi düşüncelerimiz. Bunların içinde yanıldıklarımız veya eksik bilgi verdiklerimiz olabilir. Ama Kütahya tek. Bu markayı istersek el birliği ile yükseltip yukarıya çıkartırız, istersek yerlerde süründürürüz.

Şimdiden yapacağınız her mücadele için şükranlarımı sunuyorum"

Editör: Haber Merkezi