Milliyetçi Hareket Partisi Tokat Milletvekili Yücek Bulut TBMM'de yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:Bu ülkede;
Bir asır sonra halen BAYTAR NURİ’LERİN, NEMRUT MUSTAFA’NIN, SEYİT RIZA’NIN mirasını taşıyanlar;
Halen örtülü bir şekilde ABD Mandasından medet umanlar varsa;
Kimsenin şüphesi olmasın MUSTAFA KEMAL ATATÜRÜK’ÜN NESİLLERİ, Alparslan Türkeş’in çocukları, son nefeslerine kadar “ÖNCE ÜLKEM VE MİLLETİM” diyecek DEVLET BAHÇELİ’nin evlatları da vardır ve dimdik ayaktadır.


ŞEREF VE SECİYELERLE DOLU
“Binlerce yıllık Türk tarihinin her bir sayfası geleceğimizi aydınlatacak tecrübelerle, nesillerimizin iftihar edeceği zaferlerle ve bağımsızlığımızı teminat altına alacak şeref ve seciyelerle doludur” diyen Yücel Bulut, “Millî Mücadele’mizi taçlandıran ve bağımsızlığımızın sembolü olan cumhuriyetimizin 100’üncü yılına doğru ilerlediğimiz şu günlerde elbette ki en mühim hedefimiz geride bıraktığımız yüzyılı kutlu bir birikim olarak kabul etmek, 2023 yılında Lider Ülke Türkiye vizyonuyla Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmek olacaktır. Elbette inşa edilecek Türkiye Yüzyılı’nın tarihî arka planı geride bıraktığımız yüzyıldan ibaret değildir. 26 Şubat 1943 tarihinde merhum Talat Paşa’nın naaşının Almanya’dan Türkiye’ye nakledilmesi vesilesiyle bir yazı kaleme alan Cumhuriyet gazetesi kurucusu ve başyazarı Yunus Nadi tarihe şöyle not düşüyordu: “İmparatorluk bizim Türk tarihimizin uzun bir devri, cumhuriyet ise aynı tarihin yeni bir safhasıdır. Bir milletin tarihini devirlerin ve rejimlerin kalın duvarlı fasılalarıyla ayırmaya imkân yoktur.” Gerçekten Yunus Nadi’nin de ifade ettiği gibi Türk milletinin mazisi ve geleceğe dair hayalleri tarihî bir bütünlük içerisinde ele alınmalı ve yorumlanmalıdır. Binlerce yıllık Türk tarihinin her bir sayfası geleceğimizi aydınlatacak tecrübelerle, nesillerimizin iftihar edeceği zaferlerle ve bağımsızlığımızı teminat altına alacak şeref ve seciyelerle doludur. Tüm bu mirasın kuşkusuz en yakın, en canlı ve en gurur verici hatırası ise iman ve cesaret üzerine inşa etmiş olduğumuz tam bağımsızlık mücadelesi yani Millî Mücadele’dir” ifadelerini kullandı. Yücel Bulut konuşmasını şöyle sürdürdü:
SİNSİLİKLER DEVAM EDİYOR
“Millî Mücadele'nin 100’üncü yılında aynı fıtrat, aynı kan ve aynı inancı bir şeref payesi gibi taşıyanlar var olduğu gibi, Türk milletine kin kusmaya devam edenler de elbette ki vardır. İşte, bugün yeniden bir millî mücadele ikliminin varoluşunun temel nedeni de milletimize düşmanlığını her gün ilan etmekten geri durmayan bu odaklardır. Keçecizade Fuat Paşa'nın 1867’de yabancı diplomatların huzurunda sarf ettiği “En kuvvetli devlet bizim devletimizdir. Zira siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz, yine yıkılmıyor.” sözleri son yüz yılımızın da özeti gibidir. Millî Mücadele'miz sayesinde bizi dışarıdan yıkmaya çalışanlar Atatürk'ün tabiriyle geldikleri gibi gitmiş olsalar da hemen her gün yaşanan ibretlik olaylar, devletimizi içeriden yıkmaya çalışanların gayretlerine aynı sinsilikle devam ettiğini göstermektedir.
Cumhuriyetimizin ilk yüz yılı tam bağımsızlık ateşimizi söndürmek için dış güçler ve onların taşeronu gibi çalışan ve devleti içeriden yıkmak için gayret gösterenlerle mücadeleyle geçmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Tarih Kurumunu kurmaktaki gayesi Türkler hakkındaki olumsuz iddialara ve barbar deyimi kullanılarak bir istilacı kavim şeklinde gösterilmelerine karşılık, bunun böyle olmadığının, cihan tarihinde en eski çağlardan beri hakiki yerinin ne olduğunun ve medeniyete ne gibi hizmetlerinin bulunduğunun araştırılması ve gerçeklerin duyurulmasıydı.”
KRALİÇEDEN İKTİDAR DİLENENLER VARDI
Konuşmasında Tabipler Birliği Başkanını da eleştiren Yücel Bulut, “Tabipler Birliği Başkanı olan bir zatın Türk ordusunu kimyasal silah kullanmakla, katliam yapmakla ve dolayısıyla barbarlıkla itham ederek dünyaya şikâyet etmesi rezaleti karşısında, aradan geçen yaklaşık bir asra rağmen Türk milletini karalamak ve barbarlıkla suçlamak gayretlerinin hız kesmeden devam ettiği, Keçecizade Fuat Paşa'nın işaret ettiği içeriden yıkmaya çalışanların varlıklarını devam ettirdiği açıkça görülmektedir. Biz bunları ifade ettikçe her şeyi dış güçlere bağladığımızı iddia ederek, “Kim bu dış güçler?” çığırtkanlığı yaparak memleketi kuru gürültüye boğanlara buradan ifade etmek isterim ki insan ardındakini değil ancak karşısındakini görebilir. Dış güçleri arkasına alanlar elbette ki onları göremezler; görebilmek için bizler gibi karşılarına dikilmek, göze göz, dişe diş bir vatan savunmasını fasılasız gerçekleştirmek gerekir. Görmek istemeyenlere dış güçleri ve içerideki iş birlikçilerini bir kez daha hatırlatmak istiyorum: 15 Mayıs 1919 tarihinde güzel İzmir'i Yunan çizmeleriyle işgal edenler, 13 Kasım 1918 tarihinde güzel İstanbul'u işgal edenler, 1919 yılı boyunca Anadolu içlerine kadar ilerleyip bizi vatansız kılmaya niyetlenenler dış güçlerdir. Tam bağımsızlık sevdasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni yüz yıl boyunca rotasından döndürmeye heves edenler, ne zaman başımızı kaldırsak başımızı ezmeye teşebbüs edenler dış güçler ve onların içerideki tetikçileridir. Siyasal hayatımıza baktığımızda açıkça görülmektedir ki dış güçlerin hedefi hâline gelmek için sağcı ya da solcu olmanız bir anlam ifade etmez; millî olanlar ve milleti için var olanlar vardır, bir de iş birlikçiler ve müstemleke memuru gibi Kraliçe’den iktidar dilenenler vardır. Millî olanlar ve millî duranlar her zaman hedef olmuş, müstemleke memurları ise Batı'nın sırt sıvazlamalarına mazhar olmuştur. 11 Ocak 2022 tarihli MHP grup toplantısında Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin ifade ettiği gibi, dün hedef Bülent Ecevit'ti, bugün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. İsimler değişse de oyun hep aynı oyundur, kurgu aynıdır, kumpas aynıdır, komplo aynıdır” şeklinde konuştu.
KUYRUKLAR İLE MİLLETİ TERBİYE ETMEYE KALKANLAR
Mustafa Kemal Atatürk’e defalarca suikast girişiminde bulunulduğunun altını çizen Yücel Bulut, “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e siyasi yaşamı boyunca defalarca suikast girişiminde bulunanlar, Musul ve Kerkük’ü ana vatanından koparmak için Şeyh Sait ayaklanmasını tertip edenler, 1974 yılında tüm emperyalist dünyayı karşısına alarak Kıbrıs’a harekât düzenleyen dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit ve merhum Necmettin Erbakan’ın bu adımına karşı Türkiye'yi uluslararası ambargoya muhatap edip gaz yağı kuyruklarıyla terbiye etmeye kalkanlar, 12 Eylül 1980 askerî darbesine kadar Türkiye’yi terör örgütleri eliyle istikrarsızlaştırıp cunta eliyle darbe yönetimine mahkûm edenler, “bizim çocuklar” dedikleri darbeciler eliyle Kıbrıs’ta karşı karşıya geldiğimiz Yunanistan’ın NATO üyeliğine ilişkin vetoyu kaldırtanlar, Cumhuriyet Halk Partisi eski İzmir Milletvekili Süleyman Genç’in “Ben inceledim, cumhuriyet kurulduktan bu yana gümrüklerdeki soygunu, fikri ve felsefesi benimle yüzde 100 ters olan Gün Sazak önlemiştir.” diyerek hakkını iade ettiği, emperyalizm beslemesi kaçakçılık şebekelerinin tezgâhını bozduğu için 27 Mayıs 1980 tarihinde şehit edilen Gün Sazak’ı katledenler, dünyanın dört bir yanında “ASALA” isimli terör örgütü eliyle diplomatlarımızı şehit edenler, kırk yıl boyunca PKK eliyle askerimizi, polisimizi ve öğretmenlerimizi katledenler, 1999 yılından itibaren diz çöktüremedikleri merhum Bülent Ecevit’i ve muhterem Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’yi hedef alanlar, Türkiye'yi ekonomik krize sürükleyen, bir gecede onlarca milletvekilini istifa ettirip Hükûmeti düşürmeye teşebbüs edenler her kimlerse, 15 Temmuz gecesi, seçilmiş Cumhurbaşkanımızı alçakça alaşağı edebilmek için içerideki hainlerini ve beslemelerini harekete geçirenler de aynı odaklardır. İşte, dış güçler, onlar adına tetik düşürenler, yaygara koparanlar, kirli bilgilerle algıyı yönetenler de Keçecizade Fuat Paşa’nın yüz elli yıl önce işaret ettiği içerideki hainlerdir” ifadelerini kullandı.
“ÖNCE ÜLKEM VE MİLLETİM.”
Yücel Bulut Konuşmasını şu ifadelerle tamamladı:
“Şimdi, herkesin elini vicdanına koyarak şu sorulara cevap vermesi gerekmektedir: Mustafa Kemal Atatürk ve Millî Mücadele kahramanlarının mukaddeslerini, Türk ordusunu katliam yapmakla itham eden Şebnem Korur Fincancı mı yoksa “İstikamet neresi?” sorusuna “Kızılelma.” şeklinde cevap veren Mehmetçik mi temsil etmektedir? Atatürk’ün hedef ve ideallerini yeni yüzyıla taşıyacak olan, emperyalist başkentlerden iktidar dilenenler mi yoksa 1919 yılında olduğu gibi Anadolu bozkırının yiğit çocuklarının omuzlarında yükselen Cumhur İttifakı mı olacaktır? Vicdan sahipleri için bu sorulara verilecek cevaplar açıktır, nettir ve berraktır. Milliyetçi Hareket Partisinin duruşunu hâlen kavrayamayanlara bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Mustafa Kemal Atatürk’ün “Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” şeklindeki vasiyetini canı pahasına tüm emperyalist dünyaya karşı yerine getirmek gayreti içerisinde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında, yaklaşık bir asır önce olduğu gibi, hiçbir nefsani beklenti içerisinde olmadan Atatürk’e verdiği tavizsiz destekle bütün emperyalist beklentileri boşa çıkaran Kâzım Karabekir’in mirasçısı olmanın bahtiyarlığı içerisinde tam bağımsız Türkiye’nin inşa sürecine katkı sağlıyoruz. “Önce ülkem ve milletim.” diyen bir siyasi liderin evlatları olarak bize yakışanı yapıyoruz. Bu ülkede bir asır sonra hâlen Baytar Nurilerin, Nemrut Mustafaların, Seyit Rızaların mirasını taşıyanlar varsa kimsenin şüphesi olmasın ki Mustafa Kemal Atatürk’ün nesilleri, Alparslan Türkeş’in çocukları son nefesine kadar “Önce ülkem ve milletim.” diyecek, Devlet Bahçeli’nin evlatları da vardır ve dimdik ayaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, Atatürk'ün mirası olan bu güzide kurumların bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.”

Editör: Haber Merkezi