Bahadır Çoban / TÜRKGÜN

MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, Kovid-19 salgını sonrasında Türkiye’de ve dünyada yaşanan ekonomik gelişmeler ile topluma yansımalarını gazetemiz TÜRKGÜN’e değerlendirdi. Gazetemizin sorularını cevaplandıran MHP Genel Başkan Yardımcısı Ayhan, önemli tespitlerde bulundu.

Kovid -19 Türkiye ekonomisini nasıl etkiledi?

Öncelikle Kovid -19 krizi Türkiye ekonomisini, 2018 finansal türbülansının olumsuz etkilerinden kurtulduğu ve ülke ekonomisinin toparlanma sürecine girdiği bir dönemde yakalamıştır.

Ülkemizde de Sayın Hazine ve Maliye Bakanımızın ifadeleri ile 260 milyar lirayı geçen ve çarpan etkisiyle 600 milyara yakın, gayri safi mili hasılanın yüzde 5’i, çarpan etkisiyle bakınca gayrisafi milli hasılanın yüzde 10-11’i oranına ulaşacağı “koruma kalkanı paketi” uygulamıştır.

OLUMSUZ YANSIMALAR ELBETTE OLACAKTIR

Haziran ve temmuz birlikte ihracatta, ticarette, konutta, turizmde, iç piyasa ve iç tüketim noktasında hareketlenme ortaya çıkmıştır.

Ocak, şubat ve mart ayının ilk yarısına, pandemi sürecinin Türkiye’yi etkisi altına alana kadar bütçe, enflasyon, kur, büyüme, cari denge tarafında olumlu gelişmeler yakalanmıştı. Nitekim yılın ilk çeyreğinde %4,5’lik büyüme oranı yakalanmıştı.

Bugün içinden geçtiğimiz noktada mali disiplin önemli bir noktadır. Ancak olağanüstü bir dönemden geçerken bütçe açığı performansı ötesinde öncelikler bulunmaktadır. Elbette böylesi bir türbülansın büyüme, enflasyon, bütçe, dış ticaret, istihdam gibi alanlarda bir takım olumsuz yansımaları olduğu vakıadır.

Kovid krizi ile mücadelede Türkiye’nin aldığı tedbirleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, dünyaya kıyasla büyümeden tutun sağlığa kadar birçok alanda pandemi kaynaklı türbülanstan en az etkilenen, pozitif ayrışan ülkelerden biri konumundadır.

Rekabetçi kur politikası ile üretim odaklı yatırımların ve iç talebin desteklendiği bir dizi ekonomik önlem hayata geçirilmiştir.

Maliyetlerin ve yüksek faiz marjlarının düşürülmesi, uzun vadeli ve öngörülebilir bir yatırım iklimi sağlanması önem taşımaktadır. Bu anlamda faizlerdeki gerileme önemli bir avantaj yaratmıştır. Hükümetin BDDK ve Merkez Bankası ile birlikte koordineli biçimde atacağı adımlar istikrarlı bir toparlanma sürecinin devamını sağlayacaktır.

Merkez Bankası politika faizinin ve piyasada kredi faizlerindeki önemli gerilemenin normalleşme sürecine ciddi katkısı olmuştur.

Türkiye krizin ilk günlerinden itibaren ekonominin ihtiyacı olan para, maliye ve sosyal politika düzenlemelerini hayata geçirmeye başlamıştır. Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi kapsamındaki tedbirlerin büyüklüğünün 200 milyar TL çarpan etkisi ile birlikte 600 milyar TL’ye ulaştığı Sayın Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanmıştır.

TEŞVİKLER, UZUN VADEDE HESAPLANMALI

Bu çerçevede işletmelere yönelik olarak, vergi ve diğer mali yükümlülüklerde esneklikler sağlanmış, turizm sektörüne özel tedbirler geliştirilmiş, üretimin sürekliliğinin sağlanması ve yerli üretimin korunmasına gayret edilmiştir. Çalışma ve sosyal hayatla ilgili özellikle istihdamın korunması noktasında tedbirler alınmıştır. Kredi koşulları ve krediye erişiminin alanında önemli iyileştirmeler, teşvikler sağlanmıştır. Kredi kanallarının özellikle kamu bankaları aracılığı ile açık tutulması ve imkanlârının iyileştirilmesi sağlanmıştır. İhracatçılara, KOBİ ve tüketicilere yönelik kredi desteği paketleri devreye sokulmuştur. Ayrıca bankacılık ve finansal piyasalarla ilgili gerek likidite koşullarının kontrolü gerekse faizlerin düşürülmesi alanında adımlar atılmıştır.

Ancak teşvik tedbirlerinin uzun vadeyi hesaplayarak değerlendirilmesi çarpan etkisinin yüksek olduğu sektörlere yönelmesi gerekiyor.

İyi tasarlanmış teşvik adımları Kovid-19 salgını kontrol altına alınınca daha fazla işe yarayacaktır. Şu anda önemli olan riski azaltıp harcama ve üretimi teşvik etmektir. Zira firmalar ekonominin talebin 6 ay ya da bir yıl zayıf kalacağı endişesine kapılırsa yatırım kararlarını erteleyebilir. Bu durum da toparlanmayı geciktirecek bir faktördür.

Pandemi sürecinde desteklerin şeffaf ve etkin bir biçimde uygulanması önemlidir.

Bu noktada hükümetin pandemi sürecinde uygulanan politikaları istihdam boyutunu da ihmal etmeksizin sürdürmesine önem vermekte ve desteklemekteyiz.

Bütün bu değerlendirmeleri yaşadığımız sürecin dünyada yüzyılda bir yaşanabilecek bir olay olduğunu bilerek yapmak zorundayız.

Makro ekonomideki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İç-dış talep koşulları, gerekse krizden çıkış için alınan tedbirler bütçe, enflasyon, ihracat, büyüme ve özellikle istihdam üzerine olumsuz yansıdı.

Ancak bildiğiniz gibi Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9.9, bir önceki çeyreğe göre yüzde 11.0 küçülmüştür. Söz konusu büyüme rakamları Kovid-19 etkilerini yansıtan büyüme rakamlarıdır.

Dünya ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’de ikinci çeyrekte görülen daralma en düşük seviyelerde kalmıştır.

Esasen hükümet, ikinci çeyrekte sert daralmayı görünce birçok ülkenin yaptığı gibi büyümeyi harcama talebindeki artışla sağlamaya çalıştı. Bazı sektörlerde vergiler indirildi; kredi faiz oranları kamu bankaları öncülüğünde aşağı çekildi. İşten çıkarma yasağı getirildi. Bazı kamu alacakları ertelendi; ücret destekleri verildi. Bu önlemlerin etkisiyle sert düşüş tersine çevrildi; ekonomi hazirandan itibaren toparlanmaya başladı. Bu canlanmayı 3 ay sonra açıklanacak üçüncü çeyrek rakamlarında göreceğiz. Nitekim, sanayi üretimi ve ekonomik güven endeksi verileri de bu beklentiyi destekliyor.

Yaşanan sürecin bir negatif enflasyon şoku yaratması tüm ekonomiler için söz konusudur. Ülkemizde de TCMB tarafından yayımlanan 2020 yılı üçüncü enflasyon raporunda bir önceki raporda %7,4 olacağı hedeflenen yıl sonu enflasyon hedefinde %1,5 puan 2021 yılında %5,4 olacağı beklenen enflasyon hedefinde % 0,8 puan yukarı yönlü güncelleme yapılmıştır.

Bu çerçevede, enflasyonun 2020 yılı sonunda yüzde 8,9 olarak gerçekleşeceği, 2021 yıl sonunda ise yüzde 6,2’ye gerileyeceği tahmin edilmektedir.

Söz konusu tahminler, salgında hareketliliği yeniden kısıtlamayı gerektirecek ikinci bir dalga olmayacağı varsayımı altında küresel ekonominin yılın ikinci yarısında toparlanmaya devam edeceği varsayımı ile elde edilmiştir.

Mayıs ve haziran aylarında enflasyonda gördüğümüz yükselişe bağlı olarak yıl sonu enflasyonuna ilişkin beklentiler yükselirken, önümüzdeki aylarda kur geçirgenliğinin de devreye girmesi halinde enflasyonun yıl sonu TCMB hedeflerinin üzerinde %12 seviyelerinde kapanması ihtimal dâhilindedir.

İhracat yılın ilk iki çeyreğinde düşük performans gösterdi ancak haziran ve temmuz’da dünyadaki toplanmaya paralel olarak artışa geçti. Cari denge negatife döndü, kamu açığımız zorunlu olarak büyüdü.

Ancak burada önemli olan, ekonomideki zorunlu olarak ortaya çıkan bu durumun ekonomide toparlanma ve sürdürülebilir bir iyileşme sağlandıktan sonra dengelerin yeniden kurulmasıdır.

Orta vadeli programda hükümet uygulayacağı politika setini monte ederek önümüzdeki dönemin işaretlerini belirgin bir şekilde ortaya koyacaktır. Burada önemli olan vatandaşların gıda ihtiyacını karşılamak ve tedarik zincirinin aksamaması açısından geleceğe yönelik tarımsal üretimin sürekliliğinin sağlanmasıdır.

Editör: Haber Merkezi