MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, Bütçe teklifinin 4'üncü maddesi üzerine MHP Grubu adına önemli açıklamalarda bulundu.

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya’nın açıklamaları şu şekilde:

“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; yüz dokuz yıl önce, en zor şartlarda dahi şehadete yürümekten bir an bile tereddüt etmeyen Sarıkamış şehitlerimizi andığımız bir günde evlatlarımızın şehadet haberini aldık. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.

Bütçe teklifinin 4'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Saygıdeğer Genel Kurul, tabii, bütçe konuşuyoruz aylardır; kaynaktan bahsediyoruz, açıklardan bahsediyoruz, açıkların finansmanından, israftan bahsediyoruz ama bazıları bazı şeyleri her nedense görmezlikten geliyor. Kırk yılı aşkın süredir terörle mücadele ediyoruz. Terör 40 binin üzerinde canımızı aldı, almaya da devam ediyor. Bu vesileyle, tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarını ve kahraman gazilerimizi saygıyla selamlıyorum.

PKK terör örgütüyle mücadele için kırk yıldır yaptığımız harcamalar ve bunların alternatif maliyetleri yanında, ekonomimize verdiği doğrudan veya dolaylı zararların parasal karşılığı akıllara durgunluk verecek seviyelere ulaştı. Rakamlar üzerinden burada detaylı bir tartışma açmak istemiyorum ancak farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan hesaplamalarda yıllık bazda yüzde yarımlık bir ekonomik büyüme engeli oluşturduğu genel kabuldür. Bunun anlamı şudur: Terör, insanımızın sadece canını değil, refahını, ekmeğini, aşını da çalıyor, gençlerimize daha fazla iş imkânı sunulmasına engel oluyor. Elbette, biz terörle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz, kökü kazınana kadar da vazgeçmeyeceğiz. Canımızı ortaya koymuşuz, malımızdan mı çekineceğiz! Terörün onca ekonomik kaynağımızı yok ettiğinden hiç bahsetmeden, sürekli toplumsal refahın düşüklüğüne vurgu yapılması, gençlerimizin işsizliğine ağıtlar yakılması samimiyetsizliktir, aymazlıktır, ayıptır. Bütçe kaynaklarımızın terör yüzünden heba olduğundan bahsetmeden "Bu bütçe, memura, işçiye, çiftçiye, esnafa bir çözüm getirmiyor." demek hiç etik değildir. 2023 yılı bütçesinden, seçime dahi girmediği hâlde, 100 milyonların, bir siyasi partiye seçim yardımı olarak ödenmesine gık çıkarmayanların "Bütçe çarçur ediliyor, yetimin hakkını yedirmeyiz." demesi, bizim için yok hükmündedir.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, bütçe teklifleri, yasamanın yürütme üzerindeki denetim hakkı ve yetkisinin kullanıldığı en kapsamlı ve bütüncül olanıdır. Bu vesileyle, birkaç hususu da gündemlerinize getirmek istiyorum, tekrar niteliğinde de olabilir. Yaşadığımız küresel salgınla birlikte, tarımla ilgili farkındalık tüm dünyada arttı, ülkemizde de arttı. Bakanlığımızın üretim, pazarlama ve desteklemeler konusundaki çalışmalarını yakından takip ediyor ve destekliyoruz. Bu kapsamda, katkı olması bakımından önemli gördüğümüz bir iki hususu da dile getirmek istiyorum.

Birincisi, su yönetimiyle alakalı. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Bakanlığımızın geçtiğimiz eylül ayında çıkardığı tarımsal üretim planlaması hakkındaki yönetmelik yıllardır söylenen tarımsal üretim planlaması sorununun çözümü açısından olumlu bir adım olmuştur. Yönetmelikten anladığımıza göre -özetle- üretim planlamasında su varlığına göre tarım yapılacağı hedefi görülüyor. Bu minvalde, suya göre tarımı havza bazında değil "millî su planı havza bazında su yönetimi" şeklinde ele almanın ve havzalar arası su transferinin bir devlet projesi hâline getirilmesinin stratejik su yönetimi açısından önemli olduğunu dikkatlere getiriyor, konuyla ilgili kapsamlı ve ciddi bir çalışmanın yapılmasını öneriyoruz.

İkinci husus, tarım envanteridir. Ülkemizde bugüne kadar 7 tarım envanteri yapıldı. Sonuncusu 2001 yılında 57'nci Hükûmet döneminde Milliyetçi Hareket Partisinin yönetimindeki Tarım Bakanlığı tarafından gerçekleştirildi. Yirmi yılı aşkın bir süre oldu. Üretim planlaması dâhil alınacak kararların ve yapılacak yatırımların daha isabetli olması bakımından acil bir genel tarım envanterinin yapılmasına ihtiyaç vardır. Bugünün teknolojisinde bunun da çok zor olmadığını düşünüyorum.

Üçüncüsü, tarımsal üretimde hayvancılığa verilen önemle alakalı. Tarımsal üretimi ülke ekonomisinin sigortası kabul edersek hayvancılık da âdeta tarımın âdeta kaskosudur, tarımsal üretimdeki dengeler bu anlamda önemlidir. Bitkisel üretimin katma değerini artırmanın tek yolu hayvancılıktan geçer. Yani ürettiğiniz bitkiyi, hayvanın boğazından geçirip ete, süte, yoğurda, peynire dönüştürmediğiniz sürece katma değer oluşturamazsınız.

Sonuncusu, bu bağlamda, Toprak Mahsulleri Ofisiyle alakalı. Toprak Mahsulleri Ofisinin öncelikle belirtmem gerekir ki geçtiğimiz dönemlerde piyasa regülasyonu konusundaki uyguladığı politikalar birçok krizin önüne geçmiştir, emeği geçenlere teşekkür ediyorum ama Toprak Mahsulleri Ofisinin de yeniden yapılandırılarak tarım ürünlerini bir müdahale kurumu hâline getirilmesinin faydalı olacağını ifade etmek istiyorum. Benim de Genel Müdürlüğüm döneminde bu konuda önemli bir çalışma yapıldı, Sayın Günaydın'ın da bu çalışmalarda çok ciddi rolü var hatta sorumluluğu var; buradan da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gündeme getirmek istediğim bir başka husus, benim de içlerinden çıktığım üniversite öğretim elemanlarının durumudur. Üniversitelerde çalışan akademisyenlerimizin maaşları ciddi düzeyde erozyona uğradı, bu konuya acil bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Unvan alan akademisyenlerin aldıkları unvanla ilgili kadrolara atanmak için yıllarca beklemekte olduklarını, bunun da akademik motivasyon açısından ciddi sorun oluşturduğunu ifade etmek istiyorum ve bu kadro işlerinin de bir an önce çözülmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, tabii, hiç şüphe yok ki Türkiye Yüzyılı eğitimle inşa edilecek. Bu konuda, yine bütçenin önemli bir kısmının Millî Eğitim Bakanlığına verilmiş olmasından dolayı çok memnun olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu noktada da ücretli öğretmenlerimizle ilgili sorunun bir an önce çözülmesi gerekiyor. Sayın Bakanın 68 bin açık olduğunu ifade etmesi, geçtiğimiz aylardaydı... Ben bu konularla ilgili de önemli tedbirler alınacağını inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, bu saatte, tabii çok daha fazla şeyler söylenebilir ancak bir bilmeceyle ben huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Adına meslek lisesi, yüksekokul programları bulunan, ulusal meslek standartlarında standartları yazılan ama mesleğe kabul edilmeyen, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tehlike sınıfları listesinde çok tehlikeli işler sınıfında yer alan ancak iş riski ve güçlüğü tazminatı alamayan, kanunun "Kamu çalışanı ayda en fazla elli saat, yılda altı yüz saat fazla mesai yapabilir." hükmüne rağmen kendilerine ayda seksen saat, yılda dokuz yüz altmış saatten fazla mesai ödenmeyen kesim hangisidir? Bu saatte sizleri yormayayım, cevabını vereyim: İtfaiyeciler.

Hepinize saygılar sunuyorum.”

Editör: Ferhat Erdemir