'Bu memleketin efendisi kimdir?’

- “Türk köylüsüdür”, dedi. Ve devam etti: - Türk köylüsü “efendi” yerine konulmadıkça, memleket ve millet yükselmez!...

Hem soruyu soran hem de sorduğu sorunun cevabını veren, kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve saygıyla…

Bardağın dolu tarafına bakmaya niyet edince insan, biraz da gönül gözü ile bakınca, güzel şeylerin de var olduğunun farkına varıyor. Bu konuda eleştirilse de, insan yaptığı işin doğruluğundan eminse, hakkında ne söylendiği, ne yazıldığı çok önem arz etmiyor.

Bugün yine böyle bir güzel şeyden bahsetmek istedim.

Bu ülkenin temel taşı…

Bu toplumun yaşaması için enerji kaynağı…

Bu memleketin kaderini çizen insan topluluğu…

Çalışan, üreten, emek veren, kırsalın gerçek kahramanları, “Milletin efendileri köylülerimiz”.

Koronavirüs salgınında gösterdikleri fedakârlıklara bir yenisini daha eklediler. Cennet vatanda çıkan yangınların söndürülmesinde köylülerimiz büyük rol üstlendi. Bölgelerinde, köylerinde çıkan yangınlara gözlerini kırpmadan koştular ve “var güçleriyle traktörleriyle, sulama tanklarıyla, ellerinde ayranlarıyla hem söndürme çalışmalarına katıldılar” hem de “İtfaiye ve Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerimize” yardım ettiler.

Salgını düşünelim, yangınları düşünelim, tek dertleri ülkesi için üretmek olan bu insanları düşünelim ve o insanlar için yani köylüye olan minnet duygularımızı bir kez daha gözden geçirelim. Gelin şimdi “Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir?” sorusunun cevabını hep birlikte verelim: “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür.”

Köylünün bu milletin efendisi olmasına giden yolun, önce ekonomik olarak güçlü olmasından geçtiğini bilen ve buna inanan insanlardanım. “Ülkemizin her mahallesinde bir milyoner köylü, çiftçi çıkaramadık ama bundan sonraki süreçte yaşanılan bu olaylardan sonra bakış açımız değişecek/ değişmeli ve gelecek on yılda her mahallede- köyde milyoner köylü ile karşılaşacağımız günlerimiz olur inşallah.”

Bu ülkede bir gerçek var ki (herkes tarafından bilinmeli), “bu ülke için en çok köylü-çiftçi çabalıyor.” “Ekiyor-biçiyor, zarar ediyor, sel oluyor, dolu vuruyor yine durmuyor, üretime devam ediyor!” Her ihtiyacı olana koşuyor, yardım ediyor. “Onlardaki samimiyet hiç kimse de yok!”

Helikopter havuzuna traktörlerle su taşıyan köylülerimiz, buzdolaplarındaki yiyeceklerini çıkartıp dolaplarını sadece su ve buz için çalıştırıp “o dağlardaki insanları aç bırakmayalım, susuz bırakmayalım, soğuk su taşıyalım diye uğraşan, dumandan etkilenen insanlara ayran veren köylülerimiz ve yerli halkımız, baş tacısınız!”

Böyle bir günde, zor durumda olan köylüyü unutmayıp; hayvanları yangında telef olan köylülerin acısını hafifletmek ve bütçelerine katkı sağlamak maksadıyla “Kıymetli büyüğüm Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla; il, ilçe teşkilatları ve belediyelerinden hayvanları telef olan ailelere 5 keçi, 5 koyun ve 2 düve yardımı” yapılması maksadıyla kampanya başlatması da ayrı bir kadirşinaslık olmuştur.

Allah sizden razı olsun.

Milletin efendisi köylülerimiz...

BİZİM SAFIMIZ BELLİ

Yurdun dört bir yanında çıkan orman yangınlarıyla mücadele sürerken, yangın bölgelerinde “yardım edilmiyor” algısı oluşturmaya çalışanlar... Yangınlara havadan ve karadan müdahale edilmesine rağmen “Yanıyoruz, kimse yardım etmiyor” diyerek çemkirenler… Oysaki aynı zamanda, “çok sayıda itfaiye aracı, TOMA ve yangınla mücadele ekibi görülüyor. Havadan müdahale için bölgede bulunan helikopter sesleri de duyuluyor.” Bunlar, kamera açısı dışında bırakılıyor. Diğer taraftan gönüllüler, köylüler ve yerli halk bidonlarla yangın söndürmeye çalışıyor. Bunları görünce insanın aklına “ateşi söndürmek için su taşıyan karıncanın hikâyesi geliyor.” Bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hz. İbrahim’i içine atmak için Nemrut, o güne kadar görülmemiş büyüklükte bir ateş yaktırmış. Olacakları izleyen insanlar bir karıncanın ağzında su damlası ile ateşe doğru gittiğini görünce karıncaya “ne yapmaya çalışıyorsun” diye sormuşlar.

Karınca “ateşi söndürmeye gidiyorum” demiş. İnsanlar “ağzındaki bir damla su ile bu koca ateşi nasıl söndüreceksin” diye gülmüşler.

Karınca cevap vermiş “evet, belki söndürmez ama maksat safımız belli olsun.”

Bidon ile yangın sönmez. Ama “saf belli olur.”

Var olasınız koca yürekliler…

Avrupa Birliği, Batılı ülkelerin kafalarında hâlâ bir “Türk baharı özlemi var.” Hatırlatmak isterim ki biz “ne Orta Doğu ne de Balkanlar’ız.” “Biz Türk milletiyiz.” En umutsuz olduğumuz dönemlerde bile mucizeler yaratmış insanlarız. Bize göre “Türk baharı Nevruz’dur.” “Baharın uyanış müjdesi, barış ve kardeşliğin dirilişidir. Türk-İslam âlemini kuşatan binlerce yıllık kutlu bir geleneğin, birlik ve kardeşlik meşalesinin simgesidir.”

Son söz: “Türk baharı Nevruz’dur, Nevruz Türk›tür, Turan’dır, heyecandır.” Bunun için de “Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk.