Suriye sorunu gelip, İdlib’e düğümlenmiş vaziyettedir. Daha önce yaptıklarımızla, Türk’ün iradesi olmadan, kararı ve sözü duyulmadan hiç kimsenin hayale kapılmaması gerektiğini gösterdik. Böyle bir süreçte beklenir ki, bütün siyasi partiler milli ve kararlı bir tavır ortaya koysunlar. Sayın Devlet Bahçeli'nin, son grup toplantısında yaptığı sağduyu çağrısı mutlaka karşılık bulmalıdır.

        Türkiye’nin aktif ve çok yönlü dış politika anlayışı doğal olarak çok kimseyi rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık beraberinde sorunlar da doğuruyor ki, aslında anlaşılır bir durumla karşı karşıyayız. Susup otursanız, kimseden bir şey istemeyip sadece akıntıya kürek çekseniz, haliyle bir sorun da çıkmaz. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya, tarihin akışı, dünyadaki gelişmeler istesek de istemesek de bizi yakından ilgilendiriyor. Biz bu akışa yön vermezsek, bu akış bizi önüne katıp sürükleyecektir.

GELECEĞİMİZE YÖN VERİYORUZ

         Yanı başımızda bu kadar şey olurken, gözlerimizi kapatıp görmezden mi gelelim? Doğrudan varlığımızı hedef alan terörü nereye koyacağız? Suriye’den gelen tehditlere ne diyeceğiz? 4-5 milyon arasında Suriyeli geldi, bir o kadarı da kapıda bekliyor ve bizim sahada olmamız gerekiyor. Kimin ne dediğine, ne yaptığına bakmadan, kendi milli varlığımızın ve güvenliğimizin gereğini yapmak hakkımızdır ve bundan hiçbir şartta geri duramayız. Kaldı ki, bütün bu gelişmelerin dışında değiliz ve hedefteyiz. Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi silip, Türk milletini yüz yıllık bir tarihe sıkıştırmaya kalkışıyorlar. Tarihin coğrafyaya dar geldiği bir süreci yaşadığımızı, akıl ve izan sahibi herkes görüyor. Bize verilene razı olmuyor, kendi geleceğimize yön veriyoruz. Türk milleti zincirleri kırıp yükseliyor. Bizi mahkûm etmek isteyenlere hadlerini bildiriyor, önümüze koydukları bariyerleri söküp atıyoruz.  Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan da biziz, buralardan gelen tehdidi yok etmek için çözüm üreten de bu milletin evlatlarıdır.

TÜRK’ÜN İRADESİ

          Suriye sorunu gelip, İdlib’e düğümlenmiş vaziyettedir. Daha önce yaptıklarımızla herkese şunu gösterdik: Türk’ün iradesi olmadan, kararı ve sözü duyulmadan hiç kimse hayale kapılmamalıdır. Aksi halde sonları acıklı olacaktır. Yine bizzat yaşayarak görülmüştür ki, bu coğrafyada Türk’ün iradesi olmazsa, terörün, ihanetin, sömürgecilerin, işgalcilerin iradesi geçerli hale geliyor. Bunun sonucu da kandan, gözyaşından, beladan, terörden ve belirsizlikten başka bir şey olmuyor. Türk'ün iradesinin hâkim olması, sadece Türkiye’nin güvencesi ve huzuru ile sınırlı değildir. Bölgedeki bütün ülkelerin, bütün milletlerin varlığının, güvenliğinin ve geleceğinin teminatıdır. Türk'ün varlığı ve Türkiye’nin bekası, bölgenin beladan kurtulmasının tek çaresidir.

GÖLGE ETMEYİN YETER

         Kim ne derse desin, biz bildiğimden şaşmayacağız. Fırat’ın doğusu, batısı demeden, varlığımızı hedef alan hainleri temizledik ve gerekirse buna kaldığı yerden devam edeceğimizi de dünyaya hem söyledik, hem gösterdik. Terör neredeyse, ihanet kimden geliyorsa, bizim için kim tehdit oluşturuyorsa, oraya müdahale ederiz. Bunu yapacak gücümüz de, imkânımız da, donanımımız da, irademiz de var. DEAŞ ve PKK ile Esad’ın İdlib’de yaptıklarının hiçbir farkı yoktur. Dolayısı ile diğerleri gibi, bu katili durdurmakta da kararlıyız. İsteriz ve bekleriz ki terörden şikayet eden, vahşeti ve kanı bir insanlık sorunu olarak gören herkes yanımızda olsun. Lafa gelince bunu söylüyorlar, ama iş icraata gelince ortadan kaybolmakla kalmıyor, bir de akıl verip, nasihat çekiyorlar. Bu durumda bize de “gölge etmeyin başka ihsan istemez” demek kalıyor ki, gerçekten de şu anda beklediğimiz, ayağımızın altından çekilmeleridir.  

ESAD BEDEL ÖDEYECEK

         Geldiğimiz nokta zordur, ama onurludur. Etkin ve kararlı tavrımız dosta güven verirken, düşmana da korku salmaktadır. Bölgedeki mazlum milletler şimdi çok daha yüksek bir beklentiye girmişlerdir. Türkiye kendileri için bir defa daha ümit olmuştur. Bu ümit boşa çıkarılmayacaktır. İdlib’de, artık gereğini yapmak durumundayız ki, bunun için harekete geçilmiştir. Hükümetin kararlılığı son derece yerindedir ve takdire şayandır.  Esad denilen katil, Rusya’ya güvenerek azgınlaşmasının bedelini mutlaka ödeyecektir.

BAŞKA TÜRKİYE YOK

         Böyle bir süreçte beklenir ki, bütün siyasi partiler milli ve kararlı bir tavır ortaya koysunlar. Sayın Devlet Bahçeli, son grup toplantısında bir sağduyu çağrısı yapmıştır. Pentagon ve CIA’in sponsor olduğu bir düşünce kuruluşunun yayımladığı sipariş rapor üzerinden sürdürülen darbe tartışmalarının bir kenara bırakılmasını istemiş, “Birbirimize çatık kaşla bakmak yerine, çevik bir iradeyle sahip çıkalım” demiş ve eklemiştir:  Çözemediğimiz sorunları derin dondurucuya koyalım, Türkiye’nin gelecek haklarında, istiklal haysiyetinde milli birlik ve beraberlik şuuruyla, samimi bir üslupla buluşalım. Başka bir Türkiye yoktur. Sığınacak ve gidecek başka bir yurt yoktur. Bir olalım, beraber olalım, uzlaşmanın ve kucaklaşmanın hasletleriyle dolup taşalım. Milliyetçi Hareket Partisi herkesi ortak akılda buluşmaya, Türk milleti ortak paydasında kucaklaşmaya davet etmektedir. Elimizi uzatıyoruz, anlaşmaya, konuşmaya, Türkiye için birlikte çalışmaya, birlikte ter dökmeye, birlikte gülüp birlikte ağlamaya varız ve kararlıyız diyoruz.

         Dileğimiz ve beklentimiz, bu çağrının karşılık bulması ve ihtiyacımız olan milli birliğin tam olarak sağlanmasıdır. Bunu başarabilirsek, işimiz çok daha kolaylaşacaktır.