Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terörle mücadelesini gerçekleştiriyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası çok düzenli ve sistemli bir hale gelen terörle mücadele kararlılığı Irak, Suriye ve Türkiye üzerinde sürmektedir. Eskiden sınırımızda karakollarımız basılır, çok şehit ve gazi verirdik. Ama şimdi Suriye ve Irak üzerinde terör örgütünün elebaşları imha edilmektedir. İHA ve SİHA’ların Irak ve Suriye üzerinde PKK/YPG’nin büyükbaşlarını imha etmesi her gün haber sayfalarının adeta ana konusu olmuş durumdadır. Fakat Türkiye’deki muhalefet, terörle mücadele sürecindeki bu başarıları asla görmek/göstermek istememektedir.

TSK/MİT iş birliğiyle terör örgütlerinin sözde üst düzey konumdaki kaç tane mensubu öldürüldü ama muhalefetten ne bir genel başkan ne bir yönetici ne bir milletvekili ne de bir gazeteci görmedim bu haberleri paylaşıp, tebrik eden ve mücadelenizde arkanızdayım mesajı veren… Türkiye’deki CHP başta olmak üzere muhalefetin terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile tüm seçimlerde ittifak yapması ve Suriye’de de terör örgütü YPG’den yana saf tutmaları zaten bunu yapmalarını imkânsız kılmaktadır. Muhalefet ister destek versin ister vermesin, Türkiye’deki şuurlu her vatandaş kimin terörle mücadele ettiğini, kimin terör örgütlerine destek verdiğini görmektedir.

İsrail vaat edilmiş topraklar hedefi gibi vahşetler gerçekleştirirken ve ABD, İsrail’in bu hedefinde yolunu açmak için taşeron terör örgütü YPG’ye her türlü desteğini verirken, Türkiye’nin milli savunma olarak güçlenmesi ve terörle mücadeleyi asla bırakmaması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve başta TSK, MİT, İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü kadroları bu konuda kararlı bir duruş sergilemektedir. Hepsinden ayrı ayrı Allah razı olsun.

Bölgemizdeki gelişmelerin hepsi gösteriyor ki Türkiye, hem İsrail’in vaat edilmiş topraklar hedefinde hem de ABD’nin beslediği terör örgütlerinin hedefindedir. O yüzden yarınlarda Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne bir halel gelmemesi için bu kararlı duruşu her vatandaşın desteklemesi gerekmektedir.

Geçmişte çok eleştirdiğimiz AK Parti kurucularından ve Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanlarından Cüneyt Zapsu’nun bile geçmişte mesai yaptığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklı çıktığını "O sıralar anlaşamadığım bir tane önemli husus vardı. 2000’li yılların başları işte. Ben diyordum ki parayı savunma sanayiye değil, şuralara yatıralım. Haklı çıktı. Hem de öyle haklı çıktı ki. Bunu da açıkça söyleyeyim. Ben bu kadar böyle anti-militarist, globalist bir adamım, haklı çıktı. Çünkü bizim şu anda savunma sanayimiz bu durumda. O zamanlar yatırımlar başladı. Rahmetli babam söylerdi; ya baba komplo teorileri bunlar, diye düşünüyordum. Babam özür dilerim. Öyle değil paramparça ederlerdi. Lübnan, Suriye, Irak, Libya bir de Türkiye derdi, olur biterdi" cümleleriyle ifade etmesi çok önemlidir.

Kendi tarifiyle anti-militarist, globalist olan Cüneyt Zapsu bile bunu diyorsa bölgemizdeki ve dünyamızdaki gelişmeleri iyi takip etmeli ve oynanan oyunları iyi görmeliyiz. Milli savunma sanayisinde güçlendikçe terör örgütlerine vurduğumuz darbeler artıyor, soydaşlarımıza uzanan ellerimiz güçleniyor. Zayıf olsaydık, Irak ve Suriye’nin bugün ki konumu yüzünden üzerimize terör saldırısı daha fazla ve farklı olurdu.

Geçen gün eşimle birlikte "Nefes-Yer Eksi İki" isimli Güneydoğu Bölgesinde terörle mücadele döneminden bir kesiti anlatan filme gittik. Yıl 1993’te iki bin metre yükseklikte bir karakolda verilen mücadeleyi anlatan bu filmi izlerken, geçmişte yaşananlar ile günümüzde yaşananlar gözümün önüne geldi. Derme-çatma karakolların baskınlarında gerçekten acziyetler yaşıyor, büyük kayıplar veriyorduk. Aslında bu izlediğimiz filmde de bu acziyet yansıtılmıştı. Teröristlerin saldırısı esnasında sürekli korunmaya çalışan, kayıp vermemeye çalışan, tornavidayla bozulan silahı tamir etmeye çalışan bir durumu aktarıyorlardı. Fakat bugün Kandil’deki büyük teröristbaşları, İHA-SİHA korkusundan kafasını dışarıya uzatamaz hale gelmiştir.

Randevu alıp Kandil’e giden Amerikalı gazeteci Simone Foltyn ne demişti: Türk İHA'larının sürekli gözetleme yapmasından dolayı randevu alarak geldiğimiz hâlde PKK liderliğini mağarada saklanmaya zorladı.

Eskiden dışa bağımlı olan savunma sanayimiz şimdi milli ve yerli üretim yapmaktadır. Terörle mücadelemizi de kendi ürettiğimiz silahlarla gerçekleştirmekteyiz.

Rus ordusundan emekli Albay Alexei Yahontov, Türkiye’nin başarı yolundaki teşvik edici durumu “Türkiye’nin avantajı, 2000’lerin başında İsrail’den aldıkları Heronlarla başladı. İsrail Türklerin kendi başına dron yapabilir hale gelmesini önlemek için önemli parçalarının tedarikinde sorunlar çıkardı, zamanında vermedi. Türkler de bu dronları defalarca tekrar tekrar onarmak, eksik önemli parçaları kendileri yapmak zorunda kaldılar.” cümleleriyle anlatıyordu. İsrail’e güven olup, terörle mücadele yapılır mı? Şimdi “Özgür Kürdistan” naralarını Netanyahu denen alçak aile yapıyor baksanıza…

Türkiye milli savunma sanayinde gücüne güç katma yolundaki kararlılığını sürdürmelidir. ABD, İsrail ve Batılı ülkelerin mazlumlar üzerindeki vahşi tutumu ve Türkiye’yi de hedefe alan planları hepimizi bu konuda sorumlu kılmalıdır.

Güçlünün zayıfı ezdiği dünyada, biz de güçlenerek hem vatanımız üzerinde oynanan oyunları bozmalıyız hem de mazlumlara destek verebilecek el olmalıyız.