Her ne kadar ülkemiz seçim atmosferine girmiş ve iç siyaset gündemde ilk sıraya çıkmış olsa da Türkiye’nin dış dünyayla ilişkileri aynı hızla devam ediyor. Geçen hafta sonu Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nun Mısır’da gerçekleştirdiği temaslar bu gelişmelerden sadece biri. Türkiye ile yakın bağları olan Mısır’la yeni bir döneme giriliyor olduğuna dair güçlü emareler var. Dışişleri Bakanının “samimi bir görüşme” diye nitelendirdiği görüşmelerle gelinen nokta, bölgedeki siyasi dengeleri etkileyecek kapsamlı bir uzlaşıya varıldığına işaret ediyor.

Mısır’ın bölgede önemli bir ülke olduğu inkâr edilemez. Akdeniz üzerinden komşumuz olan Mısır, Osmanlı tarihi ve medeniyeti açısından da önemli bir yere sahip. Bulunduğu coğrafi konum ve Süveyş Kanalı sebebiyle jeostratejik açıdan da kritik değer taşıyan ülkenin 100 milyonu geçen nüfusu, 400 milyar doları aşan yurt içi milli hasılası ve hidrokarbon kaynakları ile ciddi bir potansiyel taşıdığı söylenebilir.

Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri, adına hiç de hak etmediği halde “Arap Baharı” denilen süreç sonrasında yaşanan bazı gelişmeler sebebiyle bozulmuştu. Hüsnü Mübarek’in ardından demokratik seçimlerin düzenlendiği ülkede, sandıktan Müslüman Kardeşler birinci olarak çıkmış, Muhammed Mursi ülkenin yeni lideri seçilmişti. Bu tarihî gelişme Türkiye tarafından da desteklenmiş, Mısır’da demokratikleşme ve sosyal gelişmenin mümkün olacağı beklentisi hâkim olmuştu. Ancak, Mursi’nin bir askerî darbe sonucu görevinden uzaklaştırılması, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmişti.

Mısır’ın Türkiye ile ilişkilerindeki bozulma, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi devre dışında bırakarak bölgenin enerji kaynaklarını sömürme derdinde olan Yunanistan ve GKRY tarafından büyük bir fırsat olarak görüldü. Rum/Yunan ittifakı, bölgeden çıkarılacak doğal gazı Türkiye’nin sınırlarından geçmeden ve kendi toprakları üzerinden Batı’ya nakletme hayaline düştü. Mısır, bu çerçevede Yunanistan için stratejik bir ortak olarak değerlendirildi. Türkiye’ye özellikle Libya’daki duruşumuz sebebiyle husumet besleyen BAE ile İsrail de bu ülkelere destek çıkınca, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve KKTC’nin tecrit altına alınması ve egemenlik haklarının gasp edilmesi için, Yunanistan’ın da özel gayretleriyle bu ülkeler arasındaki işbirliği güçlendirilmeye çalışıldı.

Türkiye’nin yerinde bir hamleyle Libya’yla imza ettiği deniz yetki anlaşmaları ve Libya’da Hafter’in başlattığı isyanda başarıya ulaşamaması, Mısır ve BAE’nin Türkiye’ye yönelik bakışını değiştirmeye zorladı. Yunanistan husumete ve oyunbozanlığa devam etse de, Mısır ve BAE bölgede Türkiye’nin ihmal edilemez bir güç olduğunu gördü ve politikasını daha ılımlı hale getirmeye başladı. Türkiye’nin bu iki ülke ve İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye yönelik attığı adımlar karşılık bulunca, bölgedeki denklem bozuldu. İsrail’e büyükelçi atamasının yapılması, BAE ile ilişkilerde yakalanan olumlu ivme ve son olarak Mısır’la ilişkileri “en üst düzeye çıkarma” hususundaki mutabakat, bölgede Türkiye’nin Yunanistan karşısındaki stratejik üstünlüğünü pekiştiren bir hamle oldu.

Türkiye’nin Mısır’la anlaşmasından en çok Yunanistan’ın rahatsız olacağı muhakkak. Mısır’a ziyaret gerçekleştiren Yunanlı yetkililerin muhatap kaldığı muamele ile Sayın Çavuşoğlu’na gösterilen ihtimam arasındaki fark bile, Yunanistan’ı endişelendirmeye yeterli. Mısır’la ilişkilerin başlamasının ardından panikleyip Mısır’a koşan Miçotakis, en kısa zamanda yine Kahire’de soluğu alırsa şaşırmamak gerek.

Türkiye, Mısır’la ilişkileri geliştirmek suretiyle önemli bir adım atmış oluyor. Bu adım, Doğu Akdeniz’de küçük bir alana sıkıştırılmak istenen Türkiye’nin dizginlenmeyi kabul etmeyeceğini ve denklemden dışlanamayacağını gösteriyor. Mısır’la siyasi ve ekonomik ilişkilerin derinleştirilmesi, bölgesel gelişmeler açısından Türkiye’ye stratejik üstünlük verecek önemli bir gelişme. Üstelik, iki ülke arasında artan iş birliğinin her iki ülkenin de lehine sonuçlar verecek olması, karşılıklı ilişkilerin daha sağlam bir temelde ve uzun soluklu yürütülmesini de mümkün kılacak.

İki ülkenin dışişleri bakanlarının basına yansıyan açıklamalarından, yıllar sonra yakalanan olumlu havanın devam ettirilmesi için iki tarafın da kararlılık sergileyeceği anlaşılıyor. Bu durum kuşkusuz hem Mısır hem de Türkiye’nin jeopolitik önemini perçinleyecek ve bölgeye yönelik Yunanistan menşeili planları akamete uğratacaktır. Sonuç olarak, yine Yunanistan’a hüsran, yine esmer günler…