Mısır geçtiğimiz günlerde Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarını araştırmak için bir ihale gerçekleştirdi ve ihale için belirlenen alanda Türkiye’nin kıta sahanlığı dikkate alındı. Mısır bir nevi Türkiye’nin 2019’da Birleşmiş Milletler’e bildirdiği kıta sahanlığının güney sınırını tanıyan bir adım atmış oldu. Bu gelişme doğal olarak akıllara Doğu Akdeniz’deki dengeler nasıl etkilenir sorusunu getirdi.

Çünkü Mısır bu hamlesine kadar geçen süreçte Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi denklem dışına iten projelerin tarafıydı. Hatta bu uğurda Yunanistan ile anlaşmaya vararak Doğu Akdeniz’de kendi hakkı olan binlerce kilometre alanın kaybını bile göze almıştı. Peki, şimdi ne oldu da Mısır böyle bir hamle yaptı?

Büyük ihtimalle Kahire yönetimi artık gözünü açtı. Uluslararası hukuku hiçe sayan Yunan şımarıklıkları ve Rum soytarılıklarının Doğu Akdeniz’e çözümden çok istikrarsızlık getireceğini gördü. Kim bilir belki de, yanı başlarındaki Libya’da oynanan tüm küresel oyunların Türkiye’nin desteğiyle bozulmuş olmasından etkilenmişlerdir. Libya’dan yola çıkarsak belki de kendilerine güçlü bir Türkiye’nin müttefikliği mi yoksa karizması çizik bir Yunanistan’ın ortaklığı mı sorusunu sorup, bu sorunun cevabını da bu hamleyle vermiş olabilirler.

Bu duruma nerden bakarsanız bakın, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuk zemininde belirlediği ve her türlü engele rağmen yıllardır ısrarla uygulamaktan vazgeçmediği politikanın ülkemizi bölgenin belirleyicisi durumuna getirdiğini görmek mümkün.

Yaşanılanlar Doğu Akdeniz’de kartların yeniden karıldığı ve herkesin tutumunda değişiklikler yaşanmasının muhtemel hâle geldiği bir dönemin içerisine girildiğini gösteriyor. Bu durum da Türkiye için uzun zamandır savunduğu Doğu Akdeniz’e kıyıdaş tüm ülkelerin hakkını gözeten tezine destek bulma fırsatını doğuruyor.

Türkiye, Doğu Akdeniz’de yıllardır meşru haklarının mücadelesini kararlılıkla sürdürmüş ve artık bu mücadele meyvesini Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak kabul görmesi sonucuyla vermektedir. Yani bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası bizi yalnızlaştırmıyor, bilakis tezlerimizin kabulüne doğru bir yola evriliyor.

Bu sonuçların küresel piyonlar Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafından hayal kırıklığıyla karşılanması doğaldır. Onlar bizim Mısır ile bölgede çözüme katkı sağlayacak adımları atmamızın önünde cansiparane duracaklardır.

Bu noktada Mısır’ın ve diğer kıyıdaş ülkelerin doğruyu bulmak için üzerinde çok düşünmesi gereken bir durumun olmadığını düşünenlerdenim.

Örneğin Yunan ve Rum saçmalıklarına harcayacakları enerjilerini bulunabilecek kaynakları Avrupa’ya en kısa ve en güvenli yol olan Türkiye üzerinden gönderme avantajına nasıl sahip olabilirim sorusunun cevabına harcamaları, Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin doğruyu bulmasına yetecektir.

Aklıselim herkes Türkiye’nin Mısır’la deniz yetki alanları anlaşması yapıp, Doğu Akdeniz sorununda çözüm adına önemli bir adımın atılmasını ister. Zira bölgenin kaderinin yalnızca bölge ülkelerinin tasarrufuyla çizilebileceği, yıllardır bölgeye dışarıdan müdahalelerin getiremediği çözümlerden bilinmektedir.

Türkiye ile Mısır arasında Doğu Akdeniz’de çözümü aralayacak bir anlaşma gerçekleşir mi sorusunun cevabını belki uzun, belki yakın zamanda alırız bilinmez. Çünkü Türkiye’nin çıkarına olan bu adımı başka adımlar izlemesin diye çalışmalar çoktan başlatıldı ve Yunan heyetin önümüzdeki günlerde Mısır’ı ziyaret edeceği duyuruldu.

Dışta başlatılan bu çalışmaların elbette içimizde de karşılığı olacaktır. Türk dış politikasını yorumlarken öngörüsüzlük timsali olmuş isimlerden “Ne işimiz var Libya’da?” benzeri akla ziyan sorulara bir yenisinin yakın bir zamanda “Mısır’la ne işimiz var?” sorusuyla ekleneceğinden adım gibi eminim.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklı mücadelesini geçmişte saçma sapan sorular ile sulandırma çabasında olanlardan başka ne beklenebilir ki…