Esad denilen katil, eğer bir azgınlık gösterebilmişse, bunun sebebi arkasında Rusya’nın olmasıdır. Rusya’nın Esad’ın arkasına saklanıp, alçak bir saldırı düzenlediğini ve açıkça düşmanlık ettiğini söylemek, çok daha doğru olacaktır. Bizim güçlü olmak, kararlı durmak, milli menfaatlerimizi her şeyin üstünde tutmak ve gerektiği zaman da sahaya inmek dışında bir seçeneğimiz yok.

         İdlib’de yaşadığımız alçak saldırının, verdiğimiz 6 şehidin hesabını mutlaka soracağız ve sorduk. Misliyle karşılık verdik ve arkası gelecek. Ancak, burada asıl kızacağımız, asıl hesap soracağımız ve bundan sonrası için çok daha dikkatli hareket edeceğimiz unsur, hiç kuşkusuz Rusya’dır. Esad denilen katil, eğer bir azgınlık gösterebilmişse, bunun sebebi arkasında Rusya’nın olmasıdır. Hatta daha da ileri giderek, Rusya’nın Esad’ın arkasına saklanıp, alçak bir saldırı düzenlediğini ve açıkça düşmanlık ettiğini söylemek, çok daha doğru olacaktır.    

RUSYA’NIN KANLI EMELLERİ

         Bir defa daha ve altını çizerek belirtelim, "Rusya ile bütün ilişkilerimizi keselim, hatta savaş açalım" demiyoruz. Ancak, Rusya’nın bölgesel ve tarihsel hedeflerinden hiçbir zaman vazgeçmediğini ve şu anda da bu kanlı emellere odaklandığını hiçbir zaman unutmayalım. Rus zulmünü iliklerine kadar hissetmiş bir bölgenin insanıyım. Rusya’nın kim olduğunu, sicilini, emellerini çok iyi biliyorum. Daha dün, “Rusya ne yazık ki, verdiği sözlerin, imzaladığı anlaşmaların hiçbirine uymuyor. Söz konusu kendi menfaatleri, hatta kendi emperyalist hedefleri olunca, ne dostluk kalıyor, ne anlaşma tanınıyor, ne de verilen sözler akla geliyor. Rusya denilince bir değil, birkaç defa düşünmek gerekiyor” diye yazdım. Rusya’nın kalleşliklerinin sadece Suriye’de yaşananlarla da sınırlı olmadığını, Libya’da da açık bir düşmanlık içinde olduğunu hatırlattım.  

TEK ÖLÇÜ, MENFAAT

         Uluslararası ilişkilerin tek ve değişmez kuralı, karşılıklı menfaattir. Dostluğun da, düşmanlığın da nerede başlayıp nerede bittiğini bu menfaatlerin seyri belirler. Söz konusu olan Rusya ve ABD başta olmak üzere emperyalist ülkeler olunca, bu kural neredeyse tek taraflı işler. Masalar kurulur, süslü ve iddialı laflar edilir, anlaşmalar imzalanır, ama hepsi göstermeliktir. Verilen sözler, yapılan anlaşmalar bu kan emici canavarların işini kolaylaştırıyor, emellerine hizmet ediyorsa önemli ve değerlidir. Aksi halde hiçbir hükmü yoktur ve kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur. ABD ile bu durumu çok yaşadık, defalarca test ettik ve gördük. NATO üyesi olduğumuz ve uzun zaman mesafeli durduğumuz için aynı şeyin Rusya için de geçerli olduğunu ya unuttuk ya da onların farklı olduğunu zannettik. Sonuç ortadır ve ne yazık ki, bizim için tam bir hayal kırıklığıdır.

GÜÇLÜ OLMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK

         Neresinden bakarsak bakalım, aynı şeyi görüyor, aynı şeyi söylüyoruz. Bizim güçlü olmak, kararlı durmak, milli menfaatlerimizi her şeyin önünde ve üstünde tutmak ve gerektiği zaman da sahaya inmek dışında bir seçeneğimiz yok. Kendimize güvenip, kendi gücümüze inanacak ve ona göre hareket tarzı belirleyeceğiz. Biz güçlü olursak masada aldıklarımızın, yaptığımız anlaşmaların bir hükmü olur. Bunun yolu da milli birliğimizi sağlamaktan, milli kimliğimize sarılmaktan, Türkçe düşünüp, dünyaya Ankara vizyonu ile bakmaktan geçiyor. CHP ve yancılarının bir türlü anlamadıkları veya anlamazdan geldikleri yer burasıdır ki, bu çok büyük bir sapma, çok acı bir savrulmadır.

MOSKOVA YÖNETİMİ İKİYÜZLÜ

         Sayın Devlet Bahçeli’nin İdlib’deki kahpelikle ilgili yaptığı değerlendirme, her zaman olduğu gibi hem bir milli duruş örneği, hem de bundan sonrası için yol haritasıdır. Yapılan açıklamanın bazı bölümlerini paylaşarak bitirelim:  Rusya ve Suriye/İran; Astana zirve kararlarına, Soçi mutabakat süreçlerine riayet etmemiş, saygı duymamış, gerekli olan sağduyu ve samimiyeti göstermemişlerdir. Rusya bir yanda masalarda uzlaşma pozları verirken, diğer yanda Suriye rejimini kışkırtmış, askeri operasyonlara teşvik etmiştir. Suriye’de istikrarın temin edilmesinden ziyade, bölgesel ve tarihsel emellerine odaklanan Moskova yönetimi güvensiz ve ikiyüzlüdür. Üstelik askerlerimizin yer alacakları alanların koordinatları muhatap ülkelerle paylaşılmasına rağmen bu saldırının yapılması sadece alçaklık ve ahlaksızlık değil, aynı zamanda düşmanlıktır. Katiller, döktükleri kanın bedelini şu ya da bu şekilde ödemelidir.

ESAD PİŞMAN EDİLMELİ

           Esad rejimi yıkılmadan, bu zorba cezasını bulmadan Suriye’ye huzur ve güvenlik kesinlikle gelmeyecektir. Diğer yandan siyasi ve diplomatik girişimlerimizin yanı sıra askeri caydırıcılığımız da sonuna kadar kullanılarak İdlib ve çevresi, Türkiye düşmanlarına zindan edilmelidir. Türkiye milli güç unsurlarını derhal ve devasa bir şuurla harekete geçirmeli, ateş nerede yanıyorsa orayı söndürmeli, fitne ve musibet nereyi kavramışsa orayı kesip atmalıdır.  Sayın Cumhurbaşkanımızın Ukrayna ziyareti öncesi bu saldırının vuku bulması bir başka şaibeli ve soru işareti taşıyan kuşkulu durumdur. Rusya’nın Ukrayna ile sancılı ve sorunlu ilişkileri bilinmektedir. Ukrayna ziyaretine İdlib’den karşılık veriliyorsa Türkiye-Rusya ilişkilerinin mana ve muhtevası zehirlenmekle kalmayacak, iki ülke arasındaki diyaloglar bu gidişle soğumaya terk edilecektir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin konuşlu bulunduğu gözlem noktalarının ve etrafının güvenliği mutlaka temin edilmeli; Esad, kanlı saldırısından dolayı pişman edilmelidir.