Dernek kurar gibi parti kuruyorlar…

Koltuk, makam, etiket, medyatik olma, bulunduğu yerde direnememe gibi zafiyet içindekiler için ilaç gibidir…

Otuz Türk vatandaşını bir araya getir, Ankara’da bir bina kirala, bir tabela yaptır, iş tamamdır…

Mesele, siyasî partileri küçümsemek değil, son zamanlardaki gelişmeleri analiz edebilmektir, bunu belirtelim…

            *

Galiba Y-CHP’de Dersimli Kemal’in despotizminden bıkan, ihraç edilen, partide kalıp mücadele azmini yitiren ve “kötü gidişat”ın vebalini çekmek istemeyen kişiler, yeni partinin kuruluşu içindeler…

Son zamanlarda mantar gibi türeyen yeni partilerin çoğu bir “proje”nin ürünüydü…

Mesela “15 Temmuz’da başbakan olma” sevdalı bir kadının, Bahçeli’nin kendisine verdiği imkânları muta nikâhıyla değerlendirip Ülkücü Hareket’in omuzlarına basarak egosunu ve kendisine verilen misyonla kendisini tatmin etme görevini iyi tahlil etmek lazım…

En sonunda gölgesi boyunu aşmış cücelerin yaşadığı erozyonu iyi analiz etmek lazım…

Söz gelimi AKP’de Tayyip Bey’in siyasete taşıdığı Serok Ahmet gibi şişirme şöhretlerin “görevden alınırken gösteremediği direnişi” ve “parti içinde gösteremediği demokratik mücadeleyi” tantanayla istifayla medyatik olup birilerinin koltuğunda parti kurması bunun en güzel örneği…

Savrulan yaprak logolu ve “Gelecek” imalı partinin Genel Başkanı olup “hariçten gazel okumak” sanırım şimdi Serok Ahmet’in egosunu tatmin etmektedir!

Keza yıllarca susmuş, AKP’nin en verimli çağlarında dış politika, ekonomi ve AB konusunda kem küm etmiş Samanpazarı Şövalyesi’nin Gül’ün kuklası olarak ahkâm kesmesine vesile olacak “Deva” algılı ve hiçbir yaraya merhem olmayan reçetelerine imza atma mükellefiyeti Bebecan’ı mutlu etmektedir.

Musul Konsolosu iken baskında herşeyi eline yüzüne bulaştırınca koşa koşa Dersimli’den aday olan ve sonra Y-CHP’den ihraç edilen Öztürk Yılmaz’ın “Yenilik” etiketli partisi de tabelasını astı ve Öztürk, o etiketle ekranlarda bol bol ahkâm keserek her konuda konuşuyor!

Malûm medya bunlar parti kurma çalışmasında iken o kadar şişirdi ve durumdan vazife çıkardı ki işbaşına geliverseler, memleket cennete dönecek sanırsınız!

            *

“Lider sultası”nda gerçekleşen Y-CHP kurultayından sonra cadı kazanı kaynamaya başladı…

Olacağı buydu ve raydan çıkmış Y-CHP, öz evlatlarını bir bir yemeye devam ediyor…

Rotayı bu kadar gayri millî hedeflere çevirmiş bir partinin parçalanma noktasına gelmesinde yadırganacak bir şey yok!

“Gel bakalım Muharrem” senaryosuyla başlayan olaylar zinciri, Muharrem İnce’yi parti kurma noktasına getirdi anlaşılan…

Galiba yakında bir “Güven Partisi” vakası yaşayacağız!

Bu tür eni yapılanmalar “korkaklık ve cesaretsizliğin ürünü”dür…

Siyaset, zamanın şartları içinde bir vakıadır, geçmişe, olana bitene göre elde edilen şahsî başarı ve etraftaki “kaypak destekçiler”e bakıp yuvadan kaçarak yeni bir yapılanmaya gitmek en azından ona CHP’li olarak oy vermiş seçmene hakarettir!

Anlamakta zorlandığımız, onca kumpasa rağmen, onca ittifak gerçeğine rağmen, “hiçbir yere gitmem, burası yuvam” diyen İnce’nin İP’in Topuklusu ve AKP’nin Serok Ahmet’i durumuna düşmesi…

“Gövdeden savrulan yaprağın akıbetini rüzgâr belirler” ve Cumhuriyet tarihinin siyasî çöplüğü, o rüzgârın sürüklediği partilerle doludur…

İnce, Y-CHP’deki “çeteler”le mücadelede pes mi etmiştir ki, Atatürk’ün partisini devşirmelere bırakıp gidecektir?

İnce, tabandaki onca Atatürk, Cumhuriyet, adalet, eşitlik, sosyal ve üniter devlet sevdalısını yüzüstü bırakıp nasıl ikbal derdine düşebilmiştir?

Y-CHP’deki cadı kazanının içinde fokurdayanı halkına açıklayarak “demokrasi örneği” sergileyebilecek midir giderayak?

Dersimli Kemal’in şu ümitsizce iktidar koltuğuna birlikte oturmak istediği “Dostları”nı tek tek ve cesurca deşifre edebilecek midir?

 En önemlisi Cumhurbaşkanlığı ve Yerel seçimlerde oynanan kirli oyunu Türk milletine izah etme yürekliliğini gösterebilecek midir?

            *

İnce, “Türkiye’nin millî beka meselesi” haline gelmiş bu partiden ve parti içi mücadeleden kaçışını izah edemez…

Gerisi koltuk ve lider olma ihtirasıyla açıklanabilir ki, bir Topuklu, bir Serok Ahmet veya Samanpazarı Şövalyesi’nden öteye geçemez!

Olan da Atatürk’ün Cumhuriyeti kuran partisine ve Türkiye’ye olur!

Medyanın ve sermayenin, bazı iç ve dış tetikçilerin projesi olmaktan öteye gidemezler!