Ne olacak bu tarımın hâli sorusunun cevabını bulmak için bütün bir toplum olarak düşünürüz, konuşuruz… Sürekli konuşuruz. Sokaktaki vatandaşından iş adamına, siyasetçisinden sendikacısına, bürokratından askerine… Gençler, öğrenciler sesli ve görüntülü görüşmeyle, emekliler sokak röportajlarında, aydınlarımız gazete köşelerinde veya televizyon ekranlarında, hemen hemen her kesimin ana ilgi odağıdır tarım meselesi…

İşin ilginç yanı bütün konuşmaları döndürüp dolaştırıp, siyasete dayandırırız. Yoğun ilgiye rağmen, konuştuğumuz sorunların özünün değişmiyor olması çok ciddi bir çelişkidir. Yıllardır aynı şeyleri konuşup dururuz. Bu bizim genel hâlimidir. Peki neden?

Kişiler neden kendi dışındaki her şeyle ilgilenirken, kendisini unutur ki? Yakınmalarının nedenlerini neden hep dışarıdakilere bağlar, çözümü dışarıda arar ki? Çelişkinin kaynağı, toplumda “ben” kavramının unutulmuş olması olabilir mi? Oysaki bu sorunların hem üretilmesi hem de çözüm arayışları “ben” varlığının hatırlanmasıdır. “Bir taraftan gizlemeye çalıştığımız benliğimizi açığa çıkarma çabası, diğer taraftan ikiyüzlülüğümüzün gün ışına çıkarılmaması olabilir mi?”

Günlük tartışmalara ve yaşanan sıkıntılara baktığımızda, işin temelinde somut nedenler yatıyor. İnsanlar birbirine saygısız, nedeni eğitimsizlik! Eğitimsizliğin nedeni, kaynak eksikliği! Kaynağın yetersiz oluşu, az gelişmişlik! Az gelişmişliğin nedeni, üretimden çok tüketim ve bürokratik engeller! Bunun nedeni insanların emek sarf etmeden, kazanç temin etme alışkanlığı! Daha çok kazanma hırsı ve haksız kazanç sağlama nedeni ise sorumsuzluk! Sorumsuzluğun nedeni, ülke tarımından bihaber yaşayan muhalefet, çiftçinin-üreticinin bilinçsizliği! Çiftçinin-üreticinin bilinçsizliğinin nedeni, eğitimsizlik! Bütün neden sonuç ilişiklerinde, bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. “Birini çözmeye kalkarsınız ötekinin yerini oynatırsınız. Ötekini çözmeye çalışırsanız, berikini yerinden edersiniz. Yani tekrar başa dönersiniz. İşte tarım toplumunda var olan ümitsizliğin en dikkate değer nedeni, bu kısır döngüler yumağı diyebiliriz.”

Kısır döngüler içerisinde herkesin zihninde gizli kalan gerçekliğin boyutu öyle kapsayıcı ki. Herkes her şeyin değişmesi gerektiğinden dem vurur (tarım politikası, desteklemeler, yönetim, atamalar, liyakat vs.) ama hiç kimse “ben” den, bahsetmeye cesaret edemez. Bir şeyin değişmesini talep etmemizin nedeni, onun kötü olduğu yolundaki düşüncemiz olsa gerek. Eğer herkes her şeyin kötü olduğunu varsayıyor ve bütün bunlar içerisinde “ben” i ayırıyorsa, çok ciddi bir çelişki var demektir. Hâlbuki “biz” iyi olsaydık, bizim dışımızdakiler neden kötü olsunlar ki? Öyleyse itiraf etmeliyiz, bizim kaçtığımız gizli gerçek “ben” in hiç masum olmadığıdır. Hepimiz hep bir ağızdan değişim ve iyiye doğru gelişimi içten talep ediyoruz ama talepler listemizde “ben” lerin yeri yok. “Ben” âdeta dokunulmaz olmuş.

Sizce tarımdaki ümitsizliğin nedeni ne olabilir?

Tarım ve Orman Bakanlığı dolayısıyla da iktidarın başarılı olup olmadığı sürekli sorgulanıyor. Neden ana ve yavru muhalefetlerin başarılı veya başarısız olduğu gündemde olmuyor, konuşulmuyor, sorgulanmıyor? Hiç düşündünüz mü?

Tarım konusunda gözden kaçan bir durum bu! Aynı şeyi ana muhalefet ve yavru muhalefetler için de sorabiliriz. Neden sormuyoruz? Oysaki ülke tarımı için ana ve yavru muhalefetlerde: Öneri yok! Çözüm yok! Eylem yok!.. Sürekli ümitsizliği söyleyen bir muhalefet var…

Evet, ülke tarımı için “muhalefete muhalefet edilmeli!”

Muhalefet eleştirilmekten hiç hoşlanmıyor, rahatsız oluyor ve sert tepkiler veriyor. Bunu neredeyse her eleştiride görebilirsiniz. Peki ama muhalefet neden rahatsızlık duyar eleştirilmekten? Tersinden soralım bir de: “Muhalefeti eleştirmemek kime yarar?”

“Salı toplantılarında kükreyen muhalefet sözcülerinin, ülke tarımıyla ilgili söyleyecek iki çift lafı olmuyor maalesef.” Sahada zaten yoksunuz; İstanbul’dan, Ankara’dan ve makamlarınızdan seslenmeyle, masa başında yazılıp çizilmeyle olmaz, olmuyor bu işler! “Bir kâğıt, bir kalem, bir de hesap makinesiyle de olacak işler değil!” Bir gözünüz, bir kulağınız ve bir eliniz sahada olmalı...

Bahsettiklerimin birçoğu bilinmekte ama kapsamlı ve çözüm odaklı bir şekilde dillendirilmemektedir. Ne yazık ki ülke tarımından bihaber yaşayan, sürekli ümitsizliği söyleyen bir muhalefet var. “Ancak aynı hataları yaparak, farklı veya iyi bir sonuç almak da mümkün değil (Albert Einstein)...”

Son söz: Gelecekte tarih nasıl adlandırır bilmiyorum ama “ana ve yavru muhalefetlerin içinde bulunduğu yetersizlik nedeniyle ülkemiz tarımına gerçekten yazık oluyor.” Herkes artıyı, eksiyi iyi tartmalı, söylem ve eylemlerine çekidüzen vermelidir. Dolayısıyla “Ana muhalefeti yoğun bakım ünitesinden çıkarmak; eleştirilmekten hoşlanmayan, rahatsız olup sert tepkiler verenlerin görevidir.”