Ahmet Türk gerçekten vefasız, Demirtaş ise vefalı çıktı. Gelin bunun sebebini tane tane anlatalım.

Biliyorsunuz Ahmet Türk geçtiğimiz yıllarda önce Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınmış, daha sonra da gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Tutukluluk süresi içinde cezaevinde hastalandı ve hastalığının ölümcül olduğu söylendi. Bu konu MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye sorulduğunda “Ahmet Türk'ün rahatsızlığı ileri aşamadaysa tedavisine fırsat verecek şekilde tutuksuz yargılanması sağlanmalı." demişti.

O süreçte Ahmet Türk'ün avukatı adli tıp raporunda kalp pili bulunan ve kataraktlı Ahmet Türk'ün 6 ayda bir sağlık kontrolünden geçmesi halinde bir sıkıntı olmayacağına yer verildiğini belirterek, tahliye için başvurdu. Başvuruyu değerlendiren Hakimlik, Ahmet Türk'ün adli kontrol şartıyla tahliyesine karar vermişti.

İşte o günden beri CHP’nin, İP’in, SP’nin, FETÖ’nün PKK ve HDP ilişkisine dair hangi yorumu yaparsak, hangi yazıyı yazarsak altına “PKK’lı Ahmet Türk’ü Devlet Bahçeli serbest bıraktırdı” cümlesini yazıp, kendilerinin PKK ile yaptıkları siyasi projenin görülmesini, tartışılmasını, duyulmasını perdelemeye çalışıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar PKK ile olan ilişkileri deşifre olmuştur. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sadece stratejik akıl, sağduyu bütünlüğünde gösterdiği Ahmet Türk’e yönelik tavrının bunlara malzeme olması mümkün değildir.

 "Nusaybin’de taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmasın" diyen bir lider,

Afrin yıkılsın, teröristler yakılsın” diyen bir lider, terörist Demirtaş’ın PKK’lılar karşısındaki duruşu yüzünden “Kan görünce yanaklarına can geliyor” dediği bir lider Ahmet Türk’ün durumu karşısında niçin böyle davranmıştı?

Terörle mücadelenin en yoğun yapıldığı bir dönemde, 74 yaşındaki bir Ahmet Türk’ün cezaevinde ölmesi Türkiye’de ve Batı dünyasında istismar malzemesi yapılacak, terörle mücadele konusundaki kararlılığı gölgeleyecek ve yük olacak bir durumdu. Terör örgütlerine hizmet edenlerle ve terörist olanlara karşı en sert mücadelenin yapılmasını her daim isteyen MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tek hassasiyeti bu olmuştur. Bölge halkına da terörle mücadelede tavizsiz olan bir devlet adamının mesajı olarak yansımıştır.

Yoksa MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Ahmet Türk’le ne bir siyasi projesi, ne bir siyasi birlikteliği olur. Zaten Ahmet Türk cezaevinden çıkıp sağlığını toparlar toplamaz 16 Nisan referandumu için çalışmalara başladı. Hatta CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’la birlikte Mardin’de “Hayır” toplantıları yaptı.

Bu toplantıların çeşitli zamanlarında şu açıklamaları yapmıştır.

"Düşüncelerin bugün 'Hayır' cephesinde olduğuna inanıyorum ve bu 'Hayır'ın Türkiye'nin geleceği için hayırlı olacağına inanıyorum.

"Referandum sonucunun Türkiye için çok önemli olduğunu söyledim, ama bence Kürtler için daha önemlidir. Buradan çıkacak sonuç hem Türkiye'de hem de uluslararası alanda kullanılacaktır. 'Bakın Kürtler bana destek veriyor' diyecekler. 85 belediyesine kayyım atayacaksınız, bir partinin eş başkanlarını ve milletvekillerini hapse atacaksınız, sonra, 'Bakın Kürtler bize destek veriyor' diyecekler. Bu bence tahammül edilmeyecek, kaldırılamayacak bir onursuzluktur. Ben hiçbir Kürt'ün böylesi bir onursuzluğu kabul edeceğine inanmıyorum."

"İnanıyorum ki biz ikna etmek için yola çıksak, derdimizi, duygularımızı anlatsak ikna olmayacak insanımız yok. Bu nedenle eğer Kürdistan'da 'Hayır' çok güçlü bir şekilde ortaya çıkmazsa bizim eksikliğimizdir."

"Bu bir parti meselesi değil vicdan meselesidir. MHP'ye içinden yüzde 70'lere varan bir hayır sesi yükseliyor.

Görüldüğü gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Meral Akşener’in, Temel Karamollaoğlu’nun ve diğer Hayır Cephesi’nin safında gayret göstermiş ve hastalığına ve ilerlemiş o yaşına rağmen canla başla çalışmıştır.

Yani “Devlet Bahçeli benim sağlığım konusunda hassas davrandı ve cezaevinden çıkmamda etkili oldu” düşüncesiyle referandumda “Evet’çi” olmamıştır. Aksine MHP’nin “Evet’çi” duruşunu eleştirmiştir.

Ahmet Türk daha sonra CHP’nin düzenlediği sözde “Adalet Yürüşünde” Kemal Kılıçdaroğlu ile kol kola yürümüş ve  “Adalet Yürüyüşüne destek vermek için buradayız. Kimseyi dışlamadan, herkesi kapsayacak bir noktaya taşınması gerekir. En fazla adaletsizliğe uğrayan Kürtlere demokratik şartlar sağlanmazsa, adalet arayışımız eksik olur” açıklamasını yapmıştır.

Hatta Ahmet Türk  "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret edeceğiz. Sağlığımın el verdiği kadar yürüyüşe eşlik edeceğim" dediğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da  “Hani hastaydı bu yahu!” diyerek tepki göstermişti. Görüldüğü gibi kalp pili takılı halinde bile, o sıcak havalarda CHP’ye destek vermek için yürümüştü.

Gelelim 31 Mart seçimleri öncesine…

Seçimlerden yaklaşık 3 ay önce bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ittifak görüşmesine çağrılan Ahmet Türk, CHP-HDP ittifakının kurulmasında da başrolü oynamıştır. Görüşme gizli tutulacaktı ama deşifre olunca Ahmet Türk o toplantının içeriğini “Görüşme teklifi CHP’den geldi. Sayın Kılıçdaroğlu’nu biliyorsunuz, çok açık konuşmaz ama söylediklerimi onayladı. Karşı çıkışı olmadı. Yerel seçimlerde doğru adaylarla daha başarılı olunacağının kaçınılmaz olduğunu herkesin görmesi gerekir. Ortak bazı çözümler olması gerekir”cümleleriyle açıklamıştı.

Ahmet Türk bu seçimlerde de yine Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmiştir.

Görüldüğü gibi cezaevinden çıktığı günden beri CHP-HDP birlikteliğinde aktif çalışmaktadır.

Ahmet Türk’ü cezaevinden Devlet Bahçeli çıkardı” diye MHP’ye saldırmanın ve “Devlet Bahçeli cezaevinden PKK’lı çıkarıyor” diye kara propaganda yapmanın bir manası yoktur. Sizin mantığınızla bakacak olursak Ahmet Türk MHP’ye karşı nankör çıkmıştır. Cezaevinden çıktığı günden beri CHP ile siyasi projelerde çalışmaktadır. CHP, İP, HDP, SP dörtlüsünün beraber olduğu tüm projelerde Ahmet Türk’ün izini bulmak mümkündür.

Ahmet Türk’ü cezaevinden MHP Lideri Devlet Bahçeli çıkardıysa Ahmet Türk niye böyle nankörlük yapmaktadır?

Bakın Selahattin Demirtaş öyle mi?

Adam (lafın gelişi) vefa abidesi çıktı.

Kemal Kılıçdaroğlu “Demirtaş’ı ziyaret edebilirim, teröre mesafeli saygın bir siyasetçi” dedi. Kendi gidemese de tüm CHP’lileri cezaevine ziyarete gönderdi. Belki kendi de gizli ziyaret etmiştir. Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’de “Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalı” demeyen kimse kalmamıştır.

Meral Akşener "Sayın Demirtaş hükümlü değil, tutuklu. YSK cumhurbaşkanlığı adaylığını onayladı. Eşit şartlarda cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyası yapılmalıdır" diyerek serbest bırakılmasını istedi.

Terörist Demirtaş cezaevinden çıkamadı ama kendi çok vefalı çıktı. CHP ve İP’in kendine sahip çıkmasını unutmadı ve bu seçimlerden bir hafta önce HDP tabanına “CHP ve İYİ Parti'nin adaylarını destekleyeceğiz. Onlara oy vereceğiz” açıklamasını yaptı.

Ahmet Türk çıkıp da “Oyumuzu AKP ve MHP’ye vereceğiz” diyemedi. Nankör davrandı!

Ama terörist Demirtaş nasıl vefalı olduğunu Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’e gösterdi.

Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş CHP, HDP, İP, SP ittifakında rollerini yerine getirmiştir. Her ikisi de Kemal Kılıçdaroğlu’na ve Meral Akşener’e oldukça yakındır.

O yüzden terör örgütlerine karşı mücadelede tavizsizliği savunan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin duruşu, stratejik aklı ve sağduyulu siyasetiyle, terör örgütleriyle siyasi menfaatleriniz ve uluslararası projeler için ittifak yapan kendinizi bir tutmayın…

Ahmet Türk de sizden, Selahattin Demirtaş da sizden… Her ikisi de size vefalı…