Bugün Londra’da başlayacak Liderler Zirvesi, aynı zamanda NATO’nun kendini sorgulamasını da kaçınılmaz kılıyor. Bölgenin gerçekleri de, dünyanın dengeleri de, Avrupa’nın huzuru da Türkiye ile anlaşmanın, uzlaşmanın ve taleplerini karşılamanın gerekli olduğunu gösteriyor. Gerisini kendileri düşünsünler. Bu mermer kafalılar, tahammül sınırlarımızı çok zorladıklarını artık görmelidirler

Türkiye’nin NATO macerası, değişen dünya dengeleri içinde kendi varlığı ve güvenliği dikkate alınarak başlamıştır. NATO’nun 70 yıllık sürecinin her aşaması sorgulanmaya muhtaçtır. Kesin olan, Türkiye’nin üye olduğu tarihten itibaren bütün yükümlülüklerini yerine getirdiği, gerektiğinde en ağır bedeli ödediğidir. NATO’nun en önemli, en belirleyici ve hatta ABD’den sonra güçlü üyesiyiz. Buna rağmen, bizim NATO’dan beklentilerimizin karşılandığını söyleyebilmek imkânsızdır.

5İNCİ MADDE NE İŞE YARAR?

         NATO’nun ne olduğunu da, amacını da, gücünü de ortaya koyan asıl unsurunu, kuruluş anlaşmasının 5’inci maddesi oluşturuyor. NATO'nun varlığı, bu madde etrafında şekillenmektedir. Madde, herhangi bir üye ülkeye bir saldırı olursa, bu saldırıyı yapanların ortak düşman olarak değerlendirileceğini, bütün üyelere yapılmış olarak algılanacağını ve buna göre hareket edileceğini öngörmektedir. Terör saldırıları da bu maddeye dahildir. Ancak gelin görün ki, bu açık ve kesin hüküm, Türkiye söz konusu olunca her zaman kâğıt üzerinde kalmıştır. Türkiye açık ve aleni şekilde terör tehditleri ve saldırıları ile karşı karşıya olmasına rağmen, NATO’nun kılı kıpırdamadığı gibi, bir de üye ülkeler, düşman tarafta yer almakta bir sakınca görmemişlerdir.

MÜTTEFİKLİK YERİNE DÜŞMANLIK     

             ABD, NATO üyesi Türkiye ile iş birliği yapmak yerine, Türkiye’ye düşmanlık eden, saldıran ve milli güvenliğini tehdit eden terör örgütü PKK-PYD ile ortaklık kurmuş, silah vermiş ve desteklemiştir. Bu durum müttefikliğe, ortaklığa sığmadığı gibi, açık şekilde düşmanlıktır. Hiçbir uyarı işe yaramamıştır. Başta Fransa olmak üzere diğer üye ülkelerin durumu da ne yazık ki, farklı değildir. Bırakın bize destek olmayı, 5inci maddenin gereğini yapmayı, kendi imkânlarımızla yaptığımız terörle mücadeleye köstek olmaya çalıştılar, türlü engeller çıkarıp, tehditler savurdular. Kendi güvenliğimiz için paramızla almak istediğimiz silahları vermediler. Doğal olarak başka arayışlara girdik ve dünyanın başka ülkelerinden bu silahları temin yoluna gittik.

BİZE RAĞMEN KARAR ALINAMAZ

              S-400’ler bunun en çarpıcı örneğidir. İhtiyacımız olan bu savunma silahlarının benzerlerini başta ABD olmak üzere NATO üyesi sözde dostlarımız bize vermedikleri için Rusya’dan aldık. Niye kızıyor, neye tepki gösteriyorlar? Bu işin NATO ile ne ilgisi var?  Bizim, sözde müttefiklerimize muhtaç kalmayıp, başımızın çaresine bakmamız karşısında zıvanadan çıktılar. Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayacak kadar kendilerini kaybettiler. Oysa, ne böyle bir güçleri, ne böyle bir imkânları var. Her söyledikleri, her yaptıkları rezilliklerini, kepazeliklerini, Türkiye’ye karşı düşmanca tavırlarını daha da ileri götürmekten başka bir işe yaramıyor. Türkiye, NATO’nun asli üyesidir ve bize rağmen bir karar alabilmesi de, uygulaması da mümkün değildir. Macron gibilerin NATO üzerinden Türkiye’ye karşı kalleşliği bir işe yaramayacaktır. Bu rezil adam, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğine inanıyorsa, defolsun üyelikten çekilsin.

MACRON DÜŞMANLIK EDİYOR

           Macron, artık ifşa olmuş bir Türk düşmanıdır. Barış Pınarı Harekâtı’nı PKK’ya karşı yaptık, ses Fransa’dan geldi. Bu utanmaz adam NATO’yu terör örgütüne karşı değil, bize karşı kullanmaya kalkıştı, sonuç alamayınca da, “Beyin ölümü gerçekleşti” diye açıklama yaptı. NATO’nun diğer üyelerinde Türkiye’ye karşı bir samimiyet bulunmadığı gibi, beyinlerinde bir problem olduğu da bu açıklamayla birlikte bir defa daha anlaşılmıştır. O kadar ki, NATO Genel Sekreteri dahi 5’inci maddeyi hatırlatmak ve özellikle Fransa’yı uyarmak gereği hissetmiştir.

KİMSENİN JANDARMASI DEĞİLİZ

         Bugün Londra’da başlayacak Liderler Zirvesi, aynı zamanda NATO’nun kendini sorgulamasını da kaçınılmaz kılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’ye karşı haksız, tutarsız, yanlı ve yanlış tavırları sık sık dile getiriyor. Zirvede de bu çerçevede bir değerlendirmede bulunması kuvvetle muhtemeldir. Bunun dışında İngiltere, Almanya ve Fransa liderleri ile yapılacak 4’lü zirve, bütün bunların konuşulacağı bir ortam oluşturacaktır. Kimseye bir diyet borcumuz yok. Eli güçlü olan taraf biziz. Barış Pınarı Harekâtı ile kendimizi koruyabileceğimizi, S-400’lerle kimseye muhtaç olmadığımızı gösterdik. Bugün Avrupa’da huzur varsa, bu bizim sayemizdedir. Ancak, bunun da bir yere kadar olabileceği unutulmamalıdır. Kimsenin jandarması değiliz. Bölgenin gerçekleri de, dünyanın dengeleri de, Avrupa’nın huzuru da Türkiye ile anlaşmanın, uzlaşmanın ve taleplerini karşılamanın gerekli olduğunu gösteriyor. Gerisini kendileri düşünsünler. Bu mermer kafalılar, tahammül sınırlarımızı çok zorladıklarını artık görmelidirler.

DÜNYAYA TÜRKÇE BAKARIZ

         Bizim de NATO’yla ilgili bir sorgulama yapmamızın zamanı çoktan gelmiştir. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, bugüne kadar ne kazandık, ne kaybettik, bunların muhasebesi ön yargılardan uzak biçimde yapılmalıdır. İşlevleri, NATO üyesi ülkeler arasındaki ilişkiler dürüst bir şekilde ele alınmalı. Bizim, dünyaya bakışımız Türkçedir. Başkent Ankara vizyonu ve Türk-İslam jeopolitiği görüş açımızdır. Milletimize yarar sağlamayan, ülkemizin hayati ve güvenlik çıkarlarıyla bağdaşmayan her oluşumun karşısında cesaretle durur ve tepkimizi dile getiririz.