Türkçülük öyle şerefli bir bayraktır ki bu bayrağı vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.’ – Mustafa Kemal Atatürk

3 Mayıs: Milli Mücadele ile varılan noktada, devraldıkları makamları zafiyetlerine meze etmeye çalışanların, milli irade ile yüzleştikleri gündür.

3 Mayıs: Türk’ün çağ açıp kapatan tarihi ile aydınlanmak yerine, Moskof’un bilinmez geleceğine ışık yakanların ihanetlerinin günüdür.

3 Mayıs: Tabutluklarda dava edilen aziz milliyetin; meydanlarda, tarihin şanını taşıyan siluetlerle, kıyam edip kut alarak davalaştığı gündür.

3 Mayıs: Türk’ün cihana Türkçe bir mühür vurup Milli Mücadele ile harladığı varlık ateşini söndürmek arzusu ile yanıp tutuşanların, arsız arzularının yanıp tutuştuğu, ateşin ise gürlediği gündür.

3 Mayıs: Köklerine kuvvetle bağlı Türk devletinin, asırları aşan ve Türkiye Cumhuriyeti’ne varan varlığını; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; gaflet ve dalalete kapılarak milliyet mefhumundan ıraklaştırmaya çalışanların, milliyeti bedenlerden ruha taşıyan zulümlere imza attığı gündür!

3 Mayıs: Cihan gönderinde şan ile dalgalanan Türklüğün; asırlar boyu süren serüvenini destanlaştırarak ülküleştiren gündür.

3 Mayıs: Tarihe yön veren Türk milletinin, tarihini ve şahsiyetlerini bütünüyle diriltip bir ruhta buluşturduğu gündür. İşte o ruh, nesilden nesile büyüyen Türkçülüğün ruhudur… O ruhla 3 Mayıs günü meydanlara dökülen gençler, ardına tarihi alıp geleceğin ülküsünü yazmıştır. O gün millet; tarihine ve varlığına olan bağını, milliyetini ülküleştirerek göstermiştir. Cihanın göbeğine kazınan Türklük; bir milletin adı olmaktan sıyrılıp, hak ettiği zirveye yerleşmiş ve bir ideal halini almıştır.

3 Mayıs’ta; tarihte milyonlarca kez olduğu gibi yine ama bu sefer kut alıp ülküleşerek Türkçülük kazanmıştır! Irkçılık-Turancılık davaları ile tabutluklara sığdırılmaya çalışılan bedenler, zamandan ve mekândan taşmış, ruhlaşmış ve davalaşmıştır.

Ve tabutluklara sığdırılmaya çalışılan Atsız Ata, tarihten seslenerek cümlelerime şu satırları ekliyor; “Bundan dolayıdır ki; 3 Mayıs bizim günümüzdür. 3 Mayıs bir ruhtur! Bugünkü parti dincilikleri, Nurculuk ve Moskofçuluk safsataları geçerek ve ortada yalnız 3 Mayıs yürüyüşünü yapan Türkçüler kalacaktır!” – Hüseyin Nihal Atsız

Tabutluklardan meydanlara taşan ruhun Başbuğu Alparslan Türkeş de, mahkemelerden yankılanan o gür sesi ile nihayetlendiriyor yazımı;

“Türk Birliği ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet halinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunun tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir. Birçok kimseler bunu zararlı bir hayal (ütopia) olarak da vasıflandırabilir.

Fakat unutmamak lazımdır ki, her hakikat önce hayal ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki, 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu’da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülküye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular. Türk Birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır.” Başbuğ Alparslan Türkeş

3 Mayıs bir takvim sayfası değil, ruhtur; 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın! Mücadelemiz Turan’a kadar… Kalemimizi Türkçe düşünüp, Türkçe ele aldığımız gazetemizden selam ile; çileye talim olanların zaferi bayramdır: Türkçülük Günü’müz kutlu olsun!