Basketbolda geçen haftaya damgasını vuran olay, herkesin malumu Fenerbahçe’nin, CSKA ile oynadığı maçta molada yaşandı. Savunan da çıktı, eleştiren de. Obradoviç’in tarzını artık sokaktaki çocuk dahi biliyor. Deneyimli koç, her şey yolundayken bile sert üslubu, vücut dilini oyuncularını uyarmak, hizaya sokmak için sürekli kullanır. Bu yol takımı silkelemek, kendine getirmek için birçok koç tarafından da zaman zaman tercih edilir. Bir yere kadar kabul edilebilir.

Peki ya küfür? Soyunma odasın da neler yaşanıyor bilemeyiz tabi. Ama olay canlı yayında milyonlarca izleyenin önünde gerçekleşince artık mahremiyet, baba oğul ilişkisi kalmıyor. Kaldı ki artık baba, oğluna bu lafları edemiyor, etmemeli. Bu kadar üst seviyeye gelmiş, yeri geldiğinde mentörlükten, insan ilişkilerine ders veren insanların liderlerin, sebep ne olursa olsun kendilerini kaybetmemesi lazım. Olmaz ya. Obradoviç, o lafları sokakta herhangi birine söylese, ortaya çıkacak patırtıyı bir düşünün. Ya da adrenalinin etkisi, nabız bimem kaç atarken bir oyuncu farklı tepki verse olabilecekleri. Obradoviç çok büyük bir isim. Saygılarından olsa gerek kılları kıpırdamadı neyse ki. Ya da Eurolig finalinin en kritik molasında böyle dalsa Obradoviç. Hakemler duysa, O’nu atsa. Fenerbahçe kupayı kaybetse. Neler olurdu? Daha da önemlisi genç antrenörler, oyuncular rol model aldıkları birinin bu davranışlarından kendilerine nasıl pay çıkarır, çıkarıyor? Yanlışı kim yaparsa yapsın yanlıştır ve eleştirilmelidir. Küfür, ya da hakaret bir şekilde legal hale getirilmemelidir. Hele ki küfürden hakaretten muzdarip olanlar tarafından hiç.

İşin diğer yanı. Obradoviç’le Fenerbahçe uçuşa geçti. Tarihi başarılar elde etti. Koçun kariyeri, karizması, icraatları zaten belli. O kadar bel bağladı, güvendik ki. İşler Obradoviç varsa sıkıntı olmaz, ne yapar eder, halleder noktasına geldi. Sihirbaz muamelesi yapmaya başladık resmen. O’nun da formsuz olabileceğini, hata yapabileceğini göz ardı ederek. Ligde şampiyonluklar, Euro ligde peş peşe gelen başarılar başımızı döndürdü. Fenerbahçe de, Obradoviç’le kendini ayrı bir yere koydu. Geçen yıl lig, Eurolig diğer kupalardaki hakimiyetini Anadolu Efes’e, aynı zamanda Ergin Ataman’a kaptıran Fenerbahçe, bu sezon da aynı tehditle karşı karşıya. Üstelik geçen sezonki muhteşem normal sezon performansının yerine, Avrupa’da işler çok kötü gidiyor. Ligde de ne olacağı meçhul. Aslında bu yaşanan Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu ruh halini de ortaya koyuyor. Kazanmak yerine kaybetmek alışkanlık oldu. Bu takım toparlanır mı? Toparlanır. Yine başarılı olabilir. Ama sadece oyuncuların değil koçun da kendini gözden geçirmesi lazım değil mi?

Ligde sorunu yok dedik. En azından şimdilik. İşte bu Fenerbahçe, ligin en dişli takımlarından Tofaş’ı deplasmanda rahat yendi. Kaptan Melih’in ve Ahmet’in müthiş performansıyla. Ormanspor, Bahçeşehir Koleji’ni yüksek yüzde ile geçerken Kikanoviç ve Cevher’in yanına Warren’ı da ekleyip, çok önemli bir galibiyet elde etti. Teksüt Bandırma, geçen hafta Anadolu Efes’e direnen Gaziantep Basketbolu güle oynaya yendi. Omar Prewitt bu maçta da başroldeydi. Karşıyaka, müthiş bir atmosferde ağırladığı Galatasaray’a hiç şans tanımadı. Yine iyi savunma yaptı. Herkes iyi idi. Ama Metecan ve Yunus’un oyunu daha dikkat çekiciydi. Haftalardır kazanamayan Türk Telekom, Anadolu Efes deplasmanında uzun süre oyunu istediği gibi götürdü. Ancak son beş dakikada sertleşen savunma, zaten ligin az atan takımlarından olan Türk Telekom’u eli boş bıraktı. Birçok maçı son anda kaybeden Afyon Belediye, Darüşşafaka deplasmanında tersini yaptı. Talip Zanna’nın hücumda savunmada çember altını domine etmesiyle sonuca gitti. Önceki hafta Fenerbahçe’ye kafa tutan Beşiktaş, ligin sürpriz takımı Bursaspor’u iyi savunma ile farklı yenerek nefes aldı. Haftanın son maçında Arel Üniversitesi, Sigortam Net İTÜ önünde de yüksek hücum potansiyelini konuşturdu ve farklı skorla bir galibiyet öne geçti.